sağtık

WATASIVA CANDY....

80'li yıllar benim içimde gelişti,bir yerde.
Ben de 80'li yıllarda geliştim.
80 sayısı çok önemlidir benim kuşak için.

Babamın memuriyeti nedeniyle bulunduğumuz Diyarbakır'da,apartmanın ilk televizyonunu biz almıştık.
Siyah beyaz National marka.
Körükle açılıp kapanan bir televizyon dolabı kapağının içinde dururdu o televizyon.
Akşamları saat 18'de İstiklal Marşı ile yayın başlar,ardından karıncalı,karyağdılı,cızırtılı paket görüntülerle ekrana gelen PİLLİ BEBEK izlerdik.

Çocuk olmanın en güzel tarafı,birilerinin sürekli sizin için bir şeyler çizmesi,boyaması ve bunu canlandırıp,seslendirip,ekrana koymasıydı.
Zaman içinde,iki İstiklal Marşı arasında süren yayınlar gelişti,çeşitlendi.

 
Hatırlayabildiğim en eski çizgi film,TONTON'lardır.
Belki ilk izlediğim değildi ama benim hafızamda İLK olarak almış yerini.

Bunlar garip bir aileydi,her biri istediği şekli alabiliyordu.Elastik vücutları,uçak,apartman,köprü,tren...aklına ne gelirse onun biçimini alabiliyor ve o şey kadar da dayanıklı olabiliyordu.

Başta tek tonton vardı sonra siyah bir tontonla evlendi,bir sürü çocukları oldu.


Değişmeden önce,HOP HOP HOP DEĞİŞ TONTON,diyordu dış ses.
Ve tonton değişiyordu.Bazen bir gül,bazen bir ambulans,bazen bir ağaç oluyordu.

Çocuk ruhunuzda,bu şekilde değişebilmenin dayanılmaz cazibesi size ne hayaller kurdurur bir düşünün.
Fransız kökenli bu çizgi filmin orjinal adı BARBAPAPA imiş seneler sonra öğrendim.
Bu gün bazen internetten izliyorum ama aynı tadı vermiyor.
Biliyorum artık kimsenin asla böyle değişemeyeceğini,hayal dünyam beslenmiyor,çocuk zihnim yok artık.
Aynı tadı alamıyorum.

HEIDI
Sonraki zamanlarda,konulu çizgi diziler taht kuruyor gönlümüzde.
Heidi de bunlardan biri.
Sağlıklı,kısa boylu tıknaz,elma yanaklı bir Alman kızı.
Japon elinden çıkma bütün çizgi karakterlerde,suratlar aynı.
Kocaman abartı gözler,minicik ağız,miniminnacık bir burun.
Ama o ağız ağlarken ya da çığlık atarken öyle bir büyüyor ki,içine dünyanın yarısının sığabileceğini düşündürüyor.
Japon MANGA'larının ortak özelliği.

Müziği,sözleri bile aklımda.

heidi, heidi, 
deine welt sind die berge
heidi, heidi, 
denn hier oben bist du zu haus
dunkle tannen, grüne wiesen im sonnenschein
heidi, heidi, brauchst du zum glücklich sein....
Oyun için koşturduğumuz boş arsalarda,arka bahçelerde,Heidi gibi koşup zıplamak,Heidi gibi acıkıp ekmeğe saldırmak.Ama keçi sütü yok,olsun.Biz de kutu süt içeriz.
Bu kızın vurdumduymazlığı,o Alp dağlarında çıplak ayak,çorapsız ve etekle koşuşturması,nalet Alp Dede'ye bile tahammül gücü,üzerimde salak Polyanna'dan daha fazla etki bırakmıştır.
ŞEKER KIZ CANDY

İşte çocukluğumun travması.
Bu çizgi diziyle büyüyüp ,ilk bluğunda bu diziyi izleyip,travma yaşamayan genç kız var mıdır?
Ya şu şarkıyı hatırlamayan?

sobakasu nante 
ki ni shi  nai wa
hanapecha datte datte datte okini iri
otenba itazura daisuki
kakekko sukippu daisuki
watashi wa watashi wa watashi wa candy

vataşiva kendi...
Anthony'nin attan düşüp ölmesini kaldırabilecek bir bünye var mıydı dünyada?
Bu travma ile 8-12 yaş arası cocuk nasıl başetsindi?
Ve sonra karşımıza çıkan öteki yakışıklı 
 Terrence Grandchester..
Terry....yakışıklı,esmer,bir gözünün üzerinde hep perçem düşmüş olan Terry.
Türkiye'de yayınlanan son bölümlerde, 
Terry bir gemiye atlayıp aktör olma hayallerinin peşinde Amerika'nın yolunu tuttu. Candy bunu, Terry'nin ona yazdığı bir mektuptan öğrendi ve hemen limana gitti ama yetişemedi. O da sonunda okulu terkedip Amerika'ya gitti....
 Hayatta olduğumuz sürece bir gün tekrar karşılaşacağız,demişti Candy yaşlı gözlerle Terry'nin gemisinin ardından.

Veee?Evet bu kadar.
Türk izleyicisine ikinci travma...
Gerisi yok.

Yılmadım araştırdım ve uzun maceralardan sonra,Terry ile Candy'nin kavuşmasını beklerken aslında Candy'nin gerçek aşkının başka birisi olduğunu ve yıllar içinde hep onu içinde büyüttüğünü öğrendim.Terry ile değil,yıllar sonra kim olduğunu öğrendiği gerçek aşkı ile mutlu olduğunu öğrendim...hüngürt.

GEORGIE-CICI KIZ

Sarı saçlı manga karakterlerinden birisiydi bu da...İki üvey abisi birden kıza aşıktı.Hatta bir donma sahnesinde,üvey abilerden birisi kızı çırçıplak soyup üzerine uzanmış ve vücut ısısı ile kızı donmaktan kurtarmıştı.

Birtakım maceralardan sonra Georgie,aşık olduğu zengin lordu terkederek çiftliğe,üvey ağabeylerden Abel olana döndü ve onunla evlendi.

Bir sahnede erkek kılığına giren anime kahramanımız,kaza ile gömleği yırtılınca cart diye memeleri ortaya çıkmıştı da yine o yaştaki bluğ-TRT izleyicilerine bir başka travma yaratmıştı...Sevişen,doğuran ve erotik görüntüler veren ilk anime kahramandır ekranlardaki.
Bir nesli ağlamaktan helak eden cizgi dizilerden biriydi ayrıca,tıpkı Candy gibi.

ARI MAYA ve  BASTIR WİKİNG
Arı Maya,salak bir arıydı,sürekli başına belalar gelirdi,büyüklerin sözünü dinlemezdi tıpkı pinokyo gibi....
Eşek arıları,kurbağalar falan hep bunun düşmanıydı.
Bir de haydi bastır hop hop hop diye kürek çeken gemici ırk wikingler vardı.Minik Viking'in aklına orjinal bir fikir geldiğinde burnunu kaşır,sonra kafasının üzerinde triiiinnkkk diye bir ampül yanardı...Bütün ırkını sürekli belalardan falan kurtaran bir veletti.

UÇAN KAZ MORTON VE NILLS
Nills,sürekli hayvanlara eziyet eden ,annesini sürekli uzen bir çocuktu ve bir gün bir şekilde-hatırlamıyorum-sihirle minicik bir fare boyutuna getirildi ve uçan kaz Morton'un sürüsü ile ordan oraya uçmaya başladı...
 
Böylece hayvanların içinde yaşayarak onları tanıyor,içindeki kötülüğü öldürüyor,aklı başına geliyordu falan...

O dönemde çocuk aklıma takılan şey,bu kaz sürüsünün uçarak onca yolu katetmesine karşın,düşmanları olan tilki Rex'in nasıl olup da her yerde onlara yetişip karşılarına çıkabildiğiydi.
Bu da benim çocukluk travmalarımdan birisi olarak anime dünyamda yerini almıştır.
Bu İsveç'li çizgi kahraman,duyduğuma göre 20 kron'luk kağıt para'nın arkasında kazın üzerinde uçarkanki pozuyla yer alıyormuş.

Bizim duygusal ve öğretici çocukluk kahramanlarımızın yerini yıllar içinde,yu gi oh'lar,tsubasa'lar,beyblade'ler,benten'ler,pokemon'lar,powerpuff girls'ler aldı...hepsi teknolojik,hepsi süper güçlü kahraman...

Hiçbirisi unutturamadı Terry'nin tek göz üzerine düşmüş kahküllerini ya da Georgie'nin yırtık gömlekten fırlayan göğüslerini...:)







 



6 yorum:

  1. başlığı görünce hemen gelip baktım gene neler döktürmüşsün diye:))
    candy'yi bende çok severdim şimdi verseler oturur yeni baştan izlerim zaten tüm bölümlerinin yayınlanmaması ve yarısını izleyemediğimizden içimde uhtedir o çizgi film ,ne olurdu Terry ile kavuşsaydı da görseydik değil mi yani :)

    YanıtlaSil
  2. Baharda bizim bahçeye gelen "tombiş" çizgili arıları "arı maya geldiii" diye seven biri olarak derim ki: Ay eline diline sağlık Tüliş!

    YanıtlaSil
  3. @Rebelim;
    Candy'nin şarkısını bazen netten dinlerim sırf o günlerimi yadetmek için.Aslında TRT arşivlerini yeniden açsa,nostalji kuşağı adı altında yeniden yayınlasa hepsini değil mi?Sabahtan akşama kadar hepsini hiç üşenmeden izlerim ben de aynı senin gibi.
    Dediğim gibi,Terry ünlü bir tiyatro aktörü olmuş,Candy de hemşire olmuş...Uzuun uzun bölümlerde bunların kavuştu-kavuşamadı draması işlenmiş sonra yıllar öncesinden tanıdığı biri gelmiş hastaneye ve o kişi Candy'nin hayatına oturuvermiş...Sonra Candy anlamış ki yıllardır Anthony zannedip aşık olduğu o ilk kişi meğer bu adammış yıllarca bilmeden bu kişiye aşıkmış...sonra bu ikisi mutlu sona ermişler,Terry ile değil yani...

    YanıtlaSil
  4. @Cerenmus,
    Bak gördün mü bizim nesil arıları bile sevmeyi öğrendi çizgi filmlerden...şimdiki nesil teknolojik robotları,olmayan pokemonları seviyor hayalinde...bizler şanslıymışız demek ki.
    Senin de yorum yazan eline sağlık...:)

    YanıtlaSil
  5. Calimero vardı birde Tulişim,bilmiyorum Türkiyede varmıydı o dönem.Beim çocukluğum Hollndada geçtiği için ora izlemiştim.Kafasında yarım bir yumurta kabuğundan şapkası olan siyah bir ördekti.O kadar benimsemiştimki,adımı soranlara o dönem .....''calimero,,diyordum yaa..

    YanıtlaSil
  6. @Limonum,calimero'yu duydum ama benim küçüklüğüme denk gelmiyor sanırım...bu arada çok güldüm kendini calimero diye tanıtmana...

    YanıtlaSil