sağtık

MAYMUNLAR ve BEN

Maymun iştahlıyım,kendimden nefret ediyorum bu yüzden.

Bir şeye deli gibi kafayı takıp,sonra aynı hızla o şeyi hayatımda hiç yeri olmamış gibi unutabiliyorum.

Bundan seneler önce,başladığım örgüler var mesela. Şu an şişin üzerinde hala iki ilmek daha atmam için bekliyorlar.

Bir ara,reikiye sardım,gittim forumlara klüplere üye oldum,melek uyumlaması,çakra makra derken,bir sabah uyandım ve zınk diye ben deli miyim lan,dedim.Bir daha da yüzüne bakmadım,reiki meiki falan.Forumlardaki,klüplerdeki üyeliğimi sildim.

Sonra bir ara kas yapmaya heveslendim.Eve ağırlıklar,yaylar,çek-bıraklar,kürek çekme aletleri,avuç içi kas topları falan yığdım.Epey de çalıştım,kanatlarım falan oldu,boynum kendi çapının sınırlarını zorladı,el sıkıştığım insanlar uyyy deyip kaçmaya başladı,masaya yumruğumu koymayayım diye etrafımda pervane oldular falan.

Sonra,yine bir sabah aynada kanatlarımı görünce,kendimden tiksindim ve zınk diye vazgeçtim bir daha da elime bile almadım o aletleri.

Ardından,koşu bandı aldım,göya her gün on kilometre yürüyecektim.Şimdi on günde bir ancak yarım saat tahammül edebiliyorum.

Derken,bitkiler alemine daldım bir ara.Hangi ot neye iyi geliyor konusunda uzmanlık sertifikası alacak düzeyde geliştirdim kendimi,karıştırıp karıştırıp içtiğim şeyler yüzünden,bir gün ishal,bir gün kabız,bir gün mide ağrısı,bir gün enerji patlaması yaşamaya razıydım da,günde yirmi otuz kez idrar ihtiyacıyla klozete çökmeye başlayınca, ona da bay bay dedim.

Sonra,resim çizmeye başladım.İyi de çizerim,kara kalemim kuvvetlidir,fırçayla yıldızımız hiç barışmadı ama kalem söz konusu olduğunda,(namım kurşun kalem diye boşuna yayılmadı herhalde) harikalar yaratabilirim.Sonra ne oldu bilmiyorum,çizdiğim resimleri sağa sola ,ona buna çerçeveletip hediye ettim ve bir gün ,beş on yıldır elime resim kalemi almadığımı fark ettim.

Bir sabah uyanıp,boncuk,takı falan yapmak istedim,çok istedim hem de.İnternetten nasıl yapıldığı konusunda yine sıkı bir envanter çalışması yapıp,kendimi takı tasarımcısı olarak ilan ettim ancak,iş Mahmutpaşa'ya gidip malzemeleri almaya geldiğinde,bir üşengeçlik ,bir mızmızlık...aman zaten takı taktığım yok,ne yapacağım onca boncuğu,kçma mı sokacağım,sağa sola hediye edeceğim de ne olacak,boncuk takan kadınlardan da hazzetmem zaten deyip onca öğrendiğim bilgiyle kaldım.

Hayalimdeki boncukları ara sıra çiziyorum,tasarımlar boşa gitmesin diye ama o kadar. (Not:bunu da kimse bilmez)

Bir ara feci derecede,yemek bloglarına dadandım. Sabah akşam her gün yeni bir poğça,yeni bir kurabiye,yeni bir pasta,yeni bir çörek tarifi peşindeyim.Evdeki fırından memnun kalmadım,gittim bir de eski usül,annelerimizin davul fırınlarından edindim.Hakikaten harikalar yarattım fırınımda. Denemedik tatlı tuzlu pasta vesair şey kalmadı.Hepsi de hoş oldu,arada bir kaç tanesini tutturamasam da genel başarı oranım yüksekti.

Sonra eşim ve oğlumun benim yüzümden göbek deliklerine yakın bölgelerinde ufak birikimler yaptıklarını görünce,yine zınk diye geçiverdi hevesim.

Bendeki heves de,yaz yağmuru gibi zaten,geçip gitmek için bahane arıyor. Geçtiğimiz yaz,kuantum fiziğine sardım

Olumlu düşüneceğim,evren bana her şeyi olumlu yollayacak.Düşün düşün boktur işin,yirmi gün olumlu düşündüm,yirmi birinci gün,idrar yolları enfeksiyonu tanısı ile gece yarısı acile koştuk,peşinden iğneler,mide spazmları,gecikmiş adet sorunları,jinekologlar...fotonlar bana oyun oynadı,nanik yaptı resmen.Sözde sağlık olumlaması yapıyordum.Hadi ona da bay bay.Allahın dediği olur arkadaşım!

Zaten feng şui yüzünden evin eşyalarını bir oraya bir buraya sürüklemek,sağa sola bereket getirsin diye çörekotu serpip,kapıları aynaları,köşeleri,kareleri takıntı haline getirmekten yeni kurtulmuşum,aman eksik kalsın kuantum çekim yasası..

Geçenlerde,profesyonel fotoğrafçılığa merak sardım Acemi olduğum bir konu da değil,üniversitede ders olarak da okumuşum,üstesinden gelirim,biraz bilgi biriktireyim biraz hafızayı tazeliyeyim diye oturdum fotoğrafçılık ile ilgili yine master yaptım,internet başında.

Ama bu sefer de hayalimdeki fotoğrafları çekebileceğim kameraların fiyatları beni ürküttü,şimdilik bu hevesimden ,vazgeçmek değil de ertelemek diyelim biz ona,evet erteleyerek ileri bir tarihe kadar vazgeçmiş durumdayım.

Gerçi iyi bir kamera her zaman iyi bir yatırımdır ama ben iyi bir kameraya ikna olmuyorum işte sorun burada.

Ben mükemmel ötesi bir kameraya taktım kafayı,ya onu satın alırım,ya da hiç almam.Hayır onca serveti o kameraya döküp,beş on gün sonra hevesim geçecek ve ben fotoğraf makinesini bir daha elime almayacağım diye korkuyorum.

Olan bizim bütçeye olacak.Sadece hatıra fotoğrafı çektirmek için kullanılacak bir süre sonra ve zaten bu işi yapan iyi bir kompakt makinamız var.Bu kez iştahım,hevesim kabaramadan sönmek zorunda kaldı maalesef.Yani tamamen duygusal sebeplerle.

Çok mu zıpçıktı,sinir bozucu göründüm gözünüze?

Yok aslında pek çok konuda istikrarlıyımdır. Hayatta vazgeçemediklerim de vardır elbette.

Kepekli ekmek,şeker yerine tatlandırıcı,şekersiz kola,yağsız az pişmiş makarna,zeytinyağlı ege yemekleri ,koyun peyniri,uyanır uyanmaz içilen az sütlü nescafe,yorulunca demli çay,karnım tıkabasa dolu da olsa asla hayır diyemeyeceğim İstanbul simidi,her gün üç fincan yeşil çay,oda ısısında bir şişe maden sodası...

Yeşil erik ve mürdüm eriği.

Winston kırmızı kısa filtreli.

Zippo çakmağım.

Heryere götürdüğüm,sırtımda,belimde,boynumda sürekli gezen turuncu minik yastığım.

Ödüllü tasarımıyla ayaklarımda otomatik vites etkisi yaratan Reeboklarım.

Mini notebook'um.

Yüzmek. Deniz. Kum. Güneş. Veeee...

Yazmak. Yazmak. Yazmak. Sonsuza kadar yazmak. (Bu okuyucularım için kötü haber tabii..yani artık yazmasa da biz de kurtulsak diyenler için...)

Şimdi,insanlar maymundan gelir mi gelmez mi bilmiyorum fakat bende heves konusunda bir iştah var ki arkadaşım,maymundan gelme falan değil bizzat maymunun ta kendisi.

Bu mudur,budur! Hatta maymunlarla nasıl bir akrabalığım varsa artık,bu maymun iştahıyla saldırdığım mevzulara da bir süre sonra üç maymunu oynayacak derecede nankörüm hani.(Göz rengim de biraz kırmızıya mı benziyor ne?)

Son olarak şunu da iftiharla söylemek isterim ki,hiç bir insandan,hiç bir canlıdan,önce heves edip sonra vazgeçmedim.

Hiç maymun iştahlı bir sevgili olmadım kimseye.Bir kere sevdim ve onunla hayatımı birleştirdim. Hiç maymun iştahlı bir hayvansever de olmadım,hiç bir hayvana evimi açıp sonra onu yuvasız bırakmadım. Hiç bir arkadaşlığa dostluğa ucuz menfaatler uğruna heves edip,sonra kavgalı dövüşlü küslük yaşamadım.

Dost olduklarımla dost kaldım.Dostum olamayanların kendi iştahlarında vardı mutlaka sorun.

Onu da ben iplemedim zaten. Oh,bu gün de yazarınız kendini övme mevzuuna heves edip,beş dakika içinde hevesinden caymıştır.

Yav ben ne pasaklı,ne uyuşuk,ne aldırmaz,ne mızmız,ne takıntılıyım aslında bilmiyosunuz..eheheh işte hevesimden nasıl da çabuk vazgeçtiğimin ispatı...

Ülen bir gün sabah uyanıp ,öteki dünyayı göreceğim diye heves etmekten korkuyorum.Hayır korkum ölmek değil,oğlum ve eşim çekecek sıkıntıyı,ben yokken.

Hevesim geçince geri de dönemem ki.

Hepinize maymunlardan uzak dirayetli iştahlar dilerim.

Hiç yorum yok: