sağtık

ISSIZ ADA ISLATILIR.DÜŞERSEM,KURTARAN NAMERTTİR

Orta okul,lise yılları,80'lere denk gelenler bilir,anket defteri denen bir hastalık vardı gençler arasında hani.Dünyanın en yaratıcı,en orjinal,en dumur soruları bulunur,defteri dolduran kişi sinirden tırnakların yesin diye ne mümkünse yapılırdı. "Boğulmak üzere olan anneni mi sevgilini mi kurtarırsın,ikisi de yüzme bilmiyor,tek sen biliyorsun" Heyecanla beklenen cevap şuydu "Elbette ki sevgilimi kurtarırım.Annem yaşayacağı kadar yaşamış zaten.." Büyüyüp de anne-baba olunca anladık bu sorudaki insani ve vicdani defoyu.Ayrıca,neden o ikisi yanyanaydı?Neden yüzme bilmemesi koşulu vardı ikisinin de?Her yüzme bilen ,boğulma kurtarma çalışması yapabilir miydi başarıyla? Sorulara verilen cevapların hiç birinin bir insanın gerçek kişiliğini yansıtamayacağını.. Ha bir de şu soru vardı,en komiğiydi anket sorularının.. "Issız bir adaya düşseniz,yanınıza alacağınız ilk üç şey ne olurdu" Yahu daha soruda batmış gemi!! Issız bir adaya düşsem…..
Yahu kim,ne zaman,hangi ıssız ada,düşüleceğini önceden bilerek mi çıkılacak yolculuğa?Madem düşeceğimi biliyorum,neden çıkıyorum o yolculuğa? Erteleyemez miyim? Başkaları düşsün,ben kurtulayım o gün o yolculuğa çıkmayarak.
Ayrıca,neden birkaç şey değil de üç şey?
Beş olunca ada ,batar mı?Hem insan,ıssız adaya düşebilirim diye,yanında ihtiyaç çantasıyla dolaşmaz ki.Ayrıca,nereden düşülüyor?
Düşünce,zaten düşmüş olacaksın,geri dönüp de şu üç şeyimi alayım,sonra tekrar dönüp düşeyim…mi yapacağız? Ama emin olduğum bir şey var ki,bir kere ,bir kadın,ıssız bir adaya düşerse,bence asla ve asla kurtarılmamalı. Kurtarılma anına kadar adada geçireceğin,şampuansız,saç kremsiz,fönsüz,cımbızsız,törpüsüz,ağdasız,jiletsiz,güneş kremsiz,pedsiz,tuvalet kağıtsız,deodorantsız zamanları bir düşün ey kadın okuyucu. Issız adaya düşersem ve bir iki yıl sonra birileri beni kurtarmaya gelirse,vallahi de billahi de,ben palmiye ormanına öyle bir saklanırım ki Sayid,Benjamin ve cümle Lost tayfası gelse, beni bulamaz. Hiç kimsenin beni görünce,şu konuşmaları yapmasına dayanamam; -Kaptanım,bakın adada birisi var..Aaa!! Bu ıssız adaya düşmüş biri.. -Emin misin tayfa?Yanında üç şeyi var mı? -Bakiim….Aaa..evet..iki memesi ve bir de şeyi var efendim..Tam seçemiyorum -Nasıl yani? -Kaptanım,işte orda.Ama bunun yani…ee…memeleri var da..Geri kalan yerdeki tüylerinden,cinsiyeti pek anlaşılamayacak kadar örtülü yaanii.. -Bacaklarının oraya bak aptal Tayfa..kadın mı erkek mi? -Bacakları orman olmuş kaptan..Sanırım yanına aldığı üç şeyden biri jilet değilmiş ne yazık ki.. -Peki ya saçlar?Onlar da mı fikir vermiyor?(kaptan da eline dürbünü alıp kendi baksa ya…) -Belli ki uzun zamandır ahenkle dansetmiyorlar.Tuzlu sudan keçeleşmiş..Demek ki yanına aldığı ilk üç şeyden biri yumuşatıcılı şampuan da değilmiş. -Olsun Tayfa..ben dümeni kırıyorum.Yaklaşıp kurtaralım garibi.. -Aaa..bu bir kadın kaptanım.Bakın baldırlarına..akıp süzülen kırmızı şeyden anladım.Kazazede muayyen günündeki bir kadın. -Hay Allah..yanına aldığı üç şeyden biri hijyenik ped de mi değilmiş salağın..O halde,bu şimdi sinirlidir tayfa,malum muayyen gün.Tatlı krizi de tutmuştur,kıyıya önce mancınıkla çikolata atalım yesin..belki sakinleşir. -Ya,kaptan,alın bir de siz bakın..Bize gidin türünden işaretler yapıyor. -Dur bakim..evet evet..Aaaa..gemiyi taşlıyor,bak bak..Sanırım bu bir nankör...Zaten kıllarından anlamıştım.Hadi gidelim buradan. -Deli mi ne..yanına üç şeyini almadan adaya düşmüş salak.. -Ve de aptal..insan cep telefonunu,jiletini ve bakım çantasını almadan adaya düşer mi be.. -Kadın pedini unuttun kaptan. -Olmaz oğlum,o zaman dört şey olur..Bu da ıssız adaya düşme kanunlarına aykırı…. Sanırım şu son yıllarda,yanına alınacak üç şey sorusuna verilecek ilk cevaplardan birisi,herhalde cep telefonu olurdu ama henüz üreticiler yüzerek kıyıya çıktıktan sonra kuruyup ta tekrar çalışır hale gelecek bir telefon üretme konusunda pek hevesli değiller. Hem zaten şarjı nereye takacaktın ki öyle durumda? "Sayın abonemiz..Bu bir uyarı mesajıdır..Şarj aletiniz o maymunun kıçı ya da kauçuk ağacının reçinesi ile şarj olmaya programlı değildir.Lütfen daha sonra,kendi kıçınızda tekrar denemeyiniz." Eh…işte sorunun cevabı şekillendi..ıssız adaya düşecek olursam,yanıma alacağım ilk üç şey,cep telefonum,şarj aletim ve portatif jeneratör olacak.. Siz siz olun,ıslı mı ıssız mı demeyin,güzel bir ada buldunuz mu dalın derim ben..Issız ise de özenle ıslatırsınız..Teknoloji ilerledi canııım.

AYAKTA ŞEETMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ


 

Bir erkeğin hayata bakışı ve hayat üzerinde (bir kadına kıyasla) pürüzsüz yol alışı ile…
Bir kadının hayata bakışı ve hayat üzerindeki engebelerle kaybettiği zamanı karşılaştırmak,en kolay yoldan nasıl olur biliyor musunuz?

Varayım sahibine arzedeyim hemaan..
Her iki cinsin de abdest bozuşlarına bakacaksınız!
Evet!Hiç de yanlış okumadınız.
Sabredin anlatayım.

Karar verdim,bir yolunu bulup,ikinci hayatımda ,ne yapıp edip erkek olarak gönderilmeyi sağlayacağım dünyaya.Artık araya erenleri ermişleri gelmiş geçmiş ve ruhlarına selam sala okuduğum nebileri resulleri mi koyarım bilmem ama bunu yapacağım.

Ne uğruna mı?Sırf ayakta şeedebilen bir cinsin üyesi olmak için elbette,ne uğruna olacak.

Bu ayrıcalık,
bu anatomik  adaletsizlik,
bu basit fiziksel ihtiyaçta bile, bu erkeği kayırmacılık
ve yalnızca bu ayrıcalık için bile erkek olduğuna şükretmeyip ,hala "şanslı olsaydım anamdan kız doğardım türündeki erkek sesi korosu ile söylenen nankör nakaratlar,
Çok fena canımı sıkmakta,Tanrım,bilesin…


Şimdi kadın ile erkeğin,bu abdest bozma işini toplamda kaç adet ses arasında bitirip halledebiliyor olmalarının muhasebesini yapacağım.

Alın kağıt kalemlerinizi,not edin bakalım…

Başlıyoruz.
Erkek, ortak tuvalete girdiğinde duyulabilecek olası sesler şunlardır.

(Dikkat ediniz,üzerinize sıçramasındır,efenim.)
* cırtttt…..(bu açılan fermuar)
* Şırrrrrrrr….(bu ayakta şeetmenin dayanılmaz cazibesinin melodisi)
* Şip…şip…şip….(bu da hani ne kadar sallarsan salla….muhabbetinin ana mevzusu)
* Cırtttt…..(Bu kapanan fermuar)

İşte ….bitti…hepsi bu…

Klozete değdi mi,elini bir şeye bulaştırdı mi.?

Hayır…
 İsterse ve çok titiz değilse,tek yapacağı şey,tuvalet kapısını açıp,dışarı çıkmak…
 
Sonrası mi…?
Yan taraftaki,üzerinde kadın ayakkabısı ya da eteklik giymiş hatun silueti olan kapıdan çıkacak bayan partnerini beklemek ve o çıkınca da “nerede kaldın,deliğe mi düştün”,türünde akla mantığa zarar sorularla içindeki testosteron tanrısının asabiyetini kusmak…

 Peki o sırada,yani o ayakta şeederken,biz ayakta şeedemeyen zavallı yaratıklar,ne yapmaktayız?...

Olası seslerden çıkartalim neler yaptığımızı..


*Tık…tık..tık…? (Kabin kapısına vurma sesi..Malum biz ancak çökerek nişan alabildiğimiz için,bu işi öyle göz önünde yapamayız…mecburen boş kabin bulmaz zorundayız)

*Gacırrt…tak!! (Bu kabin kapısını kapatma ve sürgüleme sesi)

*Haşurt…huşurt…(E bu da popomuzu değdireceğimiz klozetin üzerine klozet koruyucusu veya peçete,veya tuvalet kağıdı falan serme faslı)

*Cırttt…(fermuarın açılma sesi) Yada fışırt,fuşurt…(Yukarı sıyrılmaya çalışılan etekliğin kumaş hışırtısı..)

*Fışır….fuşurt……(Aşağı indirilen pantolon sesi)

*Bir adet daha hışır,huşur,fişır..fişir….(e bu da külotlu çorap ya da korse ya da en azından aşağı indirmek zorunda olunan donun sesi)

*ve nihayet klozet deliği ile buluşma anı…Şırrrrrrr…..

Neyse ki bizde şip…şip…yok!

*Ama önce,yıkanması ve kurulanması gereken malum bölge için kullanılan su ile tuvalet kağıdı tutacının dönme sesi...
*Çöp tenekesinin açılma sesi...kapanma sesi...
*Rezervuarın çekilmesi…

Evettt..şimdi sondan başa doğru aynı sesler ile toparlanış…

 Daha bunun el yıkama ve kurutma sesleri de var ki hadi onu ,abdest bozma işinin sonrasındaki iyileştirme çalışmaları kapsamına alalım…

Amanın,daha yazarken bana fenalıklar geldi.Hem de bunca su sesinden sonra,malum ihtiyaç da belirdi.
Sayabildiniz mi toplam kaç adet sporsal faaliyet ve ses arasında giderebildik en lükssüz en basit ihtiyacımızı?

İşte size bir erkek hayatı ile bir kadın hayatının,sıkıştırılmış ,konsantre özeti...
Amma ve lakin,onlar böyle iki cırt,bir şır sesi arasında hayatın üzerinde hep torpilli kayıp giderken,çok sonraları kadınların laneti tutuyor iyi kötü hepsini.
Belli bir yaşa ulaştıktan sonra,vücutlarıyla aynı oranda buruşan o üreme organı,yalnızca ve yalnızca ayakta işemiş olmaktan dolayı,prostat denen illeti hediye ediyor onlara...
Oh olsun!(Burada yazar,elini sinesinden aşağı doğru sürter.)

Bu derde sahipse artık,bu cırrttt…kısmından sonraki sesler şöyle oluyor artık.. Şırrr….tıp…tıp….tıp….şırrrr….tıp…tıp…tıp…şırrrr…tıp…tıp…tıp…

Yaaa….!!!

Böyle işerken bile “tıp”tan çare dilenen şımarık organ…

Sana tıp bile önlem bulamadı hala,ancak prostatını aldır kurtul var,işine gelirse.!!
Ve ikinci kez oh olsun!(Burda yazar iyice coşmuş,artık sağ elini yumruk yapmış,sol elini de düz tutarak yumruğun üzerine avuç ortasıyla şaaap diye indirmiştir.)

Hayatımız boyunca yalnızca ve yalnızca kadın anatomisine sahip olmamız nedeniyle,yani kayırılmamış,yani doğuştan torpillenmemiş,yani baştan lanetlenmiş bir anatominin mirasçıları olmamız sebebiyle,aldırmak zorunda olduğumuz ne çok şey vardı oysa.

Sizler iki cırt sesi arasında boşaltırken,bizler bu paragrafın başında yazılmış sebeplerden ötürü,tüylerimizi aldırdık,kaşlarımızı aldırdık,saçlarımızdaki kırıkları aldırdık,(kalplerdeki kırıklar öylece dururken)…
İstemeden gebe bırakıldık,bebeğimizi aldırdık…
Meme kanseri olduk,mememizi aldırdık…
Hasta olduk,rahmimizi aldırdık,yumurtalığımızı aldırdık,kistlerimizi aldırdık…
Hayattaki tüm manevi yaralara sizlerden çare beklerken,sizin ’boşver canım, aldırma " tavsiyelerinize rağmen,sizlere fazlasıyla aldırdık.

Şimdi siz de bu yazıya aldırmayın,gidip bir su döküp rahatlayın,içiniz şişmesin ama oturarak dökün,günü gelince prostatınızı aldırmamanız için diyeceğim ama oturup kalkma rutinine en fazla dört işeme dayanabileceğinize de bahse girerim…