sağtık

GELİN OLMUŞ GİDİYORSUN da NEREYE?

(11/05/07'DE YAZILDI)
Hastalıkta ve sağlıkta,iyi günde ve kötü günde,daima onun yanında ve onun eşi olmayı kabul ediyor musun?" diye soruyordu TV dizisindeki nikah memuru..
İlgimi çekti,bu dizi neyin nesi,nikah Los Angeles ta falan mı kıyılıyor acaba,diye bir müddet ilgiyle izledim… Benim bildiğim,bizim nikah memurları,kimsenin baskısı ve etkisi altında kalmadan,falanca kızı veya falanca oğlu filancayı eş olarak kabul ediyor musun der..Sonra da Bilmemneresi belediyesinin ona verdiği yetki ile nikahı kıyardı.. Bu devşirme Amerikan adetleri artık alaturka dizilerde bile bilinçaltı sızdırması ile seyirciye aşılanıyordu.. Hatta bir filmde de memur,kalabalığa dönüp,bu nikaha itirazı olan varsa ya şimdi konuşsun,ya da sonsuza kadar sussun diyordu..Breh..breh…breh Bir de her dizinin gelinlik provası sahnesinde,gelinin nikahtan önce damat tarafından görülmesinin uğursuzluk olduğu falan işlenmiyor mu,deliriyorum cidden..Yahu senaristler tümden mi Amerikan okullarından mezun,yoksa Türkiyede düğün ve nikah anlayışı değişti de biz mi geride kaldık? Burası Türkiye ayol..Gelinlik bakmaya bile damat gider gelinin yanında.Çünkü parasını ödeyecek olan odur...yok dekolteydi,yok frapandı diye gelinin başının etini yiyecek olan da damattır. Görmediği şeye para verir mi?Üstelik bunun daha nikah öncesi kuaförden alınması var,fotoğrafçıya gidilmesi var,evden davul zurna ile kırmızı kuşakla çıkartılması ritüeli var...Hangi nikahtan önce görmemekmiş bu? Aman tanrım…Amanın tanrım..! Yoksa evlenmeden önce o,kırlarda koşa coşa mutlu mesut oynaşan,ağaçlar arasında Hint filmi çevirircesine yakalamaca oynayan aşıkların evlendikten sonra birbirinin gırtlaklarına binmiş iki kan düşmanı olmasının altında yatan sebep bu mudur? Gelinler nikahtan önce damat tarafından görüldüğü için midir tüm bu uğursuzluk,hı? Sosyologların yıllardır araştırıp da bulamadıkları evlilik çöküntülerinin asıl nedeni bu ise,yakında dizilerde,damadın nikah memuru önünde,babasının kolunda ardında iki nedime ile yürüyen gelini,müstakbel kayınpederinden devralıp papaz kostümlü memurun önünde ayakta nikah kıydırılması sahneleri de reklamlardan sonra,az sonra……mı olacaktır? Bütün uğursuzluk Türk adetleriyle evlenen damadın gelini nikahtan önce görmesinde mi yatmaktadır? Hatta bu çift daha da ileri giderek,düğünün tamamını da Türk adetleriyle mi kutlamaktadır?Bu kabusun tüm sorumlusu bu adetler midir?
SORUNLAR FOTOĞRAFÇIDA BAŞLAR Daha iş,gelinin kuaförden damat tarafından oldukça kazık bir hesap ödeyerek çıkartılması ve kendisini fotoğraf stüdyosunda bulmasıyla başlar,Elm Sokağı Kabusu olmaya...Freddy ise malum tabii,fotoğrafçınız!Bir saatliğine,sıradan bir çift olmayı bırakıp,buz pateninde artistik ve teknik puanlar almak için binbir çeşit akrobasi yapan iki dansçıya dönüştürülürsünüz.
-"Gelin hanım,ellerinizi başınızın üzerinden geri atıp,damat beyin omuzlarına yapışın…Eğilin arkaya…eğilin eğilin…Ev-veeet! Damat bey siz de bir elinilzle sağ ayakkabınızın ucunu tutarken diğer elinizle gelin hanımın sol dizinin altından kolunuzu geçirin...Geçirin dedim de o manada diil damat bey..naapıyorsunuz,aaa?Geceyi bekleyin canım..Evvvveeeeett!!Bozmayın…kıpırdamayın.. Gelin hanım,şimdi siz sağ bacağınızı arkaya damat beyin beline doğru dolayın…Harika..Gülümseyin..çekiyorummm!!" Eh…hala gülümseyebiliyorsanız,braavooo!Gülümseyin tabii.Gülümseyin ki sonradan o fotoğrafları gören herkese,bakın hem esnek,hem acayip,hem salak hem de neşeli olabiliyoruz,mesajı vermiş olun.Ha bir de adam,yani Freddy,size sormadan göz renginizi falan değiştirir photoshopta..Sonra da büyük jest yapmış gibi şişinir..Şeytan der ki oy adamın gözünü ver eline ve de ki;-Al bunu da yeşil yap şimdi,sonra tak yerine… Bu büyük jimnastik sınavını sağ salim geçip düğün salonuna girmişseniz,asıl olimpiyat o zaman başlıyor demektir. Daha bir iki zarf kapmak için yolunuz kesilecek ve birkaç çocuk ezilme tehlikesi geçirecek,gelin arabası, görmemişin hediye paketi gibi süslenecek,güzel yurdumda ne kadar fırfır,rafya varsa arabanın orasına burasına takılacak,gelin arabasını,sağ dikiz aynasında bilmiyorum hangi nedenle ihtiyaç duyulacak olan beyaz havlular süsleyen on onbeş arabalık konvoylar takip edecek ve yan yana geldiklerinde birbirlerine korna ile selam verilecek.. BİTMEDİ,BİR DE DÜĞÜN SALONU İŞKENCESİ VAR Dijital aksiyon oyunlarında bile bu kadarını bulamayacağınız bir çok engel ve görev tamamlandıktan sonra kısmetse ve niyeyse,alkışlar arasında düğün salonuna girilecek. Pardon yahu.…salon olur mu,onların her birinin adı Düğün Sarayı dır,güzel yurdumda..İşte oraya girilecek… Her düğünde yazılıp ta elinize verilmez ama siz siz olun bu salon düğünlerinin değişmez manifestosunu bilin..Bilin ki sonradan balayınızı sinir hastalıkları polikliniğinde geçirmeyin. 1-Masa üzerlerinde,başının altında ceket ve hırkaların yastık yapılıp uyutulduğu 5 yaş altı çocuklar olacaktır.. 2-Uyuma zamanı gelmemiş diğer çocuklar,pistin tek hakimi olacak ve metrekare başına on çocuk düşecektir..her an gelinliğinizin veya duvağınızın kuyruğuna basılmak üzere özel eğitim almış bir timden oluşan çocuk grubu.. 3-Kız ve erkek tarafının birbirini henüz tanımayan akrabaları birbirlerinin üst başlarını gizli gizli veya aleni süzecek hatta bazıları bazılarını parmakla gösterip yanındakinin kulağına bir şeyler fısıldayacaktır. 4-Ses ve mikrofon düzeni sık sık se….se…..deneme…see….se…..sesleri ile teknik kontrolden geçirilecektir. 5-Çekirdek ve kabuklu yemiş çıtırtıları,düğününüzün en doğal ses aksesuarları olacaktır. 6-Salon tuvaletleri,büyüklerinin yanında sigara içemeyenlerin dumanaltı yeri olacaktır. 7-Her takı takma töreninde bunu fotoğraflayıp ölümsüzleştirmek isteyen fotoğrafçılar ile davetliler arasında bir kargaşa yaşanacaktır. 8-İçecekler daima kalitesiz,pasta veya kuru pastalar daima sizin için özel olarak bayatlatılmış olanından seçilecektir işletme tarafından. Damat pastayı kesebilmek için bu bıcak kesmiyor diyen en az iki garsona bıçak bahşişi ödeyecektir. 9-Halaylar hiç bitmeyecektir...Pist asla çocukların işgalinden kurtulamayacaktır. 10-Topuzlu,ağır abiyeli,kafalarına sim banyosu yaptırılmış makyajlı kadınlar,bir süre sonra kan ter içinde halayın ya da şakşukanın cazibesine kapılmış birer ter yumağı haline dönüşecek ve tüm karizmalar yerle yeksan olacaktır.. 11-Erkekler daima ilerleyen saatlerde zuladan içilmiş alkolün promil kurbanları olarak ya kavga çıkartacak ya da pistte olmadık figürler sergileyecektir. 12-Klimalar(varsa tabii) ya hiç çalışmayacak,ya da hiç çalışmıyordu ki…..olacaktır.. 13-Masa örtüleri ya en taklidinden saten kılıklı naylon ya da mutlaka pasta lekeli ya da sigara yanıklı olacaktır. 14-Herkes kendisini gecenin yıldızı sanacak ve öyle giyinecek,kimse gelinliğin ya da damatlığın modelini bir saat sonra hatırlamayacaktır. 15-Daima düğünlere kot pantolon ve tişörtle teşrif etmiş birileri olacaktır. 16-Düğün sahipleri işletme çalışanları tarafından daima yolunacak kaz olarak algılanacaktır. 17-Salonlarda sahne alan şarkıcılar,daima " İstanbul sahnelerinin nadide sesi" olarak anons edilecektir.(Ya da bulunduğunuz şehrin) 18-Arka masalarda daima saplar oturacak,kendilerine kız bakmak için sotaya yatacaklardır. 19-Düğün bittiğinde yine de kimse gitmek istemeyecektir. 20-Düğün bitmiştir ama yine de kimseyi memnun edememişsinizdir...İki üç gün düğünün dedikodusu yapılacaktır.
Evet dediğim gibi,bunlar düğünden önce gelin ve damada asla yazılı olarak verilmez ancak siz o salonla anlaşmayı yapıp da imzanızı attığınız anda,bütün bunları da yanında bonus olarak kazanmış olursunuz ve ne yazık ki,birileri de çıkıp bunları yazar!
Eee ne demiştik?Madde yirmi; düğünün dedikodusu mutlaka yapılacaktır... Yok ben bunları istemem ay…sıkılırım diyorsanız,tutarsınız iki senarist...Yaz abicim bize de şöyle amerikan usulü bir düğün senaryosu dersiniz...O yazar ,siz oynarsınız,iyi günde,kötü günde,hastalıkta ve sağlıkta diye...
Haa,düğünden sonra çiçeğinizi yine Amerikan usulü kalabalığa fırlatmayı da unutmayın..
Ne yazık ki nikah memurlarımız, hala, nikahtan sonra, "gelini öpebilirsin " falan demeye başlamadı ama en kısa zamanda senaryolardaki bu boşluğun da fark edilip doldurulacağına emin olabilirsiniz..
Türkişi ekşın sektörü tamamdır,sıra türkişi imerikın düğünlerde.(Bu kısmı Oray Eğin ağzı ile okuyunuz!) "Oo..oo..çekilin yoldan,vahşi batıdan geliyorlar. Amerikanlar eskidi, Bunlar türkiş kovboylar….." Ne o?Şarkıyı beğenmediniz mi? O halde tüm gelin ve damatlara yolluyorum… Öz hakiki yerli malı yurdun malı bir şarkı.. İstanbul sahnelerinin müstesna sesi, Cengiz Kurdoğlu,sizler için söylesin efendim.. GELİN OLMUŞ GİDİYORSUN…. BANA VEDA EDİYORSUN...…..(Çocuklar pisti boşaltsınlar efenim..) NERENİN ADETLERİYLE EVLENİYORSUN? AĞLAMAMAK ELDE DEĞİL (Tuliş...sakız çiğnerken de düşünebilen kadın)

3 yorum:

  1. Ben her yazına yorum yapmak isterim arkadaşım. Şeker gibi yazılar için üstüne bir de ödül falan istemem.
    Epeydir blogları dolaşamıyordum. Çok yoğundum. İyi ki gelmişim. Baksana blogcu seni de kaptırdı blogspota.
    Biz evlenirken, benim ailem düğün istedi. düğünsüz kız mı evlenirdi? Ama eşim dişli çıktı. "Kimi yemekleri beğenmez, kimi müziği beğenmez, kimi oturtulduğu yeri beğenmez.. Sonuçta kimse mutlu olmaz. O zaman neden bu memnuniyetsiz gece için dünyanın parasını dökelim" dedi. Nikahtan balayına gittik. Hatta bizim o tarif ettiğin türden nikah öncesi çekilmiş fotoğraflarımız da yok. Düğün neyse ama, şöyle arka fonda hayalgücü geniş fotoğrafçının koyacağı fotomontaj şömine önünde çekilmiş bir fotoğrafımız olsa fena mı olurdu? Neyse artık, geçmiş geçti gitti..
    Ama aynı koca, oğlunun sünneti için açtı kesenin ağzını, buna ne buyrulur? Afyon'un en güzel otellerinden birinde, aylar öncesinden menüyü, orkestrayı falan belirleyerek bir düğün yaptı. Tabi misafirleri oturtmak zor oldu. Kim kiminle kanka, kim kiminle küs, ön masaya kim otursun, ay şunların yeri yanlış mı oldu, hacı hoca takımını içkili masaların uzağına alalım... Düğün yapmak zor zanaatmış. Bazan iyi ki nikahtan koca evine gitmişim diyorum. Başucumuza konulacak ve yatak odası duvarına takılacak cinsten fotoğrafımız yokmuş ne gam:))

    YanıtlaSil
  2. Tuliş'den Sevgili NURTEN'E;
    Blogumu ve beni burda da bulduğun için seni yürekten tebrik ediyor ve kucaklıyorum kardeşim.Sanalda vefa da oluyormuş.
    Yazdıklarını okuyunca dedim ki aslında senin adam son derece ön görülü biriymiş,bak bunca sıkıntıyı yaşatmadan seni hop diye balayına uçurmuş.
    Bir ara balayları ile de ilgili döktürmeyi düşünüyorum ama ne zaman vakit bulurum onu da bilmiyorum.Ha,kocanın sünnet için kesenin ağzını açmasına gelince,adamcağız sana düğün yaşatmadı diye belki vicdan yapmıştır,yazık gitme üstüne.Şömineli fotoğraf köpeğin olsun,internette eşinin ve senin kafalarını istediğin şekilde geline ve damata bindirip de istediğin mekanda düğün fotoğrafı yapabileceğin siteler var,bilseydim,yıllar önce o jimnastik hareketlerini yapacağız diye göbeğimizi ve kaslarımızı son zerresine kadar gerip zorlamadan,öyle yapardık.Sen en iyisini yapmışsın valla billa...sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Tuliş,bir tesadüf eser girdiğim sitenden bir türlü çıkamadım.Bu okuduğum ve yorum yazmayı akıl edebildiğim sekizinci yazı.Yani yorum yazmayı daha yeni akıl edebildiğim demek istedim.Bana sanki sen bir gazete yazarıymışsın da burda kendini gizleyerek halka inmeye çalışıyormuşsun gibi geldi.
    Sanki seni çok yakından tanıyor gibiyim.
    Ne dersin yanılıyor muyum?
    Ne zaman açıklayacaksın hangi gazetede hangi köşenin yazarı olduğunu?
    Seni sanki yıllardır beklediğim ama bir türlü bulamadığım yazıların sahibi gibi gördüm bir an.Sanıyor musun ki ben burdan kolay kolay çıkarım artık?

    YanıtlaSil