sağtık

MARMARİS (BİR UZUN YOL HİKAYESİ)

Benim karayolu fobim var.

Tıbben böyle bir fobi var mı bilmiyorum ama ben yaptım oldu,var işte.

Karayolunda uzun yola çıkamam.Bir gece önceden sıkıntı basar,uyku tutmaz,gece kabusum olur,yol boyunca tüm kaslarım gerilir,boynum tutulur,bacaklarım taş kesilir.Bir hafta uykusuz kalayım,yolda yine uyuyamam.İlle yola bakacağım,sanki ben gözümü kaçırdığım an kaza olacak,sürücü sanki benim gözlerimle görüyor.

Üstelik boş paspasın üzerinde habire frene gaza basar dururum.Sürücü frene dokunmadan önce ben önümdeki boşlukta frene basarım,makyaj aynasını da indiririm durmadan arkayı kollarım,yan aynamdan da yan arkayı.

Evet kabul ediyorum tedaviye ihtiyacım var.

On seneden beri otobüse de binmem.Öldürsünler,yine binmem.

Uçağa da binemiyorum.

Hem kulak basınç problemim var hem de uçaktan deli gibi tırsıyorum.

Hal böyle olunca,deniz yolu ya da demiryolu ile ulaşamayacağımız yerlere gitmiyoruz dolayısıyla.

En fazla beş beş buçuk saat süren yolculuklara razı olurdum,tatil planları yaparken.

Oğlum yıllardır Pamukkale’yi,eşim yıllardır Fethiye’yi görmek ister dururdu.

Ben de tabii.

Hele doğup büyüdüğüm Diyarbakır’ı dünya gözüyle bir kere daha görebilmek için nasıl hasretle yan

ıp tutuşurum bir ben bilirim.

Bir de asıl memleketim var.Baba toprağım Ağrı.

Ama otuzlu yıllarımdan sonra gelişen bu fobim yüzünden oraları da gidip gezemiyorum.

Çocukken gördüğüm,Şanlıurfa’yı,Balıklı Göl’ü,Mardin’i Midyat Evlerini,Van gölünü,oğlumla eşi

me yıllar önceki halleriyle anlatarak avunurdum.

Eşim çok iyi şofördür,ona güvenim sonsuz.O yorulunca ben de kullanırım,geze geze gideriz,diye düşünüyorum,olmuyor,fobimi yenemiyorum.Anladım ki ben yollardaki öteki sürücülere güvenmiyorum,hepsi bu.

Kapadokya’ya Tren’le çufudu çufudu gittiğimizde zerre fobim depreşmedi.Çıktığım en güzel seyahatti.Ama her yere tren yok bu bir,ayrıca gittiğin yerde altında otomobil yoksa orayı burayı gezmek çok sorun oluyor bu da iki.

Benim araba ile sekiz on saatte varacağım yerlere,Avrupalı turistler uçakla benden daha kısa sürede varabiliyorlar,buna da hayli bozuluyorum ha.

FOBİLER DE YENİLEBİLİYORMUŞ

İşte bütün bu sebeplerden,Fethiye,Marmaris,Dalyan,Patara falan filan bana uzak hayal olarak gelirdi.Allahtan,fobim depreşmeden önce,Bodrum,Antalya,Kemer,Kuşadası falan gidip görmüşlüğümüz var.Çocukluğumdan da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu hayli gezdirmiş bir babam var.

Okulların açılmasına on gün kala,eşim,Marmaris’ten rezervasyon yaptırıyor,bize söylemeden.Yazık,demek ki bu deliyi,ancak emrivaki ile yola çıkartabileceğini,keşfetmiş on sene içinde.

Yok,gitmem,ölürüm yollarda,çekemem o yolu falan filan itirazlarım havada kaldı,deyim yerindeyse ağzımdan girip burnumdan çıktı ve nasıl oldu bilmiyorum ben bavul hazırlarken buldum kendimi.

“Her yer otoban,her yer duble yol,karşıdan hatalı solama olmayacak,o tür yollar çok az,yolda kötü hissettiğinde,girip bir otelde geceleyeceğiz,ertesi gün yola devam edeceğiz” gibi sözlere tav oldum.

Tamam dedim,en fazla beş saat yol gidebiliyorum,aslında üst sınırımın çok üzerinde,ben üç saatin sonunda mızmızlanmaya başlar dururum.Üçer saatte bir konaklatayım da onu,görsün gününü.

YOL BİR YERE GİTMEZ,O BİR DURMA BİÇİMİDİR…

Demiş Yılmaz Erdoğan.

Sabah sekizde çıkmamız gereken yola,bir aksilik nedeniyle,öğleden sonra çıkabildik.

Bursa’ya kadar olan yolu hiç sevmiyorum.Körfezi dolanmayı hiç sevmiyorum.Neyse ki Bursa’dan sonra,İzmir’e kadar otoban var.Biraz duble yol,biraz otoban derken,kendimizi,İzmir-Aydın otobanında bulduk.Yavaştan hava kararmak üzereydi.Tabii aylardan Eylül.Temmuz ortası olsa,hava dokuzda ancak kararır ama erkenden karanlık çöktü.

GEL ARTIK MARMARİS =(

Sonra Muğla..Muğla’dan sonra kabus başladııııııı !!!

Yolda kaç mola verdirdiğimi siz hesap edin.Bu yüzden iyice karanlığa kaldık.

Muğladan sonrası çift yönlü yol,yani gidiş geliş.Marmaris’e olan uzaklık 54 km...

Tamamdır artık geldik sayılır dedik….demez olaydık.

Yollar,sürekli yol yapım çalışmaları yüzünden yavaşlıyor,yerler çoğu yer mıcır.Hız sınırının 30’a düştüğü ikaz levhaları var.En yüksek hız sınırı 50km.

Hava karanlık,biz yorgun,menzil uzak,yollar viraj.

Bir de Marmaris’e yaklaştıkça başladı mı inişli çıkışlı virajlı dolambaçlı dağ yolları.Sağımız kapkara uçurum,aşağıda ne var göremiyoruz,görmek de istemiyoruz.

Ertesi gün referandum var diye yollar bomboş,herkes oy kullanacağı yerde kalmış ya da bir an önce dönmüş.Önümüze bir araç alıp onun ışıklarını takip etme şansımız yok.Yollar karanlık.Eşim gözünü yerdeki yol çizgilerinden,ben gözümü yol kenarı ikaz levhalarından bir an ayıramıyoruz.

Oğlum arkada,mp3 çalarıyla,dünyayı boş vermiş,neyse ki onun durumun vehametinden haberi yok.

Marmaris 20km.yazıyor.O yirmi km.bir türlü bitmiyor.10km.yazıyor,bitmiyor…9…8…7…6…5…derken,nihayet ancak 40-50km hızla gidebildiğimiz dağ tepesi yoldan aşağıya muhteşem ışıklar görünmeye başlıyor.

Aşağıda medeniyetin,insanların var olduğunu bilmek içimize huzur veriyor.Arabamızda sigara içmiyoruz,kafam dumanlanmış,bir an önce bir kahve ve sigara içmek ihtiyacındayım.Oğlumun çişi var,eşimin gözleri sürekli sabit yere bakmaktan yorgun,belim,bacaklarım,baldırlarım tutulmuş,oturmaktan.

Gel artık Marmaris….

(Devamı,CENNETTEN BİR KÖŞE…YOK YOK CENNETİN KENDİSİ başlıklı yazımda)

Hiç yorum yok: