sağtık

KİRLENMEYİ ÖZLEDİM,GÜZELMİŞ SAHİDEN

(06/04/2007'DE YAZILDI)
"Çikolatalı gofret sevmeyeniniz var mı?" Güzel bir reklam sloganıydı.Akıllıcaydı ve akılda kalıcıydı. Bunu kendi hayatımda,sorguladım..Çok sevdiğim, herkesin de benimle hemfikir olacağı şeyleri sıraladım kafamda.Sevmeyen var mı sorusuna herkesin ama herkesin "Hayır yok" diye cevaplayabileceği bir şey aradım. Sonunda bir tek şey bulabildim herkesin hoşgörü ile ve sevgiyle yaklaşabileceği Tek bir şey.. Çocuklar… Bu satırları okuyan hepinizin hayatının bir parçası..İnkar edemeyeceğimiz,vazgeçemeyeceğimiz ve devredemeyeceğimiz bir yaşam evresi..Çocuk olmaktan sıkılıp ta bundan kurtulmanın bir yolunu bulan oldu mu içinizde.?Sabırla ve bitmek bilmez gibi görünen yıllara dayanarak,kimimiz atlattık..Kimimiz de hala o geçmişin hatıralarını sürüyoruz,geceleri uyumadan önce..Ya da etrafımızdakileri yetişkin tavırlarıyla uyutmadan önce.. Ve ne gariptir ki,içinde bulunduğu durumu değerlendiremeyip te ,evet ben bu durumdan çok hoşnutum,keşke hiç bitmese,denilemeyecek,bunun farkına bile varılamayacak bir şey çocuk olmak..Yani herkesin kendisine gıpta ettiğini fark edemeden,çocuk olmanın paha biçilemez değerine vakıf olamamak,çocuk olmak... Gıpta etmeyi,ancak çocukluktan kurtulduktan sonra öğrenebilmek.…ancak o zaman çocukluğunun değerini bilemediğine yanmak,çocuk olmak. Yalansız ve riyasızca söyleyebilmek her şeyi..Yaşına,kimliğine,mevkiine,karizmasına falan aldırmadan,bir insanın yüzüne o an hissettiğin her ne varsa,önünü arkasını düşünmeden haykırabilmek..Darıtlmak,küstürmek endişelerine kapılmadan,kırılacakmış,gücenecekmiş diye hesap yapmadan,sorulana en açık ve en kısa yoldan cevap verebilmek.. Hayatlarımızın bir devresinde bunu her nasılsa başarmış olan bizler,büyüyüp te kendi çocuklarımızın ebeveyni olduktan sonra,yıllar önce bir yerlerde yaşamış,koşmuş,oynamış,düşmüş,dizkapakları kabuklar içinde kalmış o çocuk saflığını nasıl oldu da hiç yaşanmamış gibi davranmayı seçebildik? Neden kendi doğal gelişimi içinde akışına bırakamadık onların geleceklerini?Neden arkadaşı değil de kölesi yaptık onlarla paylaşacağımız geleceğimizi? Gerçekten bizden bunu istiyorlar mı ki?Arkadaş mı olmalı,köle mi onlara? Bunu onlara sorup da cevap alan ve ona göre davranan oldu mu içimizde? Ben pamuklara sarılarak büyütülen çocuklardan olmadım.Annem,elinde havluyla sırtımdaki terin peşinde gezmedi,hiç.Ağzımdan çok ayıp bir söz çıktığında; başta annemle babam gülüp te "Aman aman,neler de biliyormuş öyle" diye etrafa caka satmadılar.Aman çok ayıp deyip sinirle üzerime de çullanmadılar. Üstümü de kirlettim,düşüp dizkapaklarımı da yaraladım,ağacın tepesinden de yuvarlandım,çamurdan köfteler yapıp evcilik te oynadım,sokak hayvanlarına evden yemek te çaldım,onlarla kucak kucağa da yuvarlandım.Mendil yerine kazağının kol uclarını kullanan,ağaç altlarına sıkışınca su döken,banyo vakti gelince kaçacak delik arayan bir çocuktum. Annemle babam ayrı yataklarda uyumadılar hiç,ben rahat rahat annemle yatayım diye.Ben üşütmeyeyim hastalanmayayım diye kır gezilerinden,deniz sefalarından mahrum etmediler bizi.Sosyal hayatlarını bana göre ayarlamadılar hiç. Kapıcımızın çocuğu,doğum günüme seve seve davet edildi,evsahibimizin çocuğu gibi. Geç konuşuyorum diye,pedagogların kapılarında bekleşmedik.Düşüp yaralandığımda,annem bir yandan pansuman yaparken,bir yandan da enseme şaplak atabiliyordu,aman psikolojisi bozulur endişesi taşımadan...O yaralar için doktorlara koşturmadı beni,oksijenli su ile sarabildim yaralarımı,doktorlarda şımartılmadan. Ama bunlar bana,dürüstlüğün erdeminin,insanın en büyük değer olduğunun,bazı şeylerin büyüyünce geçer türden olmadığının öğretilmesine engel olmadı. Hayatın tüm gerçeklerini,hayatın tüm kirlerini,hayatın tüm sivri uçlarını ve tüm yumuşak kavislerini öğrenerek büyümüşüm,bir de baktım...Kirlenmek güzeldi sahiden de,aynı reklamdaki gibi.Annem çamaşır deterjanına değil,çocukluğun bu şekilde yaşanılası bir şey olduğuna güvendiği için izin verdi kirlenmeme. Peki şimdi örnek bir anne miyim? Hayır! Ben de elinde kuru havluyla gezen,yere düşen ekmeğin yenmemesini öğütleyen,her gün duşa sokmaya çalışan,her suskunluğunda aman yavrum ne oldu diye etrafında pır pır dönen,her ateşinde doktora koşturan annelerdenim.Sokak kedisini sevdiğinde,ellerini yıkatıyorum,çimenlik kırlık yerlerde böcek sokar,düşer dizini yaralar diye gözümü üzerinden alamıyorum.Gofretini,diğer elinde ıslak mendili olmadan yemesine bile izin vermiyorum. O bunu benden istiyor mu?Onu bunlara alıştırmakla iyi mi yapıyorum?İleride bana hesap sorar mı?"Neden izin vermedin kirlenmeme,şimdi çocukluk özlemlerimden arınamıyorum bak" der mi? ......Belki bizim çocukluğumuzda,her şey daha saftı,her şey daha ulaşılmazdı…Ve her şeye o yüzden bu kadar çabuk ulaşabildik,büyüyünce...Dostluğa,sevgiye,neye değer vereceğimizin bilincine...
Evet bu sorulara itirazları duyabiliyorum; devir değişti,yok artık öyle eski bahçeli evler..O eski komşuluklar da kalmadı,çocuğunu gözün kapalı emanet edebileceğin.Belki bir yerlerde,güneşe bırakılmış domates salçalarını çalıp ekmeğinin üzerine süren çocuklar vardır hala..O ekmeğin,aslında yokluk değil,çocuk olmanın en saf lezzeti olduğunu fark edemeyen. Şimdi ortamlar da kötü.İletişim ağları,gerçekten de siyah ağlar örüyor çocuklarımızın üzerine. Çocuklar da artık cinsel istismarın bir parçası o ağ içinde.O yüzden belki,kendi çocukluğumuzu devredemedik,onlara.Sahip olduğumuz en güzel anıların mirasını sahibinden ambalajında emanet edemiyoruz kendi çocuklarımıza.Korkularımızdan duvarlar örüyoruz,aman o duvarın üstüne çıkma,düşersin diye uyararak.. Belki yıllar sonra benim çocuğum da bir gofret ısırığında,binlerce eski kokuyu ve eski çocuk kahkahalarını özleyecek,aslında hiç te gerçek çocukluk yaşayamamış olduğunu ayrımsayamadan... İçinizde çocukları sevmeyen var mı?
Çocuk olup da çikolatalı gofret sevmeyen var mı? Peki bunu bilmenin artık kime faydası var?Gofretle çocukları kandıran ve hayatlarını karartan hastalıklı sapık beyinlerden başka! Elimizde tek gofretler kaldıysa bile onlara,o eski tadlardan ,bari onu esirgemesek?Pamuklara sara sara,artlarından kuru havlularla geze geze,dokunulmaz,çıtkırıldım,nanemolla çocuklar yetiştiriyoruz.Hiç değilse....hiç değilse,gofretlerini şehvetli amcaların ellerinden değil,bizim elimizden sunmalı!
Yere düşse bile,alsın yesin;bir şey olmuyor,ben şahidim! Büyüdüklerinde,kendi çocuklarına da ceplerinden çıkarttıkları gofretlerle sürpriz yapabilmeyi,sırf gofret için bile sevinç çığlığı atabilen çocuklar yetiştirmeyi öğrenirler belki. (Tuliş...sakız çiğnerken düşünebilen kadın)

Hiç yorum yok: