sağtık

BEN SENİ ÖYLE SEVDİM

Altı yıllık tanışıklığın ardından evlenmişlerdi. Birbirlerini bir partide tanımış,üç yıl sevgili,üç yıl da bir dargın bir barışık nişanlılar olarak sonunda dünya evine girmişlerdi. Daha evlenip evlenmeyecekleri,birbirleri hakkındaki kesin yargıları kararları,fikirleri belli bile değilken,cinsel yönden de beraber olmaya başladılar. Kız rahat çıkıyordu evden.Ailesi de fazla açıkgörüşlüydü.Beraber tatile gitmelerine,sabaha karşı biten partilere katılmalarına ses etmiyorlardı.Kız,çocuğun evinde kaldığında,kız arkadaşında kaldığını söylemesi yetiyordu izin almak için. Aralarında bir anlaşma yapmışlardı. Eski sevgililerinin kıskançlıkları yüzünden biten eski ilişkilerinden dolayı,birbirlerine hayatı zindan etmeyecek,hesap sormayacak,serbest bırakacaklardı. Modern görünmek için her şeyi yaparlardı çünkü.Kıskanmamak,sevdiğini başkasıyla paylaşabilme ihtimalini düşünmemek,modernlikti. Birbirlerinin telefon görüşmelerini,mesajlarını,mail kutularına geleni gideni,aslında deli gibi merak ederken,hiç oralı değilmiş havalarında takılıyorlardı. Birbirlerinin kız ya da erkek arkadaşlarıyla olan samimiyetlerine de her ne kadar tahammül edemeseler bile,son derece hoş görüyle yaklaşır gibi görünmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu anlaşma,evlendiklerinde de devam etti. Adam,hafta sonları eski kankalarıyla takılabiliyordu geç saatlere kadar.Kadın da kendi hemcinseleriyle alışverişe,gezmeye,sinemaya gidebiliyordu. Bir ilişkide yaşanabilecek her ne varsa,zaten evlilik öncesindeki altı senede hepsini tüketmişlerdi. Önceleri arkadaşlarından kaçıp kendi başlarına kalmanın yollarını ararken,altı senenin sonunda yine eski ortamlarına dönmeye başladılar.Yine arkadaşlar,yine kankalar,kankiler. Kız partileri,bekar yemekleri… Birşeyler yoktu sanki hayatlarında,bir şeyler eksikti evet ama bunu hiçbir zaman kabullenip de adlandırmaya cesaret edemediler. Sanki birisi biraz mızmızlık etse,her şey çorap söküğü gibi gelecek,bu serbestlik,bu rahatlık,bu özgürlük sihri bozuluverecekti. Başkalarının yanında her zaman ideal çifttiler.Birbirlerine bakışları,sarılmaları,muhabbetleri,şakaları,özel günlerinde herkeslere fark atan jestleri,hediyeleşmeleri,günde beş yüz kere birbirlerini aramaları…dışarıdan her şey mükemmel görünüyordu. Gel zaman git zaman,kadın kendini iyiden iyiye işine vermeye başladı.Yıllar geçtikçe biraz da gençlik takıntısı. Spor merkezlerine yazıldı,öğle aralarında dudaklarına kolajen enjekte ettirip işinin başına döndü.Büyük kozmetik marketlerden çıkmaz oldu.Dolabında çeşit çeşit postiş,peruk,çıtçıt,yüzlerce ayakkabı,yüzlerce çanta,elbise,birikti birikti…çoğunun etiketi bile kesilmemiş halde. Kuaförüne daha sık uğramaya başladı.Kendi saç rengine altı aydan fazla tahammül edemez oldu.Her satın aldığı,her giydiği,her yaptırdığı için fikir danıştığında kocasına, “Çok güzel olmuş,sana her şey yakışıyor” cevabını aldı. Eksikti bu cevap,defoluydu ama eksiği,defosu neresindeydi onu bulamıyordu. Adam,hobi klüplerinde arkadaşlarıyla takılmaktan sıkılıp,evinde playstation partileri vermekten bunalıp,o da kendisini iyice işine verdi. Gözü etrafındaki hiçbir kadını görmüyordu aslında.Karısı,bakımlı,güzel,alımlı,fit ve cazibeliydi. Tek problemi, mutfakta iyi olmamasıydı ama o da sorun değildi zaten pek evde yedikleri yoktu.Çocuk da istemiyorlardı ortak karar olarak,henüz.Daha çocuk yapıp evde pinekleyecek yaşta değillerdi.Otuzbeşten önce düşünmüyorlardı. Peki o halde,geceleri evinde oturup eşiyle vakit geçiren,karısı doğum yaptığı için ev erkeği olup çıkan,hafta sonları çocuğunu sinemaya götürdüğü için kendilerinin briç partilerine katılamayan,plajda başka kadına baktığı için eşiyle kavga edip günlerdir küs yaşayan…ya da ne bileyim işte eşiyle romantik bir film izleyip onun filmin sonunda ağlamasıyla nasıl dalga geçtiğini anlatan arkadaşlarına içten içe ne demeye özenip duruyordu?Kızıyor muydu onların evcimenliğine,ya da lightlıklarına yoksa kızmanın altında aslında kendi hayatındaki eksikleri görmenin getirdiği kıskançlık mı yatıyordu? Eşiyle daha bir gün bile kavga etmemişlerdi.Her konuda anlaşırlardı.Zaten birbirlerine son derece saygı gösterir,asla özel alanlarına müdahale etmezlerdi. Bir akşam,karısı birden bire “Ayrılalım” deyiverdi. Bunu da aynı hoşgörüyle,aynı olgunlukla karşıladı.Nedenlerini konuştular saygılı ve mesafeli bir şekilde. Aslında birbirlerini çok seviyorlardı ama farklı hayatı yaşıyorlardı aynı evin içinde.Sanki evli değil,ev arkadaşıydılar. Kadın ona asla,yüzlerce binlerce kıyafetimi sen beni fark et,sen beni kıskan diye aldım,onlarca saçı,onlarca makyajı beni biraz olsun başkalarından esirge,biraz olsun fikrince yol göster,eleştir diye yaptım ama sen oralı olmadın…Arkadaşlarımın yanındayken bile bir telefonunu bekledim hadi gel beraberce bir yerlere kaçalım diye ama sen bunu asla yapmadın,aklımda hep sen oldun ama bunu bilemedin.Bir tek gün bile başımı omzuna yaslayıp beraberce evimizde bir aşk filmi izlemedik,bir gün bile eski sevgililerimin,işyerine gönderilmiş çiçeklerimin hesabını sormayacak kadar kıskanmadın beni….demedi.Diyemedi. Adam ona asla,sana olan düşkünlüğümü asla göremedin,hep başkaları için giyindin,kuşandın,taktın takıştırdın,beğenmediğim saçlarına sen kırılma diye ses etmedim,beğenmediğim giysilerine sen kırılma diye karışmadım,arkadaşlarının yanında öyle mutluydun ki benimle bu kadar gülemezsin diye korktum,seni onlardan koparamadım bu yüzden.Çocuğumun annesi olmanı öyle çok istedim ki...demedi.Diyemedi. İkinci celsede boşandılar. Adam hafta sonları briç partilerine,hafta içi playstation maçlarına devam etti. Kadın iki estetik operasyon daha geçirdi.Saçlarını kısacık kestirip,ateş kızılına boyattı. Bazen birbirlerine mail atıyorlar. Söyleyemediklerini değil,karşı tarafın duymaktan hoşlandığını zannettiklerini yazıyorlar birbirlerine sadece.

Hiç yorum yok: