sağtık

SEYHAN GÜNEYE AKIYOR

Çok arkadaşım oldu,çok dostum olmadı. Zaten etrafındaki kişi sayısı arttıkça dost sayısı azalır. Kendinden bir parça gibi görebildiğin herkes dostundur.Seni senden iyi bilen,dostundur.Sevinmene senden çok sevinen dostundur. Yeni bir ortama girdiğinde,en zoru ilk hafta,arkadaşlık edebileceğin birilerini bulmak,ortada sap gibi kalmaktır. Herkes sana bakar,seni gösterir zannedersin birbirine. “Bak bu yeni gelen” Yanına iyi niyetle,anlayışla,güler yüzle yaklaşacak,seninle iki satır konuşacak birini bekler durursun.Hatta bazen bu şekilde yaklaşan kişilere yapışır kalırsın. ‘’Dost dost diye nicesine sarıldım…” Bundan onbir sene önce,yeni göreve başlayacağım okulda da aynı duygular içindeydim.Her yeni görene kendini tanıt,eften püften sorularına cevap ver.İstemeye istemeye gülümsemeye çalış. Sonra o geldi yanıma. Saçı başı,üstü,kılığı,ayakkabıları,tercih ettiği renkler,yürüyüş biçimi,yüzündeki gram makyajsız sadelik,tipik bir sosyalist,idealist kişilikle karşı karşıya olduğumu gösteriyordu.Saçları aynı benimkinin rengindeydi.Ve benimkiyle aynı kısalıkta,aynı biçimde kesilmişti.Boyu benden belki üç beş santim daha kısa,beden ölçüsü,zayıflığı bire bir benim ölçüm! Kendimin makyajsız halini birden karşımda görünce şaşırmıştım tabii.Hem bana,hem de yıllar önce ayrık akıl olduğu için izini kaybettiğim bir tanecik arkadaşıma benziyordu. Bu benzerliğin şaşkalozluğu içindeyken ona çayın ne zaman hazır olabileceğini sordum,ikinci dersin teneffüsünde hazır olur,beraber içeriz dedi. İlk sorum,Sivas’ lı olup olmadığıydı.Hayır ama Samsun’luydu,ilk harfini tutturmuştum en azından,buna gülüştük.Sivas sorusu,sevgili ayrık akıl arkadaşıma olan benzerliğinin bir hemşehrilik bağından gelip gelmediğini merak ettiğimdendi.Bu çıldırtan benzerlik bir yerden mutlaka haklı çıkmalıydı.Sonra sonra anladım ki Alevilikti aralarındaki tek ortak yön,benim gönül dalıma bağlanmış birer kırmızı kalp olmaları dışında. O gün bilmiyordum hayattaki en sağlam,en hakiki dostla tanıştığımı tabii.Sonraki günler,o üzerindeki o komünist hallerini benimle beraber attı,ben üzerimdeki o çekingenliği onunla beraber attım. O,inanmayı öğrendi,ben karşılıksız sevmeyi. Hayatta gülünecek ya da gülünmeyecek ne varsa,hepsinde fikir birliği içindeydik.Uzun teneffüslerde,aramızda fısır fısır konuşur,çay odasındaki kalabalığın farkında bile olmadan,başka bir alemden kahkahalar atardık.Hallerimiz ve tavırlarımız o kadar birbirinin kopyası olmuştu ki,öğrencilerimiz,ikimizin akraba olduğu konusunda birbirleriyle iddiaya giriyorlardı.Duruşumuz,tavrımız,tepkilerimiz bile aynıydı çoğu kez.Bu kadar ruh ve beden benzerliği hem öğrencileri hem velileri şaşırtıyordu. Duruma şaşırmayan tek bizdik herhalde. Mevlana ve Şems gibiydik,yıllardır birbirimize ne kadar hasret olduğumuzu bilmeden yaşamış,birbirimizi bulunca da bunu büyük bir olağanlıkla karşılamış ve olduğu gibi sindirmiştik. Onun tek endişesi vardı,askerliğini yapmakta olan eşim eve geri dönünce,ona eskisi kadar zaman ayıramayacağımı,şimdiki arkadaşlığımızın biraz sekteye uğrayacağını düşünüyordu.Ama asla bu olmadı.Eşim de onunla tanıştığı andan itibaren onu kanka kabul etti,birbirlerini çok sevip saygı duydular. Bir gün ,o sıralarda dört yaşında olan oğlumla da tanıştılar ve bir nehrin denize kavuşması olayı ikinci kez gerçekleşti.Oğlum onun kucağına bir zıpladı,o oğlumu bir kucakladı…aradan bunca zaman geçti,hala oğlumun gözbebeğidir,hala oğluma kendi öz evladı gibi sevgiyle sarılır.Aralarında,benim hiçbir katkımın olmadığı bir dostluk ve naz geçme anlaşması oluştu. Hayatında beni bir gün bile incitmedi. Hayatında beni bir gün bile sevmediği olmadı. Hayatında,benim olmadığım günlerinde bile benim onun yanında olduğumu düşünmekten vazgeçmedi. Bir gün ramazan ayında,oruç tutasım geldiği bir günde,neden olduysa oldu,benim sigara ve çay krizim tuttuğundan,onun bana söylediği bir cümle üzerine olağanüstü aşırı bir tepki vererek kalbini kırıverdim.O gün bile bir kez bana sesini yükseltmedi,bir kez kırıcı bir sözle karşılık vermedi,hayatta bundan daha güzel bir karşılık olamazmış bir insanı yaptığından utandırmak için.Eve ağlayarak gittiğimi hatırlıyorum,sırf onu hak etmediği halde incittiğim için.Binbir mesajla gönlünü almak istediğimde,ne kadar olgunlukla affedivermişti beni.Bir gün onun kadar olgun ve öfkesiz,hayatla ve insanlıkla barışık olabilmeyi çok isterim. Dostunuzun yanında ,gaz çıkarmak,geyirmek sizi utandırır mı? Bizi kahkahalarla güldürürdü.Beraber attığımız onca kahkaha bu gün hala içimde bir yerlerde su yüzüne çıkmayı bekler durur,hiç birisini unutmadım.Her kahkahanın ve her hüznün çetelesi vardır içimde. Ne bizde kaldığı ve bana aşure getirdiği ve benim aşırı aşure yüklemesinden mide fesadı geçirip kustuğum,hastalandığım,ama sabaha karşı acıkıp kalkıp dolaptaki aşureyi bitirdiğim o geceyi,ne oğlumun onu zorla elbise askılığının arkasına çekip filmlerdeki gibi öpüşme egzersizleri yaptırmasını ve onun kahkahalarla bu egzersizlere yalandan razı oluşunu,ne yıllanmış şarabı gündüz gündüz içip akşamüzeri zom oluşumuzu,ne ameliyattan yeni çıktığım günlerde gittiğimiz bir gecenin ayazından üşümeme razı olmayarak üzerindeki paltoyu zorla bana giydirişini,ne sıkış tepiş arabanın içinde oğlumu kucağına alarak katlandığı yolculuğu,ne o tatil günlerimizdeki muhteşem boşvermişliği,ne bana havuzda balıklama dalmayı öğrettiği günü,ne beraber alışverişe gidip onu postallardan,gri ve siyah renkli elbiselerinden kurtarmaya soyunduğum anlarımızı,ne pazara gidip dönüşte aldığımız tüm erikleri ve salatalıkları yarı yolda bitirip tekrar yürüye yürüye pazarın yolunu tutuşumuzu,ne elimde makas ve iki kutu boyayla kapısına dayanıp seni bu boz ayı postu rengi saçlardan kurtarmaya geldim dediğim ve aşırı gür saçlarına boya yetmediği için tıpış tıpış süpermarketin yolunu tuttuğum günü unutabilirim. Ne hissedersem hissedeyim,o günkü ruh halim ne olursa olsun bana hep katlandı.Bazen ilacım,bazen bankamatiğim,bazen aynam,bazen gardrobum,bazen ablam bazen evladım oldu.Beraberce şarkılar söyleyip sazlar çaldığımız o gecelerde,gözlerine bakıp bakıp,hep bu insanı karşıma çıkaran kadere şükrettim. Birkaç sene sonra o kendi asıl eğitimini aldığı sektöre geçti,öğretmenliği bırakıp.Ben de yeni bir okula…Yine yeni bir ortam,yine aynı sıkıntılar ,ve bu sefer yanımda o yok.Her teneffüs arasında öğretmenler odasında gözlerim ve ruhum hep onu ararken,kendi kendime gönlüm hep seni arıyor,neredesin sen şarkıları mırıldanarak içli içli gezerken,orda da bir başka dost karşıladı ilk haftamda beni. Bu kez bir erkekti ama cinsiyetini önemsemeyeceğiniz türde,sadece can yoldaşı olacak türde erkekler vardır hani. Dosttur,ağabeydir,kardeştir,babadır,candır hani.İşte bu iki güzel insan,üstelik aynı mezhepten,aynı müzikleri dinleyip aynı sosyalist hayat görüşüne sahip bu iki farklı ama aynı insan,kaderin bana biçtiği güzel rol sayesinde tanışıp,evlendiler. Kaderin yıllar önce benden koparıp aldığı ayrık akıllı arkadaşım,sevgili eşimi bana tanıştırmıştı ve ona bir söz vermiştim. Demiştim ki bir gün ben de sana evleneceğin adamı tanıştıran kişi olacağım ve nikah şahidin olacağım.Ama olamadı.Birbirimizi hüzünlü bir şekilde kaybettik.Yıllar sonra aynı kader,karşıma o ayrık aklın bir kopyasını ama daha sağlam bir kopyasını çıkardı ve ben yıllar önce bir başkasına vermiş olduğum sözü bu yeni dostumda yerine getirebildim… Hamilelik sıkıntılarında sırf bir şeyler yiyebilsin diye pişirdiğim yayla çorbaları,bü gün hala yüreğimi burkar.Her buram buram tüten yayla çorbası kokusunda ,biraz ondan bir şeyler bulurum.Hatta her biber dolmasında…Açlıktan ölecek kadar yorulduğu bir akşam kendisini bizim eve atıp silip süpürerek yediği biber dolmaları hala onun kokusunu taşır içimde. Birbirimizi aylarca arayıp sormadığımız,aylarca görüşemediğimiz oldu.Ama hep bilirdik ki o ve ben bir yerlerde birbirimiz için atan iki kalp taşıyoruz,bir tek telefonla,birbirimize akacak iki nehir olacağız. O bir yerlerde benim için hep vardı. Ben bir yerlerde hep onu severek yaşadım. Biz bir zamanlar gökyüzünde amaçsız gezen iki sahipsiz buluttuk. Bir gün bir şekilde birbirimize çarptık ve yeryüzüne dostluk yağmurları olarak indik. Birbirimizi ıslattık,birbirimizle yıkandık. Şimdi bu nehir,bu Seyhan,başka bir yöne akıyor. Hayat şartları onu,mesleğini benden çok uzak bir şehirde yapması gerekecek şekilde yönlendirdi. Gökyüzünde iki ayrı bulut olarak devam edeceğiz yollarımıza. Hala mutfağımda yayla çorbası pişecek,biber dolmaları yapılacak.Birileri bir yerlerde arkadaşının saçlarını kesecek boyayacak,birileri bir yerlerde arkadaşına balıklama dalmayı öğretecek,biryerlerde birileri bağlama çalıp Acem Kızı’nı okuyacak…Birileri rakıdan sarhoş olup klozete yapışacak,öteki kusmasına yardım edecek…Bir yerlerde,birileri boş okul koridorlarında dolaşıp gönlüm hep seni arıyor neredesin sen türküsünü mırıldanacak. Başka bir yerlerde başka birileri sabahları iş yerine ilk gelenlerden olup fısır fısır sohbet edip kahkahalar atacak.Birileri birbirine pamuk prenses ve yedi cücelerle ilgili karikatürleri anlatacak beraber gülecekler.Birbirlerine her ikisi de o günden sonra Pamuk diye hitap edecek belki. Birileri birilerinin gözlerine bakıp ne hissettiğini anlayacak,birileri başka birilerini arayıp sadece seni özledim gelip göreceğim diyecek.Bir başkası,yine bir başka dostunun çocuğunun büyümesine şahit olacak,o çocukla aralarında asla yıkılmayacak bir gönül köprüsü kuracak. Birileri bir yerlerde,ötekinin doğum gününde kapısına özel bir mektup bırakacak üzerine bir kuru gül iliştirilmiş… O birileri biz olmayacağız. Bir yerlerde dostluklar kurulacak bir ömür boyu süreceğini önceden kimsenin tahmin edemeyeceği.Birileri saatlerce okey masasında oturup kavga dövüş taş çalarak sabahı edecek… O birileri biz olmayacağız artık. Ama birileri,ne kadar uzakta olursa olsun,kalplerinde birbirlerine büyüttükleri köklü sevgiyi hep içinde hissederek yaşayacak.Bir gelincik çiçeği görüp hep kınagecesicik diye isim verecek yüreği burkularak.Birileri her zaman kadere böyle bir dostluğu nasip ettiği için şükredecek. O birileri biz olacağız. Seyhan’ım güneye akıyor. Yüreğimdeki bu nehir sen neredeysen oraya akacak…Bin cefalar etsen almayacak üzerine. Gönlü hep seni arayacak.Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş diye yüreğinde hep ince bir sızıyla adını anacak… Hayatımın en güzel en muhteşem hediyelerinden biri… Söyle ,yıllar geçse de üstünde,bu kalp seni unutur mu?

4 yorum:

  1. Facebook ta okudum yazıyı.Ağladım ,bir daha anladım se benm hayattaki tek Pamuğumsun...

    YanıtlaSil
  2. Beni birgün bile incitmeyen, birgün bile sevmediği olmayan,benim olmadığım günlerinde bile benim onun yanında olduğumu düşünmekten vageçmeyen bir dostum OLMADI:(((

    YanıtlaSil
  3. Bu gün sırf bu yazıyı okumak için girdim bloğuna Pamuğum. Ne zaman başım sıkışsa, ne zaman yüreğim acısa ilaç niyetine 1 doz en duygusal halimle ve hissederek okuyorum. Kurban olam kalem tutan ellerine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beş yıl önce yazmışım bunu.Beş yıl sonra yine yazsam yine aynılarını yazardım.Hiç bir şey değişmemiş.Seyhan yine inatla güneye akmış.Ordunun dereleri aksa yukarı aksa...

      Sil