sağtık

TURKUM,DOGRUYUM,FELAKETİN OGLUYUM.


Deprem geliyor,bangır bangır hem de.
Tırsın…korkun…geceleri günah çıkartarak yatın…
Hatta abartın ,geceleri abdestli yatın.
Deprem Türkiyenin bir gerçeği ve yıllardır çok can heba oldu. Ama korkunun ecele faydası yok.
Vallahi yok,billahi yok.
Türkiyenin gerçekleri de o kadar çok ki be anacığım,en azından depremi biliyor ve bekliyoruz.
Ama bir de bilmeden ve hesap bile etmeden her gün yaşadığımız ve sırf bu nedenlerle ölme ihtimalimizin, depremden ölme ihtimaline kat kat üstün olduğu tehlikeler?
 Minibüsün kapısı sıcak yüzünden açıkken ve yolcu ayaktayken,sürücü manevra yapıp kadıncağızın araç dışına düşüp ölmesine yol açıyor.
Binlerce YTL lik minibüslere iki üç bin liralık klima koymazsan,olacağı budur.Burası Türkiye.
Duran şilebe,hareket halindeki bir deniz otobüsü bodoslama dalıyor.O da yetmiyor,kazazedeleri alıp ta Avşa"ya götüren göya sağlam başka bir deniz otobüsü,Avşa dönüşü yine içi dolu halde iken,Marmara ortasında motor stop edip arızaya geçiyor…Burası Türkiye.
Yine bir Ada Feribotu,motorları stop etmiş ve iskeleye yanaşmış görünürken,aniden tam yol hareket ederek,halat faciasına yol açıyor…Burası da Türkiye
Telesiyej kopuyor,gencecik bir can uçurumdan aşağı düşüp yokoluyor.
Devletin gurur duyduğu hızlı trenler raydan çıkıp ortalığı kan gölüne çeviriyor. Normal yolunda giden bir taksi,viyadükteki ikaz levhalarının yetersizliği yüzünden yarısı olmayan viyadüğe girme gafletinde bulunduğu için güm diye inşaat uçurumundan aşağı yuvarlanıyor.
Elbette ki burası da Türkiye.
Çanakkale-Kilitbahir arası çalışan mini feribot boğazın ortasında motor arızasına geçiyor,o sırada geçmekte olan şileple çarpışma tehlikesinden ucuz sıyırıyor.Adres Türkiye
Hatta Çanakkale-Eceabat arası çalışan dev feribotlar bile sık sık arıza yapıp boğazın ortasında akıntıyla sürükleniyor.Yine Türkiye. Motoru kilitlenen yabancı bandıralı kimbilir kaç tane yük gemisi,boğaz kıyılarında facialardan dönüyor.Türkiye…Türkiye…Türkiye…
Yüksek katlı plazalara,alışveriş merkezlerine bile girerken çantaların üst başın didik didik arandığı ülkede,havaalanndan hala uçak kaçırabiliyorsun.
Canın macera istesin yeter.!
Maceraya doymadıysan,yavrunu yanına alıp bir inşaat yakınından geçmen bile günlük adrenalin ihtiyacını gidermene yeter.
Yavrunun elini bir an için bırak ,her yerde ağzı açık bir kuyu onu bekliyor.Burası Türkiye.
Adamcağız benzincide aracına yakıt alırken,başka bir aracın benzin deposunda takılı halde UNUTULAN pompa,araç sahibi hareket edince,kamçı gibi yerinden fırlayıp adamcağızın kafasına çarpıyor ve adamın sağ tarafı felç oluyor.
Neresi mi? Şaka yapıyorsunuz!
 Serinlemek için gölete ,nehire falan giren vücudu biraz fazla kıllı Türk erkekleri için de şimdi yeni bir potansiyel tehlike ortaya çıkmış durumda.
                                                                            
Ayı zannedilip linç edilme tehlikesi!
Aman eşiniz falan sırtı yüzü omuzları kıllıysa,gözünüzü üzerinden eksik etmeyin derim ben.
Neme lazım karadaki ayılar onu da kendileri gibi zannedip taşla sopayla döve döve linç etmeye kalkarlar da,üstelik te bir de kendilerini savunurlar.
 -Mayo giymişti,insan taklidi yapıyor diye öldürdük!

Ama yurdum insanı hepten hayvan düşmanı değil.

Hayvan severleri de var içlerinde.

Pastaneler,ekmek fırınları,ekmek alanlara yanında promosyon hamamböceği ve fare dağıtıyorlar.

Hiç bir baskın,hiçbir ceza onları bu ulvi görevden alıkoymadığı gibi,niye ilaçlama yapmıyorsun diye soran muhabire,"ilacı da gelsin devlet yapsın" diyebiliyor.



Görme özürlülerin halka açık plajlarda jet- ski kullanabildikleri,ileri derecede alkol veya uyuşturucu bağımlısı, ileri derecede görme kusuru olan sürücülerin taksi,minibüs otobüs şoförlüğü yaptığı,

sahte diplomaların süslediği muayenehanelerde; sahte doktorların reçete yazıp,bel çektiği,hatta oha falan ama diş çektiği,

acillerde doktor yerine hademelerin dikiş attıkları,

şehirlerarası yollarda her an bir orman yangını içinde mahsur kalabilme tehlikesinin göze alınarak yolculuk edildiği ,

hatta sol şeritte 120 km nin altında seyretmenin yasak olduğu paralı otobanlarda solunuzdan koca bir TIR ın sizi yalayıp geçtiğini falan görebileceğiniz,bir ülkede yaşıyorsunuz.

Ölüm saçan zayıflama,göğüs büyütme,bilmemne dikleştirme ürünlerininin  sokaklarda tezgahlarda,internet sitelerinde leblebi gibi satıldığı hatta başka tür leblebilerin okulların önünde minik yavruların yutmasını bekledikleri bir ülkede…
Deprem geliyormuş…
Peaah!
Deprem her gün oluyor bu ülkede,her gün bir evin bir ocağın,bir ananın,bir evladın yüreğinde mutlaka oluyor.
"Bu nasıl ülke,bu nasıl devlet!" feryatları içinde hem de.
Umurumuzda mı?
Deprem geliyormuş.
Geleceği varsa göreceği de var.Alışkınız biz,bize bişi olmaaaaz!!!





DEPREM Mİ?BİZE NE Kİ,BİZ TÜRKÜZ!

Deprem geliyor,bangır bangır hem de. Tırsın…korkun…geceleri günah çıkartarak yatın…Hatta abartın abdestli yatın. Deprem Türkiyenin bir gerçeği ve yıllardır çok can heba oldu. Ama korkunun ecele faydası yok.Vallahi yok,billahi yok. Türkiyenin gerçekleri de o kadar çok ki be anacığım,en azından depremi biliyor ve bekliyoruz.Ama bir de bilmeden ve hesap bile etmeden her gün yaşadığımız veya yaşama ihtimalimizin depremden ölme ihtimaline kat kat üstün olduğu tehlikeler? Minibüsün kapısı sıcak yüzünden açıkken ve yolcu ayaktayken,sürücü manevra yapıp kadıncağızın araç dışına düşüp ölmesine yol açıyor.Binlerce YTL lik minibüslere iki üç bin liralık klima koymazsan,olacağı budur.Burası Türkiye. Duran Şilebe,hareket halindeki bir deniz otobüsü bodoslama dalıyor.O da yetmiyor,kazazedeleri alıp ta Avşaya götüren bir başka deniz otobüsü,Avşa dönüşü yine içi dolu halde iken,Marmara ortasında motor stop edip arızaya geçiyor…Burası Türkiye. Yine bir Ada Feribotu,motorları stop etmiş ve iskeleye yanaşmış görünürken,aniden tam yol hareket ederek,halat faciasına yol açıyor…Burası da Türkiye Telesiyej kopuyor,gencecik bir can uçurumdan aşağı düşüp yokoluyor. Devletin gurur duyduğu hızlı trenler raydan çıkıp ortalığı kan gölüne çeviriyor. Normal yolunda giden bir taksi,viyadükteki ikaz levhalarının yetersizliği yüzünden yarısı olmayan viyadüğe girme gafletinde bulunduğu için güm diye inşaat uçurumundan aşağı yuvarlanıyor.Elbette ki burası da Türkiye. Çanakkale-Kilitbahir arası çalışan mini feribot boğazın ortasında motor arızasına geçiyor,o sırada geçmekte olan şileple çarpışma tehlikesinden ucuz sıyırıyor.Adres Türkiye Hatta Çanakkale-Eceabat arası çalışan dev feribotlar bile sık sık arıza yapıp boğazın ortasında akıntıyla sürükleniyor.Yine Türkiye. Motoru kilitlenen yabancı bandıralı kimbilir kaç tane yük gemisi,boğaz kıyılarında facialardan dönüyor.Türkiye…Türkiye…Türkiye… Yüksek katlı plazalara,alışveriş merkezlerine bile girerken çantaların üst başın didik didik arandığı ülkede,havaalanndan hala uçak kaçırabiliyorsun.Canın macera istesin yeter.! Maceraya doymadıysan,yavrunu yanına alıp bir inşaat yakınından geçmen bile günlük adrenalin ihtiyacını gidermene yeter.Yavrunun elini bir an için bırak ,her yerde ağzı açık bir kuyu onu bekliyor zaten.Burası Türkiye. Adamcağız benzincide aracına yakıt alırken,başka bir aracın benzin deposunda takılı halde UNUTULAN pompa,araç sahibi hareket edince,kamçı gibi yerinden fırlayıp adamcağızın kafasına çarpıyor ve adamın sağ tarafı felç oluyor.Neresi mi? Şaka yapıyorsunuz! Serinlemek için gölete ,nehire falan giren vücudu biraz fazla kıllı Türk erkekleri için de şimdi yeni bir potansiyel tehlike ortaya çıkmış durumda.Ayı zannedilip linç edilme tehlikesi! Aman eşiniz falan sırtı yüzü omuzları kıllıysa,gözünüzü üzerinden eksik etmeyin derim ben.Neme lazım karadaki ayılar onu da kendileri gibi zannedip taşla sopayla döve döve linç etmeye kalkarlar da,üstelik te bir de kendilerini savunurlar. -Mayo giymişti,insan taklidi yapıyor diye öldürdük! Ama yurdum insanı hepten hayvan düşmanı değil.Hayvan severleri de var içlerinde.Pastaneler,ekmek fırınları,ekmek alanlara yanında promosyon hamamböceği ve fare dağıtıyorlar.Hiç bir baskın,hiçbir ceza onları bu ulvi görevden alıkoymadığı gibi,niye ilaçlama yapmıyorsun diye soran ünlü gazeteciye,ilacı da gelsin devlet yapsın,diye pişkince cevap verebiliyor. Görme özürlülerin jet ski kullanabildikleri,ileri derecede alkol veya uyuşturucu bağımlısı ya da en masumundan ileri derecede görme kusuru olan sürücülerin taksi,minibüs,otobüs şoförlüğü yaptığı,sahte diplomaların süslediği muayenehanelerde sahte doktorların reçete yazıp,bel çektiği,hatta (oha falan ama) diş çektiği,acillerde hastaya doktor yerine hademelerin dikiş attığı(yetmezmiş gibi bir de fırça attığı),şehirlerarası yolculuklarda her an bir orman yangını içinde mahsur kalabilme olasılığının yüzde seksen falan olmasının son derece doğal kabul edildiği,boşanmak istemediğiniz için eşiniz tarafından yol ortasında kıtır kıtır hem de polislerin falan gözü önünde kesildiğiniz, sol şeritte 120 km nin altında seyretmenin yasak olduğu paralı otobanlarda solunuzdan koca bir TIR ın sizi rüzgarıyla yalayıp geçtiğini falan görebileceğiniz,"aha işte bu yepyeni bir teknoloji,tamam buna binelim" dediğiniz ulaşım araçlarının ihmal yüzünden toplu katliam kazalarına dönüştüğü,bir ülkede yaşıyorsunuz.Ne uçağına,ne karayollarına,ne deniz yoluna, ne tren yoluna güvenebildiğiniz bir ülke burası. (En güveniliri birer eşek veya at edinmek mi acep? Yolculuk biraz uzun sürer belki ama değmez mi? Belki de bunun üzerindeyken bile arkanızdan tekeri fırlamış ya da freni patlamış bir kamyon gelip altına alır sizi,o da emin ve güvenli diil yani. Ya da ne de olsa Türk eşeği,üzerinden sorgusuz sualsiz atıp bir de üstüne tepebilir mi!) Zehir saçan zayıflama,göğüs büyütme,bilmem ne dikleştirme ürünlerininin sahtelerinin sokaklarda tezgahlarda leblebi gibi satıldığı hatta başka tür leblebilerin okulların önünde minik yavruların yutmasın bekledikleri bir ülkede… Deprem geliyormuş… Pööh! Deprem her gün oluyor bu ülkede,her gün bir evin bir ocağın,bir ananın,bir evladın yüreğinde mutlaka oluyor.Umurumuzda mı? Deprem geliyormuş. Geleceği varsa göreceği de var.Türküz biz,bize bişi olmaz!!!

(Tuliş...sakız çiğnerken de düşünebilen kadın)

Harry Potter Ve Zümrüdüanka Fiyaskosu

Kitaplarının ve filmlerinin müdavimiyim. Kitaptan filme senaryo uyarlamasının ne zor olduğunu,mesleki eğitimimin de bir parçası olduğundan,çok iyi bilenlerdenim ve hala iddia ederim ki şu ana kadar Yüzüklerin Efendisi üçlemesi dışında hiç bir uyarlamayı başarılı bulmuş değilim.O bir fenomendir,klasiktir ve bir uyarlama başyapıtıdır.(Bir mi...üç üç!!) Harry Potter serisinin en son oynamakta olan son filmi Zümrüanka Yoldaşlığını,uyarlama olarak oldukça başarısız ve yetersiz buldum.Yönetmen de,senarist te ,kitapta var olan düşünce ve içsel dünyanın zenginliğini filme aktarmanın zorluğunu düşünerek,görsel olarak bir şeyler hazırlayıp,seyirciyi bu yönden doyurmaya karar vermiş ve hiç te iyi etmemişler. Kitapta anlatılan pek çok önemli konu,filmde es geçilmiş.Kitapta vurgulanan pek çok önemli durum ve bir sonraki Melez Prens kitabına da etkileri devam edecek olan ayrıntı,ne yazık ki senaristin ellerinde yok olup gitmiş.Zannımca,Melez Prensi okumadan,bunu tek bir seferlik film gibi algılayarak hazırlanmış bir senaryo. Kitabı okumadan gidenler için yavan ve sığ gelebilecek üstünkörü bir anlatım. Görsel olarak ta bir şeyler bulabilmek için filmin sonundaki Sihir Bakanlığının Kehanet odası bölümünde geçen sahneleri beklemek zorundasınız. Senaryo ve kitap eşleşmesinin başarısızlığını örneklemek için sadece şu kadar ipucu vereyim, Filmde,Harry ve Dumbledorun Ordusunun sihir savaşına hazırlandıkları ihtiyaç odasını,Müfettiş Umbridge"e ispiyonlayan kişi,Harry"nin filmde şap diye öpüverdiği,oysa kitapta bu kadarlık yakınlaşma uğruna ne kadar çok sıkıntılar çektiğinin uzun uzun ayrıntılandığı,çekik gözlü sevgilisi Cho olarak gösteriliyor oysa kitapta,Cho nun kız arkadaşıdır bu. Başarısız bir uyarlama. Zayıf görsel efektler. Filmin tamamı,sanki sadece,son sahnelerine hazırlık olsun diye çekilmiş.Yönetmen,tüm heyecanını filmin son sahnelerine sakladığı için,seyirciye de aynı heyecansızlığı filmin son sahnelerine kadar sabırla sürdürmekten başka bir şey kalmıyor. Gözüme çarpanları buraya listeledim * Regulus Black filmde geçmiyor bile.(Siriusun ailesinden önemli biri.RAB koduyla önemli bir yer tutuyor kitapta) * Ayna olayı yok.(Siriusun Harry e verdiği,haberleşme aynası) * Sirius Black’in annesinin portresi yok.(portre sık sık konuşuyor ve lanetler yağdırıyor) *Kreacher (siriusun ev cini) karakteri son derece lanetli,sirius ve yoldaşlık üyelerinden nefret ediyor.filmde buna da hiç değinilmemiş. *Filmde Cho Chang’i gammaz yapmışlar; oysa kitaptaki gammaz,yani DO nun çalışmalarını ve yerini idareye bildiren karakter,Cho'nun kız arkadaşıydı. *Kitapta Harry,Cho ile yakınlaşabilmek için çok sıkıntı çekiyor ve oldukça zorlu bir süreç atlatıyor.Oysa filmde şakadanak öpüşüverdiler!! * Hermione, Ron ve Draco’nun öğrenci başı seçilmesi farklı işlenmiş.Harry buna çok bozuluyordu.Hatta bunalıma giriyordu. * Harry Potter’ın McGonagall’dan meslek danışmanlığı dersi alması ve Seherbaz olmak istemesi filmde yok. * Quidditch maçında Harry cezalı olduğundan katılamıyor,bir şekilde Ron kalecilikte harikalar yaratıyor ve bunun sihirle olduğunu sanırken,öyle olmadığını anlıyor.Filmde ise maçtan söz bile edilmiyor. * Hagrid’in devleri ikna etmeye gitme sahnesi bile zahmet edilip çekilmemiş.oysa son derece uzun,ayrıntılı ve heyecanlı savaşlar ve entrikalar içermekteydi. * Tonks ve Lupin arasındaki aşka ait hiç bir detaya yer verilmemiş. * Dırdırcı olayı(Lunanın babasının çıkarttığı doğruları yazan gazete) tamamen atılmış. * Rita Skeeter söyleşisi filmde yok. * Zihnebend meselesinde düşünseli yok.oysa Harry burda,Snape in düşünseline girerek aslında babası ve Siriusun Snape e ne kadar haksızlık ettiklerini görüyor ve babasının dürüstlüğünden bile şüphelenmeye başlıyordu. *Ronun ağabeylerinden birisi,sihir bakanlığında çalışmakta ve Harry e de Weasley ailesine de haince bir yaklaşım içinde görülmektedir.Filmde,buna dair en ufak bir dokundurma bile yapılmamış. *Fred ve George,okulu birbirine katıp terkettiklerinde,ona tüm okul hatta Peeves ve prof.Mc Gonagall bile yardımcı olurken,filmde bu işlenmemiş.Üstelik ikizler okulu terkederek,bir şakacı dükkanı açıyorlar.Bu da filmde gözardı edilip unutulmuş bir ayrıntı. (Tuliş...sakız çiğnerken de düşünebilen kadın)