sağtık

PİKNİK KABUSU

  

 
Güzel yurduma bahar geldi...
  
Bu ne demek?

Bizim ajan zetiks'in gökyüzünden,yurdum insanını seyrederek yine duman mevsimine girdiklerini morolliona rapor etmesi demek.


Yol kenarlarında,süklüm püklüm gölgesi kendine bile yetmeyen ağaç altlarında beşer onar kişilik kalabalıkların,ataerkil yurdum insanının,açık havada tavuk kanadı şöleni yapması için şartlar ve koşullar müsaittir demek.



Kazara otobandan veya sahil yolundan araç içinde bile bir yere gitmeniz gerekiyorsa,sakın aracınızın camlarını açmayın,sadece sis lambalarınızı açın hatta farlarınızı da yakın demek.

Yoksa olası yanmış et dumanından zehirlenme ya da önünüze fırlayan topu ya da çocuğu o dumandan görememe nedeniyle kaza yapabilme ihtimalinizin yüksek olması demek..


Neden yurdum insanı acıkınca,çimenler üzerinde kanatlı hayvan ızgarası yemeği bu kada törensel ve de kutsal bir şenliğe dönüştürür?


Altı üstü yarım saatte kendi evinde hazırlayabileceğin,toparlayıp temizleyeceğin o sofrayı,doğanın börtünün böceğin,hatta son yıllarda kenelerin içerisinde,içme ve kullanma suyu kısıtlılığıyla,tuvaletten yoksun şekilde sineğin,güneşin veya rüzgarın,hiç biri yoksa başka ailenin topunun ya da ağlayan bebeğinin tacizi eşliğinde kırlarda gerçekleştirme isteği duyar insan?

Ha bir de sanki deprem olmuştur da evlere bir daha girilemeyecektir,ya da dünyanın en ücra köşesine gidilmektedir ya yoldan alınamayacaktır bazı şeyler,hatta belki hiç ama hiç eve dönülmeyecektir düşüncesiyle hazırlanır o piknik torbaları.


Haddinden fazla ekmek,haddinden fazla çekirdek,yemiş,normalde bir günde asla tüketemeyeceğin kadar meyve ve sebze,normalde yine asla tüketemeyeceğin kadar da ne olur ne olmaz yanıma alayım kurabiyeleri,bisküvileri,gofretleri...
Nedir bu yangından mal kaçırma telaşı ile neredeyse bavullarla çıkılan piknikler?

Yedek kıyafetler,terlikler,atletler,şapkalar,minderler,kilimler,toplar,bisikletler,örtüler,su bidonları,mangallar....

O mangalda pişirilecek etler,köfteler,patlıcanlar,domatesler,biberler,soğanlar.
Sonra tabaklar,çay takımları,demlikler,piknik tüpleri.

Bebek varsa onun beşiği,puseti,ekstra çantası.

Radyolar,müzikçalarlar,okey takımları,hamaklar...ay yeter,yazarken bile sıkıldım yahu.

Tüm bunları arabanın bagajına tıkmak bile en azından üç gün alır.
Ha bir de dönüşte tüm bunların kullanılmış,kirletilmiş,yağlanmış,çamurlanmış falan olacaklarını hesap edin.
Tüm bunlarla beraber ev halkının da saçı başı üzeri her yeri yanmış et ve duman kokacaktır.
Üstelik de tüm bu üç günlük kıtlık malzemelerini açar açar açarsın da bir bakarsın o kırın bayırın ortasında,ya maşayı,ya tuzu ya da en ama en önemlisi çayı almayı unutmuşsundur. Eyvaaaah ki eyvah...

Dünyanın sonu gelmiş gibi panikler mangal sorumlusu ya da diğer piknikdaşların. Tüm keyifleri kaçar,üstelik de seni suçlarlar.

Bir de piknik komşuluğu vardır ki pek bir imece nostaljisi yaşatır.Yandaki aileden kömür istemeler,onlara sabun vermeler,onların maşasını ödünç almalar,birbirlerine çocukların yaşını,cinsiyetini sormalar falan ...

Ama gün ilerleyip de ortalık kalabalıklaşmaya başladıkça,sağın solun önün arkan sobelenemeyecek kadar tıkış tıkış aileler tarafından işgal edilmeye başlandıkça,az önce yardımlaştığın aile bile sana batmaya başlar.
  

-Lan herife bak,kıçı kendi minderinde,ayakları benim ağzımda...höst ulan höst...
-Şu yandakilere de gıcık oldum ha,ha bire veledin topu bizim mangala gelip duruyor,kalkıp kesecem şimdi toplarını.
-Ay şunlarla fazla konuşup durmayın ya,baksanıza herif gözünü dikmiş buraya nasıl baka baka çekirdek çıtlıyor,sanki sinema seyrediyor.


ÇEKİRDEK ÇİTLEME TİMİ

Çekirdek dedik de,piknikçilere en sıkı tavsiyem,piknik çantanıza şöyle bir-iki kilo kadar çekirdek koyun,sakın unutmayın.
Kafanızı ne zaman dinlemek isterseniz,ne zaman sessizliğe ihtiyacınız olursa hemen çantadan o çekirdeği çıkartın ve çıtlamaya başlayın.
Kırlara  bayıra, top oynamaya, tavlaya, okeye ve saireye yayılmış ve dağılmış ne kadar aile efradınız varsa,çekirdeğin cazibesine kimse ama kimse dayanamaz.
Çıtla-tükür özgürlüğü açık havadan başka hiç bir yerde bu kadar sınırsızca yaşanamaz çünkü.Ve siz bu şölenin akıl edicisi ve mimarı olarak kendinizle gurur duyabilirsiniz.
Çekirdek poşetine avuçların ardarda dalıp çıktığı o ilk beş on dakikalık süre var ya.Hani hemen ardından gelen çıt çıt-tüüf sesi.Yani çıtlanıp sonra tükürülen kabuğun sesi.
İşte o hengamede sizin için öyle dinlendirici öyle sükun makamından aryalar olarak gelecek ki,kendiniz bile şaşıracaksınız.
Soru sorun insanlara,deneyin...
Kimse çekirdeğe ara verip de sorunuza ağzıyla cevap vermez,baş sallamalar yeterlidir o an.
PİKNİKÇİLER ÜÇE AYRILIR
 Güzel yurdumun üç çeşit piknikçisi vardır.
1-Modernistler
2-Gelenekçiler
3-Melezler

Yenilikçiler,piknik olayını daha bir entel bakışla yorumlayanlardır.Pikniğe masa sandalye,ayaklı barbekü,okey takımları,iskambiller götürülür.
Hepsinde spor ayakkabılar,eşofmanlar,kasketler,güneş gözlükleri falan vardır. Masa kesinlikle örtü ile örtülür hatta aynı desenden bir güneş şemsiyesi bile bulunur.
Küller yere değil kül tablasına silkelenir.
Hatunlar hafif makyajlı bile olabilir.
Hatta barbeküde et yerine mısır,mantar,sebze çeşitleri falan da olabilir.
Cam saklama kaplarında,güzel görünüşlü kurabiyeler,çörekler bulunur.
Kesinlikle kağıt havlu,ıslak havlu falan mevcuttur.

 Gelenekçileri hepimiz ilk görüşte tanırız.
Steyşın tip dediğimiz aracın arka bagaj kapısı daima açıktır.
Hatta içerde bebek uyutuluyor olabilir.Kesinlikle bir salıncak,bir beşik falan kurulmuştur.
Yerlerde,kilim vs.üzerinde oturulur,hatta yarı yarıya  uzanılır,yastık olarak kendi elleri kullanılır.
 Etraflarında bolca naylon poşet vardır.
Yarısı çöp,yarısı yiyecek malzemesidir.
Mutlaka hem öğlen,hem akşam eti pişirileceği için torbalar tıklım tıklımdır.
Bolca ekmek alınmıştır.
Karpuz kesin vardır.
Kadınlar yerde ya çiğköfte yuğurur,ya salata doğrarken görülür.
Kadınlar genellikle desenli etekli ,uzun tişörtlü ve tülbentlidir.
 Beylerde beyaz atlet,şort,eşofman altı falan olmakla beraber,ayaklarda terlik en önemli aksesuardır.
Terlik yoksa,arkasına basılmış ayakkabı da aynı işi görmektedir.
Piknik tüpünde kocaman çaydanlıkları kaynamaktadır.
Kesinlikle her sohbetlerini,konuşmalarını kavgalarını bile işitebilirsiniz çünkü seslerini etrafa duyurmaktan hiç çekinmezler.
Küfür ederlerken bile göz göze gelseniz,onlar değil siz utanırsınız.
Çocuklar ayrı bir koloni olduklarından,onlara ayrı bir yer kiliminde ekmek arası sofrası kurulur.
 Kalabalıkta kim daha fazla et kapacak mantığıyla bilinçsizce sofrada tıkınılır. Erkekler doyunca kestirir,kadınlar doyunca,memelerini hoplata hoplata yakartop oynarlar.
Ya da istop bu grubun en eğlenceli sporsal aktivitesidir.
Bu grubun bir de piknik dönüşünde,arac dikiz aynalarına ot tıkıştırdıkları gözlemlenmiştir.
Ayrıca,güneş batsa bile kalkıp evlerine gitmez,kesinlikle bir de akşam mangalı yakarlar.
Belki sabah işlerine bile ordan direkt gidecekleri düşünülebilir. Amma velakin pikniğin anlam ve manasına en uygun hareket eden,pikniğin hakkını vererek en çok eğlenen grup da bu gelenekçi gruptur.

Melezlere gelince,onlar ne birinci grubun davranış eğilimini gösterirler,ne de gelenekçilerin.
Bu iki grubun da bazı biçim ve hareketleri arasında sıkışıp sandviç olmuş gibidirler.
Masa sandalye getirir ama yerde otururlar.
Spor ayakkabı giyer gelir,ama gün ilerledikçe terliğe geçiş yaparlar.
Eşofman giymişlerdir ancak eteğin altından.
 Arabaları lükstür ancak o arabaların stereo teyplerinden,genellikle yörelerinin sanatçılarını dinlerler.
Hamak getirir ama birtürlü bağlamayı beceremeyip salıncakla yetinirler. Ya da bebeği uyutmak için kullanırlar.
Gelenekçilere küçümseyerek bakar,modernistleri ise görmemiş diye eleştirirler.
Lüks piknik sepeti seti getirilmiştir ancak yine de eşyalarını torbaların içinden çıkardıklarını gözlemlersiniz.
Kilimleri vardır ama yastıkları da vardır.
Masa örtüleri vardır ama üzerine gazete de sererler.....falaaaaan filaaaann...

KAHRAMAN MANGALCI

Bu üç grubun da tek bir birleştikleri nokta vardır...
Hepsinin mangal yakıcısı kesinlikle erkektir...
Mangalın başına oturur ve etrafa etlerle,sebzelerle ilgili emirler yağdırırlar.
Daha ilk kanadı ızgaranın üzerine atar atmaz,salatayı yapın,ayranı soğutun,benim rakım hazır mı,bacanak gel de şu köfteleri tuzla,falan diye ,bildiğin,aşçı yamağı muamelesi yaparlar herkese.
 
İlk önce kömürleri maşayla,sonra plastik eldivenle tutmaya kalkışır,en sonunda on parmak dalarlar simsiyah kömürlerin içine.Sonra hanım gel su dök,sabun nerde,aman pirzolalar yandı diye söylenip dururlar.

Çok konuştum canınız mangal çekti değil mi?
Müjde,hafta sonu havalar çok güzel olacakmış... Etleri hazırlayın.
Ne?
Piknik sevmez misiniz?
Yoksa siz Yurdum İnsanı değil misiniz?
Sizi çok sevdim,size canım diyebilir miyim?



Hiç yorum yok: