sağtık

O KADINLAR HALA ORADALAR

On üç falandı yaşım. Babamın çalıştığı kamu kuruluşunun polikliniğine annemle her gidişimizde kafam karışmış olarak dönerdim eve. O zamanlar hayatta olan annem,hemşireydi.Ama son çocuk,yani ben doğduktan sonra bırakmıştı mesleğini.Her daim bakımlı,hep taranmış saçları,tertemiz giysileri,pırıl pırıl cildi olan bir kadındı.Yaşadığımız apartmanın diğer tüm hanımları gibi. Ama o poliklinikte ters giden bir şeyler vardı sanki.Orada muayene sırası bekleyen hanımlarla annemi ve anneme benzer görünüştekileri birbirinden ayıran gizli bir perde vardı sanki doktorların,hemşirelerin gözlerinde. Kapısında sıramızı beklediğimiz doktorların içeriden bağırış çağırış kaba konuşmaları gelirdi.Sonra kapı açılıp içerdeki hasta çıktığında,bakardım ki o kadınlardan biriydi az önce içeride doktorun kaba hitaplarına maruz kalan.Nedense biz içeri girdiğimizde hiç anneme öyle davranmazdı doktorlar.Ya da annemin görünümünde olanlara. O içeriden çıkanlar,ayaklarında ayakkabı yerine ucuz terlik,ucuz tezgah etekleri,başörtü yerine beyaz tülbent kullanan,bazen ter bazen ev yemeği kokan kadınlar olurdu hep.Sorardım anneme bu kadınlar neden böyle geziyorlar,köyden mi gelmişler buraya diye çocuk saflığımda.Neden doktorlar onlarla kaba konuşuyorlar?Neden sekreterler,hemşireler onlara sağırla konuşur gibi yüksek ses kullanıyorlar?Bizi onlardan ayıran fark nerede?Neden farklı davranışa maruz kalıyorlar? Yıllar geçti,büyüdüm.Ben kendi başıma gidebilir oldum doktorlara,hastanelere.Ama o kadınlar sanırım o günden beri sosyal yönden hiç büyümediler. Ben anladım her şeyi,anneme sorduğum o cahilane çocuk sorularının cevaplarını da kendim buldum ama onlar hala bulamadılar soruların cevaplarını. O kadınlar hala oradalar! Dünyayı kasıp kavuran feminizim kadını erkekle eşit hale getireceğim derken,kadını önce kadınla eşit hale getirebilmeyi akıl edememiş miydi,yoksa bu sosyal bir kuyu muydu dipsiz ve derin?Buna feminizmin değil,hiçbir sosyal demokrat veya sosyalist hareketin bile gücü yetmeyecek miydi? Onbirinci çocuğunu doğururken ölümden dönen kadına nasıl davranıldığını da gözlerimle gördüm bir hastane maceramda.Kadını o yaşta hamile kalmaya iten bilgisizlik ve cehalet değil,sistemin bozukluğu değil, yine o kadındı cezalandırılan ve hor görülen.Bu ülkenin doktorları bu ülkenin yardım eline muhtaç kadınlarını iyileştirmek için değil,o kadınları hor görüp tiksinerek,bıkıp usanarak kendi muayenehanelerini açıp,uçuk vizite ücretleriyle, sadece paralı kadınlara hizmet vermek için yemin ediyorlardı anlaşılan yemin törenlerinde. O kadınlar hala oradalar. Onlar hala,büyük şehirde ekmek peşinde koşarken ayağına ayakkabı,altına etek,başına eşarp alacak parayı bile bir tarafa bırakın,ısınacak,karnını doyuracak parayı bulamayacak kadar cahil ve eğitimsiz bırakılıyorlardı birileri tarafından ve biz;o doktorların azarlamadığı türden kadınlar,buna hiçbir şekilde müdahale edemiyorduk. Çocuğu olmadığı için onsekiz yaşındaki genç kızı kendi ayağıyla gidip kocasına isteyen Muşlu komşum da onlardan biriydi.Evine ekmek getirmek için kırtasiyede iş buldu diye eşi tarafından "sen orospu mu olacaksın" diye dövülen bir öğrencimin velisi de... İlköğretimi bitirip te okuma hakkı çalışsın eve para getirsin diye elinden alınıp, trikotaja işçi verilen kız öğrencim de... O kadınlar hala oradalar. El emeği göz nuru dantellerini satıp yavrusunu asker ocağında beş parasız ve buruk bırakmamak için çırpınan Yüksel Hanım Teyze, kocası tarafından zorla elinden parası alınıp tartaklanan Yüksel Hanım Teyzeydi hala.Kime oy vermesi gerektiği,her seçim döneminde kocası tarafından zorla belletilen Yüksel Hanım Teyzeler... Büyüdüm ve anladım bütün kadınların aynı haklara sahip olmasının, sadece anayasa üzerinde bir vatandaşlık hakkı maddesinden ibaret olduğunu.Büyüdüm ve anladım ki fesin ve çarşafın atılması,yeni harflerin kullanılması,meclise kadınların girmesi,Mustafa Kemalin devrim hatıralarından ibaret hale getirilmeye çalışılıyordu ülkemde.O dev adım,sadece tarih kitaplarının coşkulu satırlarını dolduran yenilikler olarak mı kalacaktı ? Eşi benzeri olmayan bir liderin tüm dünyaya emsal teşkil edecek ilkeleri içi boşaltılarak sadece ÖSS ve OKS öğrencilerine sorulacak metinler olarak mı kalacaktı? Yıllar geçti,ben hala bu sorularımın cevaplarından emin değilim. O kadınlar hala oradalar. Bankaların,devlet arazilerinin,devlet hazinesinin,devlet kasalarının içi boşaltılıp durdu yıllarca ülkemde. Sıra Atatürk İlkelerine de gelmiş,kimsenin ruhu umursamıyor bile. Atatürkün kendi sözleriyle halkçılık anlayışına bakın: "Eğer bir ulus kendi yaşamı ve hakları için tüm gücünü ortaya koymazsa, onun için kurtuluş yoktur. Biz işimize köyden, komşudan, çevremizdeki insanlardan, yani fertlerden başlayarak ilerleriz. Her fert kendini kurtarmak için tüm becerisini ortaya koymak zorundadır. Bu suretle aşağıdan yukarıya, tabandan tavana sağlam bir yapı oluşturulur" Düşünce sisteminin duruluğuna ve evrenselliğine bir bakın.Bir de yapılanlara.!Böyle bir anlayış ile yönetilen bir devlette şu şartların oluşması beklenmez mi: *Kadın-erkek eşitliği konusunda gerekli önlemlerin alınmış olması; * Eğitim ve öğretim birliğinin gerçekleştirilmiş olması; *Her yurttaşın öğrenebileceği yeni bir Türk alfabesinin hazırlanması *Her yurttaşın devlet organları önünde eşit muamele görmesi konusunda önlem ve uygulamalarda bulunulması. Yukarıdakilerden,üçüncüsü dışında,gerçekten uygulanan ve kadını erkeği ayırmadan herkesi kapsayan bir uygulama ile karşılaşan var mı içinizde? Eski Türk Devletlerinde kadınlar hem sosyal hem idari hem ailevi konularda sayılamayacak kadar çok hak sahibiyken,Osmanlı Döneminde İslamiyetin yanlış yorumlanması sebebiyle bu haklarının çoğundan vazgeçtiler.Nüfus sayımında bile toplama dahil edilmiyor,evlenme,boşanma,miras gibi konularda ikinci sınıf yaratık muamelesi görüyor,şahitlikleri bile geçerli olmuyor,hatta devlet memuru olamıyorlardı. Mustafa Kemal’in bu gidişatı kökten değiştirebilmek ülküsüyle 1930 yılında başlattığı kadınlara yönelik devrimlere baktığımızda,açıkça görüyoruz ki Fransa ve İtalya'da kadınlara 1946' da yani onaltı sene sonra,İsviçre'de ise 1971' de yani kırkbir sene sonra bu hak tanınmış.Yani eşsiz önderimizin cesur devrimlerini yıllar yıllar sonra ancak yakalayabilmişler. Bu günkü tabloya baktığımızda ise o adı geçen ülkelerden kaç sene geride olduğumuzu telaffuz etmeye dilim varmıyor.Doruğa ulaşıp medeniyet bayrağını pek çok Avrupa ülkesinden daha önce diken önderin bayrağını çürütmek,yok etmek,yok saymak için onlarca hükümet,elinden gelen ne varsa yapmış ya da elinden gelebilecek hiçbir şeyi yapmayarak aynı sonuca ulaşmış. Şimdi o kadınlar hala oradalar ama biz de sandık başında olacağız.Sağduyulu olacağız.Çok düşünüp çok tartacağız.O kadınları bekledikleri yerden alıp o çürütülmek istenen medeniyet bayrağını elbirliğiyle yenilemek için,kadın olarak,Türk olarak,vatandaş olarak,en doğru kararı vermek için orda olacağız. Var mısınız? O kadınları yetmiş küsur yıldır bekledikleri yerden tutup yükseltmeye,hazır mısınız? İyi düşünün,oyunuzu kime vereceğinizi sağduyunuzla kararlaştırın. İster inanın ister inanmayın, o kadınlar hala oradalar,çünkü. (Tuliş...sakız çiğnerken de düşünebilen kadın)

Hiç yorum yok: