sağtık

MUSAITSENIZ AKSAM CAYA GELECEGIZ

Eve akşam çayına misafir geleceği zamanlar,mutfakların kadınlar için nasıl bir ceheneme dönüştüğünü çok yakından ve sık sık yaşamış bir fani olduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Yemekli misafir asla zor değildir,öyle olduğunu iddia edenlerin aklına şaşarım.Ve şaşanları da yürekten desteklerim. Niye mi? Yahu bir kere, sen zaten evine akşam yemeği pişireceksindir.Misafirin yemeğe gelecekse ,biraz daha özen gösterir,çeşidi arttırırsın olur biter.Üstüne bir de kahve,bitti gitti işteeee! Ama çay misafiri öyle mi ya? Önce ev halkının yemeğini pişireceksin.Sonra çaya gelenleri,ağırlamak için önce sofranı toplayacaksın.Bu arada,”Hadi çabuk yiyip kalkın,şimdi gelirler” cümlesini ikide bir söyleyeceksin ki ev halkının yemeği boğazına bir güzel dizilsin.İkinci tabak pilav isteyen kızını ya da oğlunu azarlar gibi bakarak şöyle bir süzüp,tabağı elinden alıp,”Hadi bittiyse git ellerini yıka,aman temiz havluyu kullanma,lavaboyu da kirletme!” diye sofradan neredeyse kovacak,kocanı da “Sen hala üstünü değiştirmedin mi!?” diye paylayacaksın. Sonra mutfağa geçip,evdeki bilimum un, şeker, yağ ,vanilya ,karbonat, peynir, pudra şekeri,yoğurt, süt ,blender, mikser,tepsi,kalıp... vb.malzemeyi mutfak tezgahına yayacaksın.Mutlaka bir tuzlu bir tatlı hazırlanacak en azından.Yani o kadar haber verip te geliyorlar,tutup ta pastane mamulatıyla ağırlayamazsın değil mi? Asıl büyük mesele tatlı olarak, kek mi kurabiye mi yapacağına, sabahtan beri bir türlü karar verememiş olmandır.Ya kek kabarmazsa ve üstünden silindir geçmiş pizza hamuruna dönerse?Ya kurabiyeler uçaksavar mermisine benzerse? Ha bir de poğaça mı börek mi meselesi vardır?Hala bu kelimenin ,pohaça,bohaça,poğça,boğça,bohça şeklinde telaffuz edilen türleri de vardır amma velakin doğrusu (bkz.TDK) poğaçadır.(Bunun,onu yiyene ekstradan ne faydası varsa!) Bir yandan da kekin veya kurabiyenin tutmaması ihtimallerine karşın, bildik yurdum insanının, süregelen bahanelerini düşünürsün kafanda;Kek kalıbım eskimiş,fırının ayarı bozulmuş,elektrik kesildi,süt bozukmuş,un kalitesiz çıktı,fırını ısıtmayı unutmuşum….falan. Ancak bu çay misafirliğinin yazılmamış ama herkesçe bilinen altın kuralı ise henüz siz asla ama asla hazır değilken,zırt diye kapıda belirivermeleridir. Siz daha fırına unlu mamülatınızı yeni attıydınız! Yahu ne zaman sofraya oturdular,yemeklerini yediler,topladılar,dişlerini bile fırçalamadan giyinip kendilerini evden dışarı attılar,şaşarsınız.Dişler kesinlikle fırçalanmamıştır çünkü hoş geldin öpüşmesi sırasında ne yediklerini kesin anlarsınız. -Mucuk,mucuk…ay kimler gelmiş efendiiimmm(Hmm…karnıyarık,cacık!Üstelik cacık sarmısaklı!) -Ay bu ufaklık ta amma büyümüş…mucuk…(Hmm…ufaklığa patates kızartmışlar!) Biri çayını bardakta ister,öteki kupa yok mu der,yok biri açık içerken,öteki limon sorar.Yaşlısını da getirmişse yanında,onun da tam tersi sıcak suyuna çay damlatıp getirmek gerekir.Sen mutfakla salon arasında sekiz bin küsur kez seyrüsefer yaparsın,çayın suyu biter, yeni su daha kaynamadan, içeriden çay siparişi için seslenilir. Mutfakta boşlar,kirliler yığılır,misafir hanım çocuğuna paşaçayı ister.Sen elinde tepsiyle belin ağrıdan koparken eğilirsin,beyefendi ya da hanfendi,maşa ile şekeri bir türlü kavrayamadığından,sen öylece beklerken yüzyıllar geçer ve tepsiyi kafasına indirme konusunda şeytanla sıkı bir muharebeye girersin.Sehpaların üzerlerinde, halka halka bardak izlerine takılır gözün.Hazretler nedense bardağı tabağın içine değil,sehpaya koymak konusunda ısrarlıdırlar. Onlar konuşur sen dinler gibi yaparsın ancak göz ucuyla “Bırakın, rica ederim, çocuğa karışmayın,rahat etsin” diye izin vermiş olduğun o çocuğun; elindeki kurabiye tabağı ve paşaçayı ile masanın ya da halının üzerine çalıştığı özgün kişisel ultramodern eserini,dehşet içinde izlersin. Çay faslı bitti mi?E,sırf çayla yollamak olmaz tabii,şimdi kuruyemiş ve ardından meyve servisi başlamalı değil mi? Bulaşık tezgahın veya bulaşık makinen kirli tabak ve bardakla doldukça,ne zaman gideceklerini merak eder durursun.Misafir hatun,uyuya kalan çocuğu için yatakodasını kullanma izni ister .Acaba çocuk yatağa kaçırır mı,diye endişe edersin.Çoğu kez korkulan başa gelir,çoğu kez,anne,kaçıran çocuğu o işi ilk defa yapmışcasına şaşkınlık gösterir,olan sizin caaanım yatak örtünüze olur. Bütün bunların üstüne kocan öyle mutlu,öyle sorunsuz sohbettedir ki,onun bu rahatlığına içten dileklerini sonra iletmek üzere, kocan tarafından sipariş edilmiş kuruyemiş ve içki servisine başlarsın.Tavlayı da istemesin diye ellerini birleştirip dua edersin. Neden evlere yangın,deprem,su baskını gibi afetler için sigorta yapılıyor da misafir kadar sosyal bir afete karşı sigortalanmıyor diye merak ederken ve tam da şunlara bir “ziktir” kahvesi pişireyim belki artık giderler,ya da esneyip dursam mı yanlarında,diye düşünürken,mutlu haber gelir. (ziktir kahvesi:hadi için de gidin artık müessesemiz kapanmak üzeredir,anlamına gelen son ikramlık) “Biz artık müsaadenizi isteyelim,geç oldu” Bir ağızdan,”Aaaaaa!Daha erken” korosu içinde üzülmüş rolü keserken,biryandan da onlardan önce kapıya koşar ayakkabiları kapı önüne koymaya başlarsın.Ha bir de kapı önündeki son sözler nedense hiç bitmez ama olsun,bu misafirliğin de eeennn güzel yanı budur,kapı önündeki sohbetler!Çünkü artık giyinmişlerdir ve gitme ihtimalleri yüzde yüzdür.Yani gitmeme ihtimali sıfırlanmıştır!Ev sahibesi olarak gecenin en hoş sohbetini yapabileceğin andır o! Çay misafirine katlanın,inanın o kapı önündeki son beş dakikalık sohbetin keyfi dünyada hiç bir şeyde yok! (Tuliş...sakız çiğnerken de düşünebilen kadın)

1 yorum:

  1. Harikasın. Çok güzel yazmışsın. Hakikaten bazı misafirler için ben de bunları söyleyebilirim. Ama bloğuma yazabilir miyim? ASLAAA!! Senin kadar cesur değilim. Valla tüm eş dost ve akraba bloğumu tanıyor ve girip çıkıyor. Şimdi böyle bir yazıyı okusalar, "benden mi bahsediyor acaba " diye gelenimiz gidenimiz kalmaz. O kadar da temizledik halıyı, koltuğu, klozeti. Kim kirletecek değil mi ama:)))

    YanıtlaSil