sağtık

Kenar mahalle iti MİLYONERİ


Slumdog,aslında bir hayvan türü değil elbette,bir mecaz,bir argo.
Kenar mahalle iti,sokak iti,varoş iti gibi bir tanımlama kelimesi.
Jamal Malik de işte bu itin ta kendisi.

Çocukken Hindu –Müslüman çatışmasında,annesi öldürülünce,abisi Selim ile sokaklara düşüyor,binlerce,milyonlarca Hintli çocuk gibi.
Oysa orijinal kitapta ise asıl kahraman,annesi Müslümanlar tarafından öldürülen hristiyan Thomas.
F
ilmde,bir müslümanın  bir hristiyanı katletmesi ,sinemasal açıdan siyasi ve ideolojik sakınca yaratır diye değiştiriliyor.
Jamal (aslında bildiğimiz Cemal) abisiyle beraber bu “ bok çukuru “denilecek hayatı sürerken ( çok minikken sahiden de kendi isteğiyle bir bok çukuruna düşmüşlüğü de var) bir yetim daha katılıyor aralarına,hayatının aşkı olacak ve hayatının geri kalanını anlamlandıracak olan Lattika…

Abisi,Selim,Cemal’e nazaran daha bir ipini koparmış,daha bir varoş iti,daha bir yırtık,kurnaz,çıkarcı,üçkağıtçı vs…
Bu kimsesiz üç Bombaylı,hayatın türlü rezaletine birlikte katlanırlarken,Cemal,Lattika’yı bir zamanlar öğrenciyken, yetim kalınca yarım bıraktıkları okulda öğrendiği ,üç silahşörlerden üçüncüsü olarak kabulleniyor ,abi kardeş Athos ve Portos’tan sonraki üçüncü silahşörün,Aramis’in adını hiçbir zaman öğrenme şansı bulamamış olsalar da…

Cemal için o üçüncü silahşörün adı sonsuza kadar Lattika olarak kalıyor.


Çocukluktan ilk ergenliğe ordan delikanlılığa geçiş süresinde,hayatın çeşitli oyunları,Cemal’e kah bir ünlü şiirin şairini,kah Rama tanrı figürününü elindeki nesnenin ne olduğunu,kah 100 dolarlık banknotun arkasında hangi ABD başkanının resminin olduğunu,kah ünlü bir filmin kahramanının kim olduğunu öğretiyor enteresan tesadüflerle.


Hem öyle ki bu tesadüfler,hayatının belli başlı mihenk taşları olarak belleğine kazınmış acı anılarının birer sonucu olarak.

Okul değil ama hayat öğretiyor Cemal’e bütün bunları.

Ve sevmeyi…ve sadakatle bir aşka sahip çıkmayı…ve kardeş ihanetini ve paranın acımasızca tüm akrabalık duygularını nasıl yok edebildiğini.

Seneler sonra,sadece artık izini kaybetmiş olduğu Lattika’nın kendisini seyretme ihtimali var diye Kim 500 Bin İster yarışmasına katılıyor.

Sorulan tüm sorular,Cemal’in hayattaki acı tecrübeleri ile öğrendiklerinin bir sınanmasıdır tuhaf bir başka tesadüfle.
Cemal her soruda,kendi acı geçmişinin izleri ile yüzleşerek ,doğru şıkları işaretleyip,bir sonraki soruya hak kazanıyor.

Final sorusuna bir soru kalmışken,yarışmanın o günkü süresi doluyor ve final ertesi güne kalıyor.
Burda filmi izlerken en çok yadırgayacağınız şey,Hindistan’da yarışmanın canlı olarak ekrana getiriliyor olması.Telefon jokeri bile olan bir yarışmanın canlı olarak yapılması teknik ve mantık olarak mümkün değil tabii.

Üstüne üstlük bir de şu var ki,bir soruda soru sorulduktan sonra reklam arası veriliyor ve Cemal de sorunun cevabının herhangi bir seyirci fısıltısı veya sunucu kayırması ile verilmesi ihtimaline rağmen o reklam arasında tuvalete götürülüyor.

Yarışma sunucusunun hain ihbarı ile yarışma ertesi güne devrettiğinde Cemal hile yaptığı gerekçesiyle tutuklanıp sorguya alınıyor ve polisteki sorgusunda ,paralel kurgu ile seyirci Cemal’in her sorunun cevabına nasıl bir tesadüfle vakıf olduğunu işte o hayat hikayesinden öğreniyor.


Final sorusu ise Cemal’in hayatı boyunca merak ettiği ama hiçbir zaman öğrenme şansı bulamamış olduğu bir sorudur.

Kalan tek joker hakkı;telefon jokeridir.

Onu kullanır ve hayattaki tek akrabasını arar.

Ne yazık ki ağabeyi de bu sorunun cevabını öğrenme şansını çok küçükken Cemal’le birlikte kaybetmiştir,üstelik çalan telefonu açacak kişi o anda ağabeyi de değildir.

Telefonun ucundaki kişi Cemal’in hayatını  o yaşına kadar şekillendirmiş olan üçüncü silahşörüdür …Ama bu silahşör,sorunun cevabını bilebilecek midir?

Filmin sonunda yönetmen Bollywood sinemasına saygı duruşu niteliğinde tipik Hint şarkılı- danslı bir son hazırlamış.
Özellikle finalde çalan Hintçe şarkılar inanılmaz güzel.
Bunun haricinde film boyunca dinleyeceğiniz tüm şarkılar da ayrıca  ruhu olağanüstü okşuyor.

 Cemal’in ilk çocukluğunu oynayan Hintli yumurcağı alıp bağrınızın tam ortasına basasınız geliyor.Diğer oyuncular da sıradanlığın doğallığı içine çekiyor izleyiciyi.

Ama içimde ukdedir,enteresan bir konu ve enteresan görüntülerine rağmen bence en iyi Film olarak Oscar’ı Benjamin Button’dan alabilecek bir film değil.Benjamin Button'un o konuda hakkının yendiğini söyleyebilirim rahatlıkla.

Üstelik,kitaptan oldukça farklılaştırılmış olgular ve ana karakter üzerinde oynamalar olmasına rağmen,en iyi uyarlama ödülünü de aldı.

Kitapta yazar şans faktörünü öne çıkarmışken,senaryo,kader faktörüne yoğunlaşmış.
Sonra da kalkıp en iyi uyarlamadan sözediliyor.
Yeri gelmişken belirtmek isterim ki,kitabını okuyup da sonradan filme aktarılan eserler içinde,aman ya rabbim bu nasıl bir tıpatıp uyarlamadır  diye dudağımı uçuklatan tek eser Peter Jackson’un  yönettiği Yüzüklerin Efendisi üçlemesidir.
Sanırım J.R.R.Tolkien,öldükten sonra Jackson’un bedeninde yeniden hayat bulmuş.

Uzun lafın kısası,gönlüm Benjamin’de kaldı.
Gidip izleyin kendiniz karar verin.Asla sıkılmayacağınız garanti.Hatta o bildik stüdyo görüntüsü,bildik müzikleriyle Kenan Işık’lı Kim 500 Bin ister yarışmasını özleyenlere de güzel bir nostalji.
Ama ille de Benjamin Button…
Geçende bir röportajını okudum Reha Muhtar’ın.En son neye ağladığı sorulduğunda,B.Button’ın sonlarında hüngür hüngür ağladığını söylemişti.Ben ise film bittikten sonra iki gün daha ağladım.
Ha,en çok ağlanan en çok gülünen en iyi midir,elbette ki hayır.
Ama insanda iz bırakmalı yahu bir şeyler…
Sophie’nin Seçimi gibi,Yeşil Yol gibi,İhtiras Fırtınası gibi…Yüzüklerin Efendisi gibi…

3 yorum:

  1. gönül yorgunu1 Haziran 2009 19:17

    harbıdennn superrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr bır fılımm ızleyıın dıyorum o kadar::=:):):):):):):):):):)9:):):9.

    YanıtlaSil
  2. gerçekten hafızamdan silinmeyen bir film.. bu hafta tvde de cıktı tekrar izledim. "esaretin Bedeli"ni de tavsiye ederim, eger kaliteli ve etkileyici bir film izlemek isterseniz..

    YanıtlaSil
  3. @gönül yorgunu;r'leri uzattığın kadar var gerçekten,süper...
    @yıldız tamircisi,Morgan Freeman'ı çok severim ve Esaretin Bedeli hakkındaki fikrine sonuna kadar katılıyorum....bak bu konuda da bir post yazabilirimişim aslında hiç aklıma gelmemiş...gerçekten de kaliteli kelimesinin tam karşığılını veren filmlerden biridir.

    YanıtlaSil