sağtık

GERCEK DOSTUNUZ KIM?

*Yalandan kim ölmüş? Bunun cevabı o kadar basıt ki! Elbette ki hepimiz parça parça ölüyoruz yalanlar duyarak ve yalanlar atarak.O kadar yavaş ölüyoruz ki hem de,ölümü bile yalanlıyoruz aklımız sıra.
Bazen beyaz yalanlar söyleriz sevdiklerimize onları üzmemek kırmamak adına.Fikrini,giysisini,yeni saçını,çocuğuna davranışını falan filan...beğenmeyiz ama kırmak ta istemeyiz,susarız.Beğenmiş gibi yaparız.Yanlışını söylesek düzeltir,daha iyi olur diye düşünmeden önce,aman bana küsmesin,darılmasın endişesiyle,o bembeyaz yalanlar içinde,farkında olmadan kara kara yaralar açarız dostluklarımızın içine. En çok sevdiklerimizin yalanları ve sevmediklerimiz gibi davranıyor olmaları yaralar bizi.Bir haykırabilsek oysa.Bir açıklayabilsek tüm dünyaya sevmediğimiz her şeyi.Seni seviyorum ama şunu şunu yapmandan hiç hoşnut değilim diyebilsek.Diyebilirken gözlerinin içine dümdüz ve hiç köşelere sapmadan bakabilsek.Dost acı söyler düsturuyla,acı da olsa gerçeği,sevdiğimiz insanı kırmak pahasına söyleyebilme yürekliliğini gösterebilsek.Onu kaybederim diye korkmadan,onu yalanlardan kurtarmak adına tüm yalanlara nokta koyabilsek. Kral Çıplak diye bir kez bağırabilsek. Dost kara günde belli olur diyor atalar. Nedir ki kara gün? Parasız kalışımız mı? Hastanelere düşecek kadar sağlıktan yoksun oluşumuz mu? En sıkışık ve en naçar anda çocuğumuzu emanet edebileceğimiz birini arayışımız mı? Evimizin yıkılması,sevdiklerimizin ölümü?Eşimizden ayrılmamız,çok önemli o sınavı veremeyişimiz? Işten atılmamız?Patrondan azar işitmemiz?Borçluların kapıda birikmesi? Oysa ne kadar da basittir üzülmüş gibi yapabilmek.! Gözlerini devirirsin,kaşlarını çatarsın,sus pus kesilirsin,biraz canı sıkkın gibi davranırsın,olur biter.Hatta azıcık ta tiyatro,piyes falan tecrüben varsa çocukluktan kalma,okul yılları mirası falan,ağlayıp sızlamalara bile katılabilirsin birkaç damla göz yaşı efekti eşliğinde. Al sana bal gibi kara gün dostu.! "Aman aman falanca da ne kadar üzülmüştü gördünüz mü?Demek gerçekten de dostummuş o benim!" Bizim için harbiden üzülen ile üzülmüş gibi yapan arasındaki farkı nasıl ayırabileceğiz? Çok ama çok mutlu olduğunuz bir gün lazım size.O kadar gururlu ve o kadar mutlu olmalısınız ki, gerçek dostunuzla yani asıl kara gün dostunuzla,sahte gözyaşı çetesi dostlarınızı birbirinden ayırabileceğiniz gün o gündür işte. Gerçek sevinç ile sahte sevinç hemen kendini belli eder.Altınla gümüşün yan yana durması gibidir.Siyah iple beyaz ipin birbirine dolanması,gece ile gündüz gibi.Çünkü hiç kimse,ama hiç kimse,gerçekten sevinmediği,hatta için için kıskanıp fesatlandığı bir olaya sizin kadar sahi,sizin kadar içten sevinme rolünü beş dakikadan fazla sürdüremez. Gözlerinin içine,taa içine bakmanız yeterlidir.Çünkü iddia ediyorum ki hayatta,gözlerin içindeki ışıltı kadar taklit edilemez bir şey daha yoktur!
Gerçek dostunuz, gözlerindeki gerçek ışıltıyla katılır sizin sevincinize, mutluluğunuza.Sizin adınıza en az sizin kadar sevinmiştir. Çünkü ancak gerçek dost sevinir; dostunun başına gelen iyiliğe. Ancak gerçek bir dosttur; sizin ilerlemenizi ,gelişmenizi bile kendine bir gurur kaynağı olarak gören. İşte O,sizin kara günde de yanınızda olacak kişidir.Sizin yanınızda sizden çok ağlayıp dövüneceği yerde,çözüm üretmeye çalışan,çare bulmaya,sizi bir an bile olsa gülümsetebilmek için elinden geleni yapmaya uğraşan kişidir.Bırakın dövünsün,vah vah etsin,sizden önce,sizden daha çok ağlayıp sızlansın sahte gözyaşı çeteleri.Siz Onun elini tutun.Onu buldunuzsa bırakmayın,derim.Kraldan çok kralcıları bir tarafa koyun gitsin,kral çıplak diye bağırabiliyorsa içlerinden birisi ve bunu sizi incitmeden yapabiliyorsa,ona küsmeniz pahasına bile doğruyu dosdoğru,kıvırmadan,saptırmadan söyleyebiliyorsa, O'dur işte,
Bin Cefalar Etsen Almam Üstüme,diyebileceğiniz kişi.Ya da:
Tatlı dillim,güler yüzlüm,Ceylan gözlüm Gönlüm hep seni arıyor,neredesin sen? Diyebileceğiniz kişi… Etrafımıza beyaz yalanlar söylerken düşünmek lazım.Bir gün bu bembeyaz yalanlar bana kapkara günlerde dostluk olarak dönebilecek mi diye? Etrafımızdaki tüm gözlerin sevinçle ve mutlulukla ışıldayacağı bir dünya kurmak belki de zor değil.Önce kendi gözlerimizi kontrol etmekle başlamalı işe. Bir sevdiğimizin mutluluk haberini aldığımızda koşup aynaya bakmalı.Gerçekten ışıldıyor mu gözlerimiz?Gerçekten mutluluk parıldıyor mu taa içerlerde bir yerlerde? Bunu ona da göstermek için belki de yarın çok geç. Yalanın pembesi,beyazı,yok çünkü.Yalanın tek rengi var,o da dünyayı,söyleyene de söylenilene de zindan eden siyahtan başka bir şey değil. Yalana kılık değiştirten beyazı istemiyorum.O beyazı giymektense çıplak dolaşmayı tercih ederim.Elbet bir gün bana da çıplak olduğumu haykıracak birisi çıkacaktır. (Tuliş...sakız çiğnerken de düşünebilen kadın...)

2 yorum:

  1. Kaç zamandır düşünüyorum,yazıyorum bi yerlere yazım akmıyor,tutuluyorum.Bir yerlerde birşeyler yanlış ama nerde?
    Biz bizi nerede bıraktık?
    Sorsan yanındayım,sorsam yanımdasın...Ama yanyana değiliz,2 adım ötesi ama ne çok uzak.Bir oturup anlatsakya biz bizi nerede unuttuk.
    Bin cefalar etsen almam üstüme ama talı dillim,güler yüzlüm be ceylan gözlüm.Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

    YanıtlaSil
  2. Bin cefalar etsen almam üstüme.Her zamanki yerindesin.Bilmiyor musun?

    YanıtlaSil