sağtık

HAYDİ TEKNE TURUNA

Yaff ben oldum olası bayılırım deniz yolculuklarına ama ille de manzara ille de manzara...öyle bomboş okyanusta habire giden Cruise gemileriyle değil.Daha minik,daha samimi,daha dar kapsamlı deniz yolculuğundan isterim.
İlk tekne turumu elbette ki boğaz gezinti tekneleriyle yapmıştım ki hala her yaz eşimle bir kaç kaçamak yaparız.
Sonra,tatil beldesi olarak ilk tekne turumu,Antalya'da gerçekleştirdim.Mevsim Kasım'dı ve pek zevk alamamıştım üşümekten.
Sonra,Ayvalık...hala unutamam.Yiyebildiğin kadar balık ve salata vardı menüde,ödediğin fiyatın içinde.Oldukça da eğlenceliydi ama o yıllarda tekne turları fazla ergonomik değildi.Üst katta güneşlenmek de isteyen yolcular için hiç bir şey düşünülmüyordu.Tıngır tıngır demirin üzerine havlusunu serip,güneşlenmek isteyen yatıveriyordu,omurgası sağlamsa,kıçı başı tutulmadan o demirin üzerinde ne kadar yatabilirse...
Bu yaz,iki kez tatil yapabilme şansına eriştim.
İlki,yaz başıydı,denizanalarıyla boğuşmuştum,önceki yazılarımda görürsünüz.
İkinci tatilim,hiç hesaplamadığımız bir şekilde,paldır küldür oluverdi.
Hem de nereye? Akdenize!
Akdeniz hakkındaki ayrıntılı yorumlarımı başka bir yazıya saklıyorum.
Ben şimdi teknelerden sözetmek istiyorum.
Marmaris merkezde,marinadan,sabah ve akşam turu yapan tekneler kalkıyor.Sabah için kalkış ,gideceğiniz turun mesafesine göre ya on buçuk ile dokuz buçuk arasında değişiyor.Dalyan turu için daha erken saatte kalkan tekneler,civar koyların turu için onbuçuk onbir arası kalkıyor.
Yanınıza,plaja götüreceğiniz her şeyi alın.
Bol yüzme molaları var.
Tekne turları,verdiği hizmete göre ikiye ayrılıyor.İçecekler ekstra olanlar var,sadece öğlen yemeği satıyor.(Tavuk veya köfte veya balık ızgara,yanında az biraz makarna,yanında az biraz salata) Tabii doymak mümkün değil,çantada mutlaka biraz aburcubur götürülmeli.
Yemekler fiks.
İçecek dahil olan turlara katılmak çok daha mantıklı.
Alkollü alkolsüz her türlü içecek dahil olunca ,fiyata sadece beş altı lira farkediyor.
Biz marinada gezerken,kahvaltı dahil,içecekler dahil ,öğlen yemeği dahil bir tekne bulduk.
Düşününce,sahilde bir şezlong şemsiye kirası,öğlen yemeği,içecekler falan derken akşama kadar iki kişinin masrafı,elli lirayı geçiyor,üstelik hep aynı yerde pinekleyerek giriyorsun denize.
Tekne turunda,şezlongun,şezlong minderin,yemeğin,içeceğin,hatta kahvaltın bile yirmi liraya,ayrıca bir de püfür püfür eserken güneşleniyorsun,güneş etini cayır cayır yakmadan.
Müziğin ve tekne yüksekliğinden masmavi sulara atlama lüksün de cabası.
Hele tekne yabancı turist ile dolmuşsa,süper.Bu turistlere hayranım valla billa,öyle bir özgüven,öyle bir kibarlık,öyle bir sakinlik,öyle bir başkasını rahatsız etmeme takıntıları var ki...yüz kişiyle dolu olsa tekne,kendini yapayalnız hissedebilirsin öylesine sessiz ve sakinler.

Marmaris teknelerinin tümünde şezlong ve minder var ikinci katta.Ama manzara çok çok da harikulade değil,Fethiye ile kıyaslanınca.
Fethiye'ye geçene kadar,Marmaris tekne turuna bayılmıştık.Koylar,koyların açık yeşil denizi falan çılgına çevirmişti bizi ama Fethiye tekne turlarına katılınca,aslında koy neymiş,deniz nasıl olağanüstü olabiliyormuş o zaman anladık.
Fethiye'de turlar iki ayrı bölgeden yapılıyor.Ölüdeniz mevkii ve Fethiye merkez marina.
Fethiye merkezden kalkan turlara katılmadık,mevkimiz Ölüdeniz'di çünkü.
Hemen meşhur ölüdeniz plajının önünden kalkıyor.
Bu arada ölüdeniz plajının ne kadar derin olduğunu da kıyıda demirlemiş teknelerden anlayabilirsiniz.Belceğiz ya da Belcekız denen bu bölüm her ne kadar bembeyaz deniz tabanı ve açık yeşil denizi ile sizi çekse de yüzme probleminiz varsa hiç size göre değil.Sadece ölüdeniz burun kısmı sığ...
Fethiye teknelerinin hiçbirinde üst katta şezlong bulunmuyor.Ya da şöyle söyleyeyim,hiç birinde biz göremedik.
Tekneler,Marmaris'dekilere göre çok çok daha büyük.Yüzelli ikiyüz kişilik falan.
Üst kata,güneşlenmek için kalın şezlong minderleri sıralanmış ama hani halı gibi döşenmiş demek daha doğru.Dip dibe,kıç kıça.Ayakucunda kafa,başucunda ayak dayalı o kadar yani.
Ama manzara,doğal güzellik o derece muhteşem ki,zaten hiç kimse yere uzanıp o manzarayı kaçırmak istemiyor.Öğle yemeğinden sonraki dinlenme molasında belki bir yarım saat uzanmak isteyebilirsiniz,o kadar.
Teknelerin hizmet biçimi de fiks burda.Ödediğiniz tur fiyatının içinde sadece asla doyurmayacak bir öğlen yemeği var o kadar.Tüm içecekler ücretli.Üstelik de geçirmece ücretli.Patates kızartması bile dandik bir kağıt tabak içinde toplasan yirmi parmak patates ya var ya yok,beş lira.
Gidecek olursanız,çantanıza,geceden soğuttuğunuz suyunuzu,meşrubatınızı götürün.Hatta mutlaka ve mutlaka yine yiyecek atıştırmalık birşeyler de götürün çünkü yüzme molaları o kadar fazla ki,yorgunluktan bu turda ekstra yeme içme ihtiyacınız olacaktır.

Bir de canınız dondurma falan isterse diye endişelenmeyin,yanaştığnız hemen her koyda,Algida yüklü bir motor teknenize yanaşıp dondurmaaaaaaaa diye bağırıyor.Yine ayrıca her koyda,banana ve ringo gibi su eğlenceleri satan motorlar da bulmak mümkün...

Marmariste tekne turlarına hemen hemen hiç Türk katılmazken,Fethiye'deki turlarda,özellikle çocuklu Türk ailelerin fazlalığı dikkatimi çekti.
Su kaydıraklı tekne turuna katılırsanız,çok eğlenceli olduğunu söylüyorlar,bilmiyorum ben kaymadım,kaymam da.Kaydırak açıkta değil,bir tüpün içinden aşağı kayıp, cup diye denize düşmek hiç bana göre değil.Ama olağanüstü güzellikteki koylarda,denizin dibindeki çakılları ve balıkları sayabildiğiniz berraklıktaki derin mavilerde yüzmek olağanüstü.
Fethiye turlarında,etrafa bakmaktan yüzmeyi unutuyorsunuz.Yüzme molalarının verildiği içilecek berraklıkta suları olan koylara atladığınızda ise tekneye çıkmayı unutuyorsunuz.


İlk durağımız Mavi Mağara idi,mağaranın içine tekneden atlayıp yüzerek varabiliyorsunuz.Oldukça heyecan verici bir deneyim.Mağaranın arkası yok.Tek giriş.İçi yüksek kayalara ayağınızı koyup suyun içinde yarı belinize kadar dik durabileceğiniz sığlıkta ve güneş almadığından oldukça serin.


İkinci durak,Kelebekler vadisi.
Yine son derece derin bir denize sahip,kumlu değil yuvarlak çakıllı bir plaj.
Tekneler burda öğlen yemeği için mangallarını yakmaya başladıklarından,suda yüzerken üstünüze kömür külleri saçılıyor,uzaktan gören olsa onlarca tekneden çıkan duman yüzünden,vadi yanıyor zannedebilir.
Söylemeyi unuttum Fethiye'de ölüdeniz de dahil olmak üzere kumlu plaj veya kumlu koy yok,arkadaşlaaar...Deniz ayakkabınız yoksa,plajdaki ve denizin içindeki minik yuvarlak çakıllardan dolayı ayak tabanlarınız haylı zorlanacak.Hele Kelebekler Vadisi'nde denize girmek de denizden çıkmak da çok zor,çakıllar ayaklarınızın altında suya gömülüyor ya da kayarak yer değiştirdiğinden dengenizi bozuyor.



Kelebekleri görmek için kızgın güneş altında hayli yürüyüp vadi derinindeki şelaleye kadar yürümek gerekiyormuş,ben gitmedim.Oğlum ve babası bu niyetle yola çıkıp,bir süre sonra yorulup geri döndüler zaten.


Sonra Akvaryum koyu.Bu ismi de heryerde mutlaka bir koya verirler zaten.Ama inanın ki en az yirmi otuz metre derinlikte bile deniz tabanını görebildiğiniz bir su var.Ve bu berraklıkta balıkları görmemeniz de imkansız.Ve atlayıp o maviliğin içine,etrafınızda sürü halinde gezen balıklarla beraber kulaç atıyorsunuz.



Bir sonrası,Soğuk Su kaynağı.Soğuk suyun fışkırdığı bir yer var bu koyda,mağaramsı bir yerin içine doğru yüzebilirseniz donmadan,kaslarınız soğuk şoku geçirmeden,yüzün.Ben başaramadım, çünkü o sırada geçirdiğim idrar yolları enfeksiyonum nedeniyle,mağaraya kadar yüzmeden,tekne açıklarına geri döndüm çünkü yaklaştıkça kollarım ve baldırlarım donmaya başlamıştı,böbreklerimi kaybetmek istemedim :)) Tuhaf bir şekilde ayaklarınızı derin suyun içinde dümdüz aşağıya uzatırsanız,alttan ayaklarınıza vuran oldukça sıcak kaynak suyunu da hissediyorsunuz.Böyle yarı sıcak yarı soğuk tuhaf bir his.

Bir sonraki durak (ya da bir öncekiydi) Develi koyu...En çok orayı sevdim nedense...Denizin dibi artık berraklık kelimesinin tam anlamını bulduğu yerdi,su çok sıcacıktı,rüzgar yoktu,doğa ve etrafa yayılmış kaya adacıklar harikaydı.


Sonra St.Nicolas adası koyu.
Sanırım en son durağımız buydu.Burda eski tarihi bir yerleşimin kalan izlerini,eski bir kiliseyi falan da tırmanıp görebilirsiniz.Benim keçi karakterli eşim,kilise yerine ,düşüp ayağını kırsa kimsenin koşup yetişemeyeceği yükseklikte bir kayaya tırmanıp,ordan fotoğraflanmak istedi.Ayağında parmak arası terliklerle hem de.Yani düşsen direkt denize yuvarlanıyorsun tamam da denize varana kadar her yer kayalık,en az on kemiğini kırıp öyle yuvarlanırsın tabii.
Yok hiç sevmem taştı,müzeydi,kiliseydi,kalıntıydı,sütundu...öğğ geldi artık bunlardan,gidip gezmedim o yüzden,onun yerine yine harika koyda kulaç atmayı tercih ettim.
Tur bittiğinde,ne çabuk bitti diye üzüdük,oysa saat 18 olmuştu bile...Teknemiz Belceğiz plajına yaklaşırken uzaktan yine


Ölüdeniz'in harika lagün manzarası,yüksek sarp kayalardan yamaç paraşütlerinin Belceğiz plajına doğru salınarak inmesi gibi muhteşem görüntüler karşıladı bizi.
Biz inerken,Mehtap turu satın almış başkaları,bizlerin indiği onlarca tekneyi doldurmaya başlamıştı bile..

(Not=Sizler için daha fazla fotoğraf eklemek isterdim ama ne yazık ki içinde benim ve ailemin şortlu bikinili falan fotoğrafının olmadığı fotoğraf çok az..Geri kalanların hepsinde biz biz biz biz ve mayolarımız :) var.Az sayıda olan bizsiz fotoğraflardan bir kaçını koydum buraya.)

Hiç yorum yok: