sağtık

SURVIVOR YALANLARI

Geçenlerde,Survivor hakkında bir yazı yazmıştım.

Pek izlemeyi sevmediğimi de belirtmiştim.
Sadece oyunları izlemek zevkli.

Geri kalanı,dedikodu kazanı,BBG evi gözetlemek gibi bir şey.

Bu seferki Survivor'ı,BBG kısmıyla da izlemeye aldım.Seyircinin nasıl üçkağıda getirildiğini de böylece anlamış oldum.

Sözde kazanan ve kaybeden takımlar elenmesi için birer aday öneriyorlar.
İki adayın ismi,Pazar günü belli oluyor ve takip eden Salı akşamına kadar,sözde izleyicilerin SMS oyları ile kimin gideceği belli oluyor.

Acun,sen Türkiyeyi gerzek mi sandın?

Bu ne para hırsıdır,bu ne doymak bilmez bir ihtirastır?
SMS ile gelen parayı cukka et ama sen yine bildiğini oku.

Madem önümüzdeki Salı gününe kadar kimin gideceği belli değil,birtakım insanlar,Zeynep Tunuslu'yu nasıl oluyor da geçen günlerde,İstanbul'da görmüş oluyorlar?

Bildiğiniz gibi Özge ve Zeynep isimleri çıktı eleme kutusundan.
Eski yarışmalarda,iki isim düello yapıyormuş.
Acur onu kaldırmış,şimdi SMS adı altında,ipleri kendi eline almış.
Canı kimi isterse,SMS paravanına sığınıp onu gönderecek çünkü.

Neden?
Çünkü Nihat Doğan gibi bir çıkıntıyı koydu adaya.
Karşı gruba da zeka yaşı 6-12 arası gidip gelen Taner'i koydu.
İnsanlar,bu iki tuhaf kişiyi seyretmek istiyor,raiting geliyor.
Acur,bu iki çıkıntı insanın,yarışmacılar tarafından dışlanacağını ve ilk fırsatta elenmek isteneceğini de çok iyi biliyor.
Ama raiting etiren bu iki kişinin elenmesine de razı olamaz.
Ne yapmalı ne yapmalı diye düşünürken,sonunda çareyi buluyor.

"Yetenek Sizsiniz'deki gibi,SMS olayı getiririz,halk belirledi deriz,kimi istersek onu adadan göndeririz..."
Çare güzel de,halk yemez be koçum.

AYNI GÜNDE MUZ BULUNDU!

Her iki grup da aynı gün hevenk hevenk muz buluverdiler.
Aaaa!
Ne tesadüf?
Hiç bir grup balık tutamayınca,tabii hiç bir grubun elemanında da kilo bakımından hiç bir kayıp gözlenmeyince,seyirci,yani biz gerzek olanlar;
"Yahu bunlar balık yiyemiyor,et yok,iki lokma hindistan ceviziyle mi yaşıyorlar,neden hiç biri zayıflamıyor,ya da zaafiyet geçirmiyor?" diye şüphelenmeyelim diye,allahın bir hikmeti olarak her iki adada da aynı gün muz bulunuveriyor!

Sadece hindistan cevizi,biraz unlu bulamaç biraz da pirinç lapası yiyerek yaşayan,sudan başka içecekleri olmayan,geceyi incecik battaniye altında kum ve tahta üzerinde uyuyarak geçiren yarışmacıların,gündüzleri gayet enerjik,gayet moralli biçimde yüzmeleri,hoplayıp zıplamaları,gece türkü söyleyebilmeleri,yarışmalarda canlarını dişlerine takıp oyun kazanmaları  falan inandırıcı mı?

Pascal ve Derya gibi kas yığını iki adamın,günde bilmem kaç bin kalori ile,bilmem kaç porsiyon karbonhidrat ve bilmem kaç porsiyon protein ile beslenmeye alışmış adamların,adada iki lokma coconut,iki dilim muz,bir kaşık lapa ile ayakta kaldıklarını düşünmek ve buna inanmak salaklıktan başka bir şey değil.
Canı isteyen ayy fena oldum diye hastaneye gidip,serumu,ağrı kesiciyi falan yiyip dönüyor.
O şekerli serum boğayı ayağa kaldırır.
Nitekim,son oyunda Gökhan'ın serum yiyip döndükten sonraki performansını da gördünüz.
Ordakilerin hepsinden daha sağlıklıydı,daha canlıydı.
Bir litre serum yemiş adam,içinde vitamini vesairesiyle.
Bomba patlasa yanıbaşında umurunda olmaz tabii ki.

Güzel taktik.Bunu her yarışmacı bir kez yapmalı bence eleme oyunundan önce.

DERYA NİYE ORADA?
Milli yüzü Derya'nın adada olma sebebini de anlayamıyorum.
Adam kas yığınından ibaret başka bir işe yaradığını görmedim.
İri cüssesiyle,çevik olması çok zor.Pascal da onun gibi ama Pascal'ın bir takım ruhu var ve futboldan gelen bir çevikliği var.
Derya'da o da yok.
Ne konuşuyor,ne yarış kazanabiliyor,ne çevik,bambu sepetinden yapılmış topu garaja çekip de oturtamadı bile.Kaslarını karada kullanamıyor mu ne?
Nihat haksız mı şimdi söylenmekte?

Zıpkın takımı kazandılar ama Derya iki denemeden sonra,kılını kıpırdatıp balık avına bile çıkmadı.
Bireysel yarışlara kadar adada kalabilirse-ki kalır bence-belki o zaman kaslarının ne işe yaradığını seyirciye gösterme şansı yakalar.

NİHAT DOĞAN REALİTESİ!
Sevmiyorum adamı,çok itici,çok çıkıntı,çok kasıtlı,çok hesaplı ama adadan gitmemesi gerekiyor.
Survivor'ın izlenmesi için,Acur'un para kazanması için gerekli.
Fakat dikkatlerden kaçmayan bir durum var.
Sürekli delikanlılıktan,sürekli haktan adaletten sözediyor,hatta öteki adada adamlar açken ben burda muz yiyemem falan diye saçmalık ötesi attırıyor ,psikopata bağlamada Taner'le yarışıyor ama,gözlerin bağlanıp arenaya çıkıldığı oyunda,Nihat'ın,hani bu DELİKANLI oğlumuzun,resmen,gözbağının altından kafasını havaya kaldırmak suretiyle rakibini gördüğüne hepimiz şahit olduk.Karşı tarafın ani hamlesini,gözleri görmeyen birisi o şekilde geri çekilerek boşa çıkartamaz çünkü.Anlık hamleyi,anlık refleksle bertaraf edebilmesi,gözlerinin gördüğünün açık kanıtıdır.
Rakibinin arkasına sinsice yaklaşıp aniden eliyle koymuş gibi sırtındaki bantı çekip alması peki?
Gözleri görmeyen birisi bunu nasıl başarabilir?

Göz göre göre,bariz biçimde,rakibini görerek,yani hileyle yendi.
Acur da buna göz yumdu.
Yummak zorunda çünkü aksi takdirde oyundan diskalifiye edecek ya da büyük tartışmalar çıkacak falan.
Hani nerde haktan hukuktan,adaletten,adamlıktan sözeden Nihat?
Anladık ki,tsunami ile kendisini bir tutan Nihat Doğan realitesi,yarışlarda hile yaparak haksız galibiyet elde etmek demekmiş.
TUVALET NERDE?
Yarışmacıların tuvalet ihtiyaçlarını nerede giderdiklerini merak etmiyor değilim.
Elbette ki bu görüntüleri de verecek değiller yok artık ama sadece bu benim bireysel merakım.
Geçici barakalar mı kuruluyor adanın görünmez bir yerine?
Eğer öyleyse,gece tuvaleti gelen,o görünmez yere kadar karanlıkta nasıl yürüyor?
Kameramanların ve boomcuların,yani mikrofonu tutan görevlinin de gece olunca nereye gittiklerini merak ediyorum.
Acaba arkada bir yerlerde sürekli bekleyen demirli bir tekne mi var?
Kameramanın,diğer görevlilerin gece yattıkları?
Durum böyleyse,yarışmacılar da bu tekneden tuvalet için faydalanıyorlar mı?
Kadınlar regl dönemlerinde ne yapıyorlar?
Tırnak kesmeye,krem sürmelerine izin var mı?Hiçbirisinin güneşten derisi soyulmadı mesela,bir önceki Survivor'da yarışmacılar alaca bulaca deri değiştiren yılanlara benzemişlerdi soyulmaktan.
Sakallar uzuyor ama erkeklerin saçlarında hiç birdeğişme yok?
Kızların bıyık,kaş,bacak tüyü sorunları nasıl hallediliyor?
SMS sonuçlarını adaya her hafta noter mi getiriyor?
Adanın sahillerindeki bütün balıkları zehirleyip öldürdüler mi,neden kimse balık tutamıyor?
Geceleri yapılan konseyden sonra,o karanlıkta gruplar kendi adalarına mı dönüyorlar yoksa,konsey adasındaki rahat barakalarda yiyip içerek ve rahat yataklarında uyuyarak mı sabahlıyorlar?

 ASENA VE PASCAL
Zeynep Tunuslu,Ebru Destan,Özge Ulusoy,yarışmalarda varlığı yokluğu belli olmayan isimler.
Karşı takımın kızları bile onlardan daha tombul ve hantal görünmelerine rağmen daha başarılılar.
Aslında karşı takımda herkes başarılı.
Gökhan çok hırslı ve tehlikeli bir yarışmacı.
Taner zaten fenomen oldu.
Tefik de çok itici ve gıcık olmasına rağmen çok iyi ,taktik ve teknik bir yarışmacı.
Ceyda ve Taçmin gidiciler.
Fakat hepsi bir yana,Asena ve Pascal bir yana.
Son ikiye ikisinin kalmasını çok isterdim.
Pascal her durumda her halükarda finali alır ama Asena'nın dayanıklılığına,gücüne,konuşmalarındaki mantığa ve sükunete,Nihat'a laf oturtmalarına,üstü kapalı taşlamalarına hayranım.Resmen fanı oldum çıktım.
Sen bacağından kurşunlatıp sonra da tüm ekmek kapıların kapattıran,dansın ile ekmeğini kazanmana her şekilde mani olup seni bu piyasadan silmeye çalışan,hatta sana ekmek verenleri bile tehdit eden bir adama dayanmış kadınsın,yürü be kızım kim tutar seni....









VAMPIR KARDESIM SANA SOYLUYORUM


Vampir konusunda ciddi sıkıntılarım var arkadaşlar.

Hayatımıza ilk giren korkunç kont Drakula ile başlayan kan emiciler serüvenimizde ne güzel onlardan korkmayı öğrenmiştik.

Tabutta uyurlar,yarasa kılığında uçabilirler,ısırdıkları kişi kesin vampire dönüşürdü.


Beslenmek için taze insan kanına gerek duyarlardı ve bu nedenle acımasızdılar.

Sonraları vampir  edebiyatı Hollywood’un da katkılarıyla hayli çeşitlendi.

Sarımsaktan korktuklarını,kilisede kutsanmış su atınca cayır cayır yandıklarını,haçı görünce tırstıklarını işlediler beynimize.

Gündüzleri güneşe çıkamıyorlardı Drakula’nın tersine.

Yüreklerine TAHTAdan bir kazık kakmak gerekiyordu öldürmek için.

Vampir filmlerinden çıkıp,koşa koşa minyatür haçlar ve salkım salkım sarımsak satın alan insanlar oldu tarihte.Onca para,onca emek!

Yazık değil mi bu insanlara?

Kimin ne hakkı var biz zavallı vampir sever ve vampirtırsığı izleyicinin gerçek inancıyla oynamaya?

Zaman içinde baktık ki işler böyle yürümüyor?

Edward diye yakışıklı bir vampir bize vampirlerin sevilesi yaratıklar olduğunu öğretti.
Vücutları taş,mermer falan kıvamındaydı.
Cinsel ilişkiye giremiyorlardı,güneşe çıkamayışlarının nedeni ise cayır cayır yanmaları değil,pırıl pırıl parlayan olağanüstü,meleksi ciltlerinin insanlar tarafından hemen fark edilmesini önlemek  içindi.
Tecrübeli bir vampir ,gayet kıvamında bir ısırıkla ,istediği kişiyi DÖNÜŞTÜREBİLİYORDU 
ama bu süreç yavaş yavaş ve acılı bir süreçti falan filan.
Vampirlerin sevilesi,iyi,dost canlısı şeyler olduğunu düşünmeye başladık böylece.
Evimizde bile besleyebilirdik yani ne de olsa insan kanı içmeden de yaşıyorlardı artık.Hem gündüzleri de kolumuza takıp gezebilirdik.Güneşlenebilirdik onlarla plajda.
Hatta o kadar sevdik ki,eşimize ,erkek arkadaşlarımıza falan içerlemeye başladık,normal insan oldukları için,kanla beslenmedikleri için.

Yok kardeşim,Hollywood camiası alçakları,bununla da yetinmediler.

Şimdi son trendim The Vampire Diaries yani Vampir Günlükleri dizisi.
Birinci sezonunu bitirmek üzereyim.

Ama gel gör ki çok efkarlıyım çok.
Depresyondayım,bunalımdayım.

Kafam allak bullak çünkü.

Bildiğim öğrendiğim her şey yalanmış böhüü...

Kandırılmışız yıllarca ey millet uyanın!

Netlik istiyorum ben vampirler hakkında.

Burdaki vampirler,güneşe çıkamıyorlar yine eski usul vampirler gibi.
Edward giller çıkabiliyordu oysa?

Çatır çatır da sevişebiliyorlar insanlarla.
Edward giller sevişemiyorlardı ama?

Ayrıca önceki vampirlerin tümü uçabiliyordu,The Vampire Diaries’dakiler uçamıyorlar?

Öncekiler istedikleri eve girebiliyorlardı.
TVD’dakiler davet edilmeden hiçbir eve giremiyorlar?

Öncekiler ısırınca insanı vampire dönüştürüyorlardı,TVD’dakiler ısırınca değil,herhangi birine vampir kanı içirince,sonra da o kişinin damarında vampir kanı varken o kişiyi öldürünce,dönüştürebiliyorlar.

TVD’dakileri sarımsak falan değil,kutsal su da değil,sadece mine çiçeği zayıflatabiliyor.Mine çiçeğinin temas ettiği hiçbir şeye dokunamıyorlar iyi mi?

Vampirler Dayanışma Derneği,Dünya Vampirleri Genel Sekreterliği falan
yok mu ?
Çıkıp açıklayın kardeşim çatır çatır gerçekleri,biz de bilelim yani,güneşte gezebiliyor musunuz,tabutta mı yatıyorsunuz,yoksa Edwardgiller gibi hiç uyumuyor musunuz?
Hayvan kanıyla diyet yapabiliyor musunuz,sarımsaktan haçtan korkuyor musunuz yoksa Konstantin filmindeki gibi istediğiniz an kiliseye girebiliyor musunuz?
Tahta kazıkla mı ölüyorsunuz  yoksa Edward gillerin yaptığı gibi sadece yakarak mı sizden kurtulabiliyoruz?
Nedir yani?


Ona göre,karşımıza vampir neyin çıktığında,çantamızdan sarımsak mı haç mı kutsal su mu,mine çiçeği mi ,kibrit mi,tahta kazık mı  ne çıkartalım da savunalım kendimizi,bilmek bizim de hakkımız.

Hayır madem bu kadar vampir karmaşası var,valla ben de yazacağım bir Türk Vampiri serisi ;bütün dünya vampirlerine göstereceğim dünya kaç bucak, o olucak.

Okunmuş kesme şekerden korkan ve bu nedenle sadece sakarin kullanan kişileri emen,pastırma yemiş hiç kimseyi ısıramayan,ter kokusu ve ayak kokusu ile tahrik olup saldıran,kulhuvallahı duyunca dört bucak kaçan,uçamayan ,hava kapalı olduğu için Karadeniz bölgesinde yaşayan,halis Türk susamından korktuğu için simit satılan hiç bir yerde duramayan,sadece boynuna takılan  susamlı simitle öldürülebilen,Türkiye'de gerçek türk susamı artık bulunamadığı için ithal susam serpilmiş hiç bir simitten de alay edecesine korkmayan,taze kan bulamayınca Kızılay Kan merkezini soyan,çakma RayBan gözlük takan,emdiği kanlar yüzünden hepatit,aids,keçi gribi falan olup hastalanan,metro ve tramvay ile yolculuk eden bir vampir yaratacağım, dünyadaki bütün vampir edebiyatı okuyucularının aklı çorba olacak.

Hem böylece yurdum insanı da bir daha ter ve ayak kokmayacak,peşime vampir takarım da tahrik ederim diye.Kamuoyuna da katkım olmuş olacak böylece.

Adını bile düşündüm.

Vam-piri Reis.
Karadeniz'de yaşıyor ya,balıkçılık yapıyor dikkat çekmemek için,reis de ordan.

Nassı fikir ama?

Haydi bakalım,bu satırları okuyan vampir kardeşlerim,aranızda toplaşın,bir genelge,bildirge,yasa masa hazırlayın bekliyorum.

Yoksa laz aksanıyla konuşan vampirimle madara edeceğim hepinizi,sabrum taşayii...

SISKO- CAROLIN -AKREP ve NIHAT

Sağlık Bakanımız ülkenin psikolojik sağlığıyla oynuyor,valla demedi demeyin.
Buyurmuş ki;

'' Şu anda Türkiye'deki her 3 kişiden biri obez... 'Şişko' demek daha doğru. Fazla kiloyla, hareketsizlikle, şişmanlıkla, ya da tırnak içinde söylüyorum şişkolukla büyük bir derdimiz var'' 

Neden obez yerine şişko diyoruz onu anlayan beri gelsin.

Obezlik tıbbi bir tanıdır.

Şişko tanımı ise balıketinden koca göbeğe kadar herkese söylenebilecek bir aşağılamadır.

Şişko daha mı kabul edilebilir bir şey?

Obezite tedavisi yerine Şişkoloji tedavisi mi denilecek?

Obez hasta yerine şişko hasta mı denecek?

Düşünsenize doktorunuz size diyor ki,
"Görünüşe göre şişkosunuz"...

 Rahatlıyorsunuz,üzerinize bir hafiflik geliyor.

Öyle ya,Siz obezite hastasısınız dese,büyük hakaret! Kalkıp ağzına burnuna yapıştırabilirsiniz.
Evet evet bakan haklı.

Obez olsanız tedaviyi reddedebilirsiniz ,oysa ŞİŞKO öyle mi ya?
Şişkoluk bir iltifat,şişkoluk bir güzellik,bir lütuf.

-----------------------------------------------

Çalışma Bakanı'nın yolunu kesen bir grup kadın,
"Caroline Türkiye’de izinsiz çalışıyormuş, onu ülkesine gönderin, aile kurtulsun" diye yakınmış.
Bunun üzerine Bakan,Wilma Elles sahiden mi izinsiz çalışıyor diye araştırtmış.
Hangisine güleceksiniz?
Türk kadınının bir yuvayı kurtarmak için bakana kadar çıkması güzel bir düşünce tabii ama bu aile bir DİZİ ailesi olunca,Türk kadınının beyin gücü bakımından obez olmadığını pardon şişko olmadığını düşünmemek de elde değil.
Yarın öbür gün meydanlarda,Hürrem için,Carolin için eylem yapmasın bunlar?
İbrahimle Haticeyi ayıranlar kahrolsun falan diye izinsiz gösteriler düzenlenebilir.
Kurtlar Vadisi'nde Çakır öldü diye gazetelerde ölüm ilanı verip,dükkanlarını cenaze dolayısıyla kapatan esnafların yaşadığı ülke burası.
-----------------------------------------

Survivor seyretmeyi sevmem.
Önceki yıllarda da pek takip etmişliğim yoktu.
Bu sene nasıl olduysa denk geldi ilk iki bölümü izledim.

Asena'dan hiç hoşlanmazdım önceleri ama şimdi bana çok sempatik gelmeye başladı.Çok da dayanıklıymış helal olsun.Vallahi favori olacak güçte.

Gönüllüler adı verilen gruba gelince,sanki ünlüler gönülsüzlermiş gibi bu adı nereden bulduysa Acun artık,o gruptaki Taner'i daha çözemedim.
Süper dürüst ve  lafı dilinde mert biri diye bi böyle dan dun konuşuyor yoksa fazla dangalak diye mi bilemiyorum ama adada herkes kafa göz girip birbirini yese de Taner en son kalan yarışmacıyı yiyerek yine hayatta kalmayı başarabilir.Hatta en son Acun'u bile yiyebilir.





Nihat Doğan'ı daha ilk gününden akrep sokmuş.
İnternet dünyasında ve twitter'de bu yüzden onunla dalga geçen geçene.
Bir adamdan bu kadar nefret etmenin sebebini anlayamıyorum.
Kimseyi hedef göstermiyor,kimseye bir zararı yok,kimseyle bir alıp veremediği de yok.
Hani zorla,kasılarak ekranlara geçse,salak saçma boyundan büyük işler yapsa,haber sunsa,program çekse falan yaptığı işi eleştirirsin de,şöyle veya böyle düşünüyor diye de bir insanı bu kadar ağır yargılamanın altında başka eziklikler olduğunu düşünüyorum.



Nihat'ın da ayrıca yarışmada tuhaf abuk hareketleri falan olmadı şu ana kadar eleştirilecek ,Twitter gündemine yerleştirilecek bir şey de yok.
Nihat'ı sokan akrep "bir şey değil,rica ederim" demiş... türünden zeka düzeysiz espriler vardı.
Acun'un Türkiye için yaptığı en önemli şey Nihat'ı bu ülkeden uzaklaştırmak....şeklinde gerçekten zeka düzeyi insanı düşündürten espriler paylaşılıyor.
Nihat Doğan'a hiç ama hiç bir sempatim yokken bile bu eleştirileri okuyunca ortada bir haksızlık olduğunu görebiliyorum.Sanki terörist başı yahu adam.
Bu ülkeden uzaklaştırılmasına sevinilecek kadar,kendisini sokan akrebe teşekkür edilecek kadar zararlı mıydı vatana?
Yoksa bu espri zannettikleri şeyleri üretenlerin bilinçaltı ezikliği,ancak dişlerine göre birini bulunca mı su üzerine çıkıyor ?
Nihat evet itici,evet sesi irrite edici evet biraz kasıntı.
Fakat sadece bu yüzden bir adama ülkecek düşman olacak hale geldiyse bu halk,yazıklar olsun.

Son bir not,yine twitter'da okuduğum ve çok güldüğüm başka bir espriyi de buraya yazmadan geçemeyeceğim.
Nihat Doğan:Koşuun adada siyah piton yakaladım.
Nouma:Nihat o piton değil yalnız,bi daha bak!