sağtık

HER YERDE KAR VAR...OLSA KEŞKE...

Kıştan nefret eden ama kar yağınca sevinçten deli gibi el çırpıp “İnşallah sabaha kadar tutar” diye dua edenlerden misiniz ben gibi? Kartopu oynamayı sevmem ama karın yağışını sıcak bir odadan camın ardında kahvemi yudumlayarak seyretmeyi,kartopu oynayan ve önce arabaların üzerindeki temiz karları kullanan çocukların yavaş ama telaşlı koşuşturmalarını izlemeyi severim.Hem de çok severim.Bir de boş alanlarda üzerinde hiç ayak izi olmayan geniş kar kütlelerine doğru koşmayı ve kendimi maksimum kart reklamındaki gibi çapraz açarak o dokunulmamış karın üzerine bedenimle iz bırakmayı çok severim.İmkanım olsa da hepsini toplayıp eve getirebilsem,bir şekilde saklayabilsem diye hayıflanırım. Büyük şehirde karın birkaç gün sonrası felakettir.Yağmur veya güneş bir şekilde içine eder bu beyaz dünyanın.Sonrası çamur,damlardan damlayan erimiş buzlar,araba tekerleklerinin kardaki izleri içine dolmuş çamurlu buz… Benim çocukluğum Diyarbakır’da geçti.Kar yağdı mı sıkı yağardı.Günlerce erimezdi.İstanbul’un iklimi gibi orospu cilvesine benzemezdi oraların iklimi.Kışsa kış gibi geçerdi,yazsa yaz gibi.Baharda tüm şehir ıslak çimen ve papatya kokardı.Bir de hanımeli…Günlerce yağan karın altında donumuza kadar ıslanarak kartopu oynar,üst baş tamamen kardan adama dönüşene kadar yuvarlanırdık karlar içinde.Bir kere bile elektiriklerimiz kesilmezdi.Kesilse noolur zaten evlerimiz sobalıydı.Çatır çatır odun sobasının etrafında iki dakikada ısınıverirdik.Kombi söndü,kalorifer pompalamıyor gibi dertlerimiz olmuyordu zaten.Bir kere bile karda üşütüp hastalandığımı bile hatırlamam.Ben üşütme ile,grip ile İstanbul’a yerleştiğimizden sonra tanıştım. Kar yağdı diye okullarımızın tatil olduğunu da hiç hatırlamıyorum.Niye olsun ki.Trafik yok,okul servisleri trafikte sıkışacak diye bir dert de yok.Servisler yolda kayar maazallah bir şey olur çocuklara diye bir dert de yok.Herkesin okulu evine yürüme mesafesinde.En uzak okul otobüsle on dakika.Hayatı felç edecek hiçbir şey yok.Kar yağarken okul arkadaşlarınla bahçede kartopu oynamak serbest.Öğretmen dersi anlatırken gözün camda ,kulağın teneffüs zilinde.Kar anormal bir şey değil yani.Hayatın sıradan bir gerçeği. Okuldan dönmüşsün annen sobanın üzerinde çıtır çıtır sac ekmekleri falan pişirmiş.Bir yanda fokur fokur kaynayan çaydanlığın buharı,bir yandan mutfakta davul fırında pişen kurabiyenin ya da çöreğin kokusu.Donmuş parmak uçlarını soba başında ısıtıp biraz atıştırıp doğru kardan adam olmaya… Dün akşam TV de doğunun kar basmış köylerinde kendilerine kızak yapıp köpeklerin boynuna bağlayarak kayıp eğlenen köy çocuklarını izledim haberlerde.İçim cız etti.Biraz kendi çocukluğumu,biraz da kendi çocuğumu düşünerek.Kendi çocukluğumu hasretle hartırlarken,kendi çocuğumun bu eğlenceleri asla yaşayamayarak büyüdüğüne üzüldüm.Okul çantasında hijyenik jeller,ıslak mendiller,meyve suları tıkıştırılmış çocukluğunu hatırlayacak büyüyünce.Mahallesindeki köpekleri hiç sevemediğini çünkü mahallesinde sokak köpeği olmadığını fark edecek.Doğunun çocukları üzerlerinde mont bile olmadan sade kazakla mosmor eller ve mosmor bir burunla yine de hastalanmadan kışın güzelliğini olabildiğince çocuk olarak yaşarken,O,atkılarla,berelerle,termal atletler yün kaşkollarla sarındığı halde sürekli soğuk algınlığıyla savaşıp duran bir neslin üyesi olduğunu hatırlayacak büyüdüğünde.Okul arkadaşlarıyla bir kez bile okul varken lapa lapa yağan karın altında,teneffüste kar topu oynayamadığını çünkü yarım santim buz tutunca okulların tatil edildiği büyük şehirde büyümüş olma talihsizliğini ayrımsayacak. Kırsalda bir evimiz olmalı diye hayal ediyorum.Kar yağınca yollar kapanmasın ama hastalar falan telef olmasın yol yok diye.Elektriği de olsun suyu da.Ev sıcacık olsun.Televizyon,internet,gazete ve cep telefonu istemem ama.Bolca kitap,bolca müzik ve bolca yakacağımız,yetecek kadar yiyeceğimiz olsun mesela.Bir de geceleri havlayan bir köpek isterim kapıda.Oğlum onunla karlarda yuvarlansın gündüz.Türkiyenin doğusundaki gibi yoksunluklarla ve çaresizliklerle yaşamayalım karın güzelliğini.İstediğimiz zaman şehre inebilelim.Herkes inebilsin.Şehircilik anlayışı gelişmiş bir Avrupa köyü belki hayal ettiğim.İsveç’in İzlanda’nın bir köyü belki.Çağdaş,bakımlı ama doğanın içinde… Her yerde kar olsun.Oğlum arkadaşlarıyla burnuna kadar kara gömülüp de eve döndüğünde elektirkler kesildi kombi çalışmıyor diye donup hasta olmasın.Mutfaktan annesinin pişirdiği sıcak çöreklerin kokusunu alsın.Okullar tatil edilmesin… Her yer kar olsun ama hayat devam etsin.Her yer kar olsun ama televizyonlarda gazetelerde yollarda kalmış araçların kayarak kaza yapmış otomobillerin haberleri yer almasın.Her yer kar olsun ama herkes mutlu olsun.Kimse otobüs durağına sığınıp geceyi geçirmek isterken donarak ölmesin.Kimse yol kapalı diye evinde doğum yapıp hayatını riske atmasın.Her yer kar olsun,her yer beyaz olsun her yer hayal ettiğim gibi olsun. Ama Avrupa değil,benim ülkem olsun,Türkiye olsun…

2 yorum:

  1. Yahu canım benim sen hiç bizim evden diyarbakırdaki evden okula yürüdüğümüz mesafeye bakmadın sanırım,en az 6-7 km yürürdük birde dönüşü var,bakırköy meydan dan bahçelievler haznedar kadar yol yürüdük,1. sınıftan 5. sınıfa kadar gittik geldik..

    YanıtlaSil
  2. Ama abisiii...Mehmetçik annemlerin tercihiydi,yakın okullar varken oraya yazdırdılar sizi ben naapiiim...Hem o kadar kilometreyi yürürdün de karda,annemin taktığı kar beresini daha evden çıkar çıkmaz söker atardın başından haylaz...Demek ki neymiş,hasta olunmuyormuş yine de...mucuk.

    YanıtlaSil