sağtık

LİSELİ KIZLAR

Küçük Sırlar dizisindeki liseli kızların,kılık kıyafet ve saçlarındaki abartıdan dolayı,liseye giden kız öğrencileri simgelemediği söylenerek eleştiriliyor.

Keza,Arka Sıradakiler dizisinde de kızların genel görünümü aynı.

Kemal Öğretmen dizisindeki kızlara da bir baktım.Saçlar rock yıldızlarını,punk mankenleri aratmayacak çılgınlıkta ve renkte.Makyaj alabildiğine,tırnaklar french manikürlü,ayakkabılar son moda sivri burunlu,topuklu,çoraplar rengarenk.

Her nedense,okuldaki öğretmen hanımların hiç biri,öğrencileri gölgede bırakacak kılık kıyafete,bakıma,süse püse de sahip değiller.Öğrencilerin tamamı,Paris’teki bir zerafet veya modellik okulunda öğrenim görüyorlar gibi.

Ben lisede öğrenim gördüğüm yıllarda,öyle öğretmenlerimiz vardı ki,onların rujuna,saç rengine,modeline,üzerindeki gömleğin cafcafına veya tırnaklarındaki cart ojeye bakmaktan,anlattığı derse konsantre olamazdık.

Bazılarının dozu gayet güzel ayarlanmış şıklığına özenir,okul dışındaki zamanlarımızın büyük bölümünü,gardrobumuzdaki kıyafetleri kombine ederek,hangi partide ne giyeceğimize ya da hangi okul gezisinde saçımıza ne şekil vereceğimize karar vererek geçirirdik.Bu kadarcık masumane hayaller yeterdi çünkü bize.

Bu hayalleri okulda gerçekleştiremeyeceğimizi bilirdik.

Bir keresinde,tırnaklarımın üzerindeki renksiz cilayı,pazartesi günü silmeyi unuttuğum için ,Fizik öğretmenimiz Perihan Hanım’dan fırça yemiştim.Bir keresinde de,tek kulağıma açtırdığım ikinci küpe deliği kapanmasın diye küpemi çıkartmamak için üzerine kondurduğum minik yara bandı,müdür yardımcımız Sıdıka Hanım’ın gazabını çekmiş,azarının tadına bakmıştım.

Yine bir kere,forma altına giydiğimiz lacivert naylon çorap üşütüyor diye,timberland ayakkabımın içine giydiğim kısa beyaz soket çorap yüzünden uyarılmıştım.(O zamanlar kalın opak naylon çoraplar henüz çıkmamıştı)

Başka arkadaşlarım da benimle aynı kaderi sık sık paylaştılar.Bir arkadaşım,gömlek yakasının içinden görünen altın zinciri yüzünden,bir başka arkadaşım at kuyruğuna taktığı sarı kurdele yüzünden,ötekisi, forma üzerine giydiği kahverengi hırka yüzünden uyarı almıştı.

Tek tip,tek renk,ruhsuz,bakımsız genç kızlar olarak gezip durmamız isteniyordu okul koridorlarında.

Dudaklarım kışın kızarırdı kendiliğinden benim ve kururdu.Sürekli kuruyan dudaklarımı ıslattığım için de daha da kururdu.Kırmızı ve ıslak dudaklarım yüzünden,bir öğretmen hanım,kağıt mendili dudağıma sürüp,ruj kontrolü yapmıştı,bana inanmayıp.

Saçları omuz boyunu biraz geçen bir kız arkadaşım,yine dersten çıkartılıp,tuvalete gönderilerek,saçlarını toplayıp öyle derse gelmesi söylenmişti.

Sabah törenlerinden sonra,kapıda üç kadın üç erkek öğretmen dizilir,üçü kızları üçü erkekleri göz hapsine alarak,derse girmeden önce,saçı örülmemiş,toplanmamış,renkli çorap veya kazak giymiş kızları kenara alır,saçları ve favörleri uzamış erkekleri kapıdan çevirirlerdi.Kenara alınan kızlar azarlanır,numaraları alınır,aileleri çağırılırdı.

Erkek öğrenciler ise berbere gidip traş olmadan,o gün okul kapısından bir daha içeri giremezlerdi.

Şimdi düşünüyorum da…hangisi doğru?

Öğrencileri tek tip ve tek renk kıyafete hapsederek içlerindeki gençlik kıvılcımlarını baskı altına alan zihniyet mi,yoksa daha lise birde başlayan maniküre,röfleye,kızıl balyajlara,rengarenk dizaltı çoraplara,manikürlü parlak tırnaklara ses çıkartmayan zihniyet mi?

Sanırım her ikisinde de biraz abartı var.

Aşırı zaptırapt altına alınan gençlik de uç noktalarda patlayabiliyor,aşırı serbest bırakılan gençlik de.

Ölçüsü nedir,nasıl olmalıdır bilmiyorum.

Ama yine de aşırı topuklu,aşırı makyajlı öğrencilerin,okula geliş ve gidiş amaçlarının biraz sapabileceklerini düşünüyorum.Genç,okula giderken saçına makyajına ve ayakkabısına çorabına kafa patlatmaktan,okula gitmekteki gerçek amacını unutabilecek hale geliyor.

Lisede makyajla ve frapan saçlarla boy gösterebilen genç kızlar,enteresan bir şekilde üniversiteye başlayınca,özellikle devlet üniversitelerinde,tekrar bir sadeleşme dönemine,rahatlık ve salaşlığı ön planda tutan bir kıyafet devrimine giriyor.Topuklu ayakkabılar yerini lastik pabuçlara,dar kotlar yerini eşofmanlara,parlak rugan marka çantalar yerini bez sırt çantalarına bırakıyor tekrar.

Neden?

Ben oldum,yaşadım,tükettim,hevesimi aldım bitti,olayı mı?

Ne varsa lise döneminde var.Bütün gösterme,ispat,dikkat çekme çabası,diğerlerinden farklı görünme çırpınışları,lise bittikten sonra durulma eğilimi içine giriyor.

Ben devlet üniversitesinde okudum.

Okulun ilk aylarında,artık liseli değilim istediğimi giyerim modundaki kız arkadaşlarımız,sonraki aylarda,dersler ağırlaştıkça,kendileri hafiflemeye başladılar.O rengarenk kazaklar,bluzlar,kırmızılı,turunculu ojeler rujlar,kat kat fondötenler gitti üzerlerinden,komple hafiflediler ve spor kıyafetin sadeliğini yeniden keşfettiler.

O zamanlar özel üniversiteler yoktu.

Şimdi,özel üniversitelerde,devlet üniversitesine puanı yetmeyen ,maddi durumu oldukça iyi ailelerin çocukları okuyor.Bunların çoğunda da,yine sözedilen ağır frapan ve pahalı marka kıyafet takıntısı gözlemleniyor ama hiç zengin aile çocuğu olamadığım için onların psikolojisi hakkında hiçbir fikrim yok.

Ama şunu biliyorum ki,oğlum değil de bir kızım olsaydı ve şu an lise birinci sınıfa gidiyor iken,tırnaklarına,yüzüne,saçına,olmaması gereken takviyelerde bulunsaydı okula giderken,kesinlikle müdahale ederdim,sanırım.Ne yapıyorsa,okul dışında yapmasını söylerdim.

Bu baskıyla yetişen bir nesil olduğumuz için mi bilmiyorum,aslında içten içe okulda makyaj yapabilsek,saçlarımızı açabilsek hayalleriyle okurken,yine de bu gün bu yaşımda,dışarıdan baktığımda göze hoş gelmediğini düşünüyorum.

Küçük Sırlar’ı sadece şunlardı bizim neslin:Geceden gözüne kalem çek bastıra bastıra,sabah yüzünü yıka,kalemin kalan siyahlıkları okulda yeter.

Yanaklarına annenin rujunu değdir,sonra ellerinle oğuştura oğuştura yay,o kırmızılık yeter.

Bir kirpik maşası edin,sabah kirpiklerinde yüze kadar sayarak tut,gün boyu kıvrık kirpiklerin olsun.

Arka Sıradakiler ise sadece: Onyedi ,Ses,Hey dergilerine,teneffüslerde arka sırada toplaşıp bakarak,saç,giyim,makyaj kritiği yapan genç kızlardı…

6 yorum:

  1. çok beyendm başka bi konu üzerindede yazarsan çk sevinicm

    YanıtlaSil
  2. Bilmem çok mu ağır olacak yazdığım ama,dizinin adı Küçük Sırlar yerine Küçük Kaşarlar,ya da ne bileyim,Küçük Zilliler ya da Küçük Zibidiler falan olsaymış...Gerçi eşek kadar insanları lise öğrencisi yapmış çıkarmışlar ekrana küçüklük bir tarafları yok!Ben seviyorum kardeşim memur,işçi ailemi,saf,tem
    z gençlik dönemimi,tertemiz boyasız yüzümü...İmrenilecek bir tarafını göremiyorum bu hayatların.İğrenilecek tarafı derseniz yığınla...Ha izlemeye gelince izliyorum ama,bu da bir çelişkidir evet :) Ama yanarım yanarım, lise dönemlerinde bir kere bile derste göremedik bu kart veletleri,ona yanarım...

    YanıtlaSil
  3. Evrim,çok güldüm gece gece yazdıklarına.Küçük Sırlar'da santimetrekare başına iki kaşar düşüyor diye yazmışlardı bir yerde ona da çok gülmüştüm.Ne yazık ki böyle bir özel okul gençliği var evet,sokaklarda rastlıyorum.Hatta devletin Anadolu Lisesi'ne giden oğlumun okulundaki üst sınıfta okuyan kızları görünce,o gün okulda bir dizinin çekimi falan var da okulu mankenler oyuncular basmış sanırsın.
    Gitgide batılılaşıyoruz evet,Batı'nın sadece boyalı yüzüne öykünerek.Batı'nın 80'lerde terkettiği bir giyim ve yaşam biçimini daha yeni keşfederek ve bokunu çıkartarak!!!

    tqbA beğenmene sevindim.Her konuda bir sürü zırvalamam var blog yazıları içinde,seç beğen oku.=))

    YanıtlaSil
  4. süper olmuş tülüü:)))ellerine sağlık:))

    YanıtlaSil
  5. Adsız,diye yorum bırakan arkadaşım hakkında bir tahminde bulunayım.Bana tülüü şeklinde hitap edebilecek isimleri yazıyorum bakalım kim sahiplenecek?
    Gülkafa sarıböcek,Kuzu,Kronik,Geberik,Sonik Kafa,Laliş,Canavar,Arzu tramvayı?
    Hanginiz?
    Bi ses verin bakiim?

    YanıtlaSil
  6. Ayrıca Hico ve Hatiş'i de unutmuşum...o iki sabıkalı da olabilir tabüü..=))

    YanıtlaSil