sağtık

KAN RENGİ BAYRAM TATLISI

BU YAZIYI RAMAZAN BAYRAMINA BİR KAÇ GÜN KALA GÜNEYDOĞU'DA ŞEHİT EDİLEN MEHMETÇİK'E İTHAFEN YAZIYORUM...

Sene 1987...Ağabeyim asker…

Annemle babamın tek oğlu,ablamla benim biricik ağabeyimiz.

Uzakta,sınırda yapıyor vatan görevini.Şartları zor ve ağır.Bazen yemek vakitlerini kaçırıyorlar tatbikat yüzünden.Birliğe döndüklerinde,açlıktan kantine saldırıyorlar.

Ne bulurlarsa o.

Ekmeğin arasına bayat baklavaları koyup yediklerini anlatıyor.

Normal zamanda,etliyi sütlüyü beğenmeyen nane molla,yemek seçen ağabeyim,vatan görevinde,önüne geleni süpürüyor.

O anlatıyor,biz gülüyoruz,içimiz cız ederek.

Annem,o askerden sağ salim dönene kadar,evde onun sevdiği hiçbir yemeği pişirmiyor.

Boğazından geçmiyormuş.Dolayısıyla,ailecek vatan görevi yapıyoruz,zorunlu diyetle.

Ağabeyimin askerliğinde,dört bayram geçiyor.

Ama hiç biri bayram gibi değil.

Annem,bayram arifelerinde,gece yarılarına kadar,hamur işleriyle uğraşırdı,normal zamanda.Misafirlere ikramlık börekler hazırlanır,yine ikramlık şekerpareler,kalburabastılar,revaniler…

Bir de çocukluğumdan beri hiç aksatılmadan pişirilmiş o anasonlu,çörekotlu, bayram çörekleri.Tam on sene olmuş onunla beraber çörek kokusu hayatımdan gideli...

Bayram boyunca neredeyse eve ekmek girmezdi,o kadar çok hamurişi olurdu ki kimse yemeğin yanında ekmek yemek ihtiyacı duymazdı,hatta kimse yemek yemezdi.

Etli nohut,yayla çorbası,pilav,tavuk ve salata,bayram menüsünden hiç eksik olmazdı.

Annemin “Daha bayram bitmedi, bitirmeyin şunları,” diye söylenmesine rağmen gizli gizli ağza tıkılıp kağıtları gizlenen çikolatalar,badem şekerleri,ne yapılır edilir,vitrinin üzerinden veya gardırobun gizli gözünden aşırılırdı ille.

Tütün veya limon kolonyası dururdu dantel örtülü masanın üzerinde. Evin her yeri yıkanıp ütülenmiş tüllerin yumuşatıcısı ile buram buram kokarken,biz çocuklar,bir gelen olsa da şeker tutarken,bir tane de biz aşırsak diye beklerdik kapı çalmasını.

Sokağa bayramlık elbiseni giyip de çıktığın o an vardır ya hani.Ne giyeceğini sır gibi saklarsın arkadaşlarından,bayramda görsünler diye.Hele bir de onu kirletmemek gibi ulvi bir görevin vardır,bayram boyunca.

Ayakkabın lekelenir ağlarsın,eteğin kırışır,arkadaşına bağırırsın… Misafirliğe gidilen evlerde,ikram edilen şekeri,çikolatayı,bir taneden fazla almaman tembihlenir evde.Koca şekerlik önüne getirilir,sen içinden hangisini seçsem diye bakınırken,kafana kolonya dökülür ev sahibi tarafından.Neymiş çocukların başına dökülürmüş.

Geceden kağıtlara sarıp kıvırdığın saçlar rezil oldu,iyi mi?

Bütün bu güzellikleri,bütün bu kokuları,bu fotoğrafları biriktirirsin aklının bir dosyasında,bayramlarla ilgili.

Sonra bir gün bakarsın,bir bayram sabahı,evden birilerinin eksikliğinin capcanlı,madde gibi ağır ve belirgin hissedildiği bir sabah,anlarsın ki artık çocuk değilsin.

Birilerinin yokluğunu hissedebiliyorsan yüreğinde,artık çocuk değilsin.

Ağabeyin odası ,sanki o hala ordaymış gibi temizlenir her gün,bayram şekeri koyulur anne tarafından yatağının üzerine.Onun sevdiği tatlılar pişmemiştir o bayram.

O yok diye,onun bayıldığı o anasonlu çörek kokusu da yoktur arife günü ortalarda.Kurudur bayramlar artık.

Yavandır.

Bütün gün annenle,babanla beraber beklersin telefonunu.

Sonra saatler geçer,dersin ki herhalde tatbikattadır.Akşama arar belki…

Bu bayram,onlarca evin mutfağında ,bayram tatlısı pişmedi,pişirilemedi.

Bu bayram,onlarca annenin,sevdiği yemek,bir daha hiç yiyemeyecek olan şehid evladın boğazından geçemeyeceği için pişirilmedi, belki bir daha hiç pişmeyecek.

Bu bayram,o evlerdeki çocuklar,şeker yemenin,çikolata aşırmanın tadını tadamadılar.

Bu bayram,o evlerdeki çocuklar,büyüdüklerini anladılar.

Bu bayram,bayram tatlısı pişen evlerdeki insanlar bile yedikleri tatlının içindeki zehirin farkına vardılar.

Bu bayram,tatbikatlardan hiç dönemeyen,akşama hiç evini arayamayacak olan Mehmetçiklerin evlerine tatlı bırakmadan geçti.

Şeker bayramı,KURBAN bayramına dönüştü,hep öyle kalacak o yüreklerde.

Annemin bayramları,iki seneliğine iptal olmuştu ağabeyim dönene kadar…

O annelerin yürekleri bir daha hiç bayram yapamayacak.

O annelerin bayram sabahları şehitliklerde başlayıp bitecek bundan böyle.

Güzel yurdum.Güzel vatanım.Güzel ülkem. Güzel bayrağım.

Uğruna kanlar aktıkça rengin hiç solmayacak biliyorum ama…

Bayrağı kıpkırmızı olan hangi ülke teröre bu kadar vatan evladının kanını akıttı,onu da merak etmeden geçemiyorum.

Annem,yattığı yerden,o evlatlar için de ağlıyor biliyorum.

O evlatlara ağlamak için ille anne olmak gerekmiyor.

Insan olmak yeterli.

Insan olmak zor.

Insan olmak,ne yazık ki kanı durdurmuyor.

Insan olmak,kan akıtıyor.

Insan olmak can acıtıyor.

Dünyada,açlıktan başka bir sebepten,hemcinsine saldırıp yok eden başka bir canlı yok insan dışında.

Insan olmak,bazen utandırıyor.

Insan olamamaksa acıtıyor.

Insan olmak ile insanlıktan nasip alamamak arasındaki fark,evlere kara haber olarak düşüyor.

Bayram gelmiş neyime… Kan damlar yüreğime…

Bir yerlerde,o kan damlaları için zafer kadehleri tokuşturulurken, annelerin bayram şekerlerine kan damlıyor.

Eledim eledim höllük eledim

Aynalı beşikte canan bebek beledim

Büyüttüm besledim asker eyledim

Gitti de gelmedi canan buna ne çare

Yandı ciğerim de canan buna ne çare

Kalk Türkiye kalk. Bayram namazı değil,cenaze namazı kılınıyor…!

Buna ne çare?.

3 yorum:

  1. SEVGİLİ TULİŞ,DEMEK Kİ ARTIK YENİ ADRESİNDESİN.SENİ BURDA DA BULDUK İŞTE.YİNE OKURKEN AĞLADIĞIM BİR YAZI OLMUŞ.HAKLISIN,YÜZ KASLARINA İYİ GELMİYOR SENİN YAZILAR.
    ŞAKA TABİİ.
    ORDA NE CANLAR GİDİYOR,DEĞİL Mİ?
    SANA VE GÜZEL YAZILARINA YİNE KAVUŞTUK,HER ZAMAN BURDAYIM ARTIK.
    SEVGİLER,ESRA006

    YanıtlaSil
  2. Esracığım hoş geldin,bizi sevenler nerde olsak bulur,biliyordum.Diğerlerine de haber ver ben buradayım artık.
    Kurşun kalemimin ucunu açıp daha sivrilterek geldim.Sevgiler.
    Tuliş

    YanıtlaSil
  3. Bizi ailelerimiz Alevi- Sünni, Kürt-Türk demeden büyüttüler. Bu türden ayrımları taa üniverstede öğrendim. Hem de dehşetle. Bir oda arkadaşım, bizim atalarımızın onların atalarını dağlardan indirmediğini, medeniyetle dün bir bugün iki tanıştıklarını, artık sıranın onlara geldiğini, belki bu yolda kendisinin öleceğini ama arkadan gelen arkadaşının onun cesedine basarak yükseleceğini, onun da ölürse, daha arkadan gelen üçüncünün bu ikisine basarak tırmanacağını falan söylemişti. Dehşet içinde kalmıştım. Bu nasıl militarist bir ruhtu böyle? Bu ülkede senin atan benim atam mı vardı? Aynı ataların evlatları değil miydik? Namusuyla çalışıp evine bir kap yemek götürmenin telaşında olan hiç kimseyi dağda mağarada görmemiştik biz. Dağda mağarada olanın da herhalde ekmekten daha başka dertleri olmalıydı değil mi? Şimdi yine düşünüyorum da, ortanın batısında bir ildeyken, coğrafya o kadar da hırçın davranmamışken, etrafımda, hatta çok yakın akrabalarımda bile, hayatı çile içinde geçmiş insanlar dolu. Ama bunların hiçbiri ülkeyi sırtından vurmaya çalışmadı. Kürttü Türktü demeden vatanın tüm insanını sınır boyunda koruyan Mehmetçiği kahpe kurşunlarla vurmaya kalkmadı. Kimse kendi kişisel aczini bir başka milletten bilmedi. Kimse bu kadar kendine acıyıp ötekine hırs bağlamadı. Kimse kendisinin ve mevcut çocuklarının karnının doyuramazken bir daha bir daha ve bir daha çocuk üreterek nüfus üstünlüğü çılgınlığına girişmedi. Ve kimse devlet bana baksın derken, kendisine imkanlar dahilinde en iyisini sunan aynı devletin hakimini, doktorunu, öğretmenini, askerini öldürmedi. Şimdi söyler misiniz bana biz aynı tencerede bir yüzyıl kaynasak, bir araya geldiğimizde suyla yağ gibi ayrılmayacak mıyız? Yazık değil mi bizim ortak parlak geleceğimize? Yazık değil mi bizim gencecik fidanlarımıza? İnsani duygular bir yana, şu akan oluk oluk antiterör harcamaları o bölgeyi imar etmeye yetmez mi? Amaç ne kadar kötü koular taşıyor değil mi? Allah tüm şehitlerimizi cennetinin en güzel köşelerine alsın, rahmetini üstlerine örtü etsin. Ve kadir kıymet bilmezleri de ıslah etsin. Zira bu hastalıklı zihniyete insani güçler ancak bir yere kadar çare olur.

    YanıtlaSil