sağtık

ÇÖPLERİ ANCAK KÖPEKLER KARIŞTIR

Bir insanı,yakından tanımak için kaç yıla ihtiyaç var?

Kaç acıda,kaç felakette,kaç sevinçte gösterir insanlar içlerindeki filigranı?

Işığa tutunca yüreği ak mı kara mı belli olur mu,kağıt para gibi?

Yaratıcının herkesin içine gizlediği dekoderi çözebilmek,şifresiz ,boyasız,maskesiz yalın halini görebilmek için ne kadar süre beraber olmak gerekir?

İnsan değişken bir yaratık.

Beş yıl önceki sen ile şimdiki sen arasında bile dağlar kadar fark varken,başka bir insanı tanıyabilmek mümkün mü?

Birisine,kendini anlat dediğinde,ne kadar anlatabilir?

Hırslarından,yüreğindeki gizli kıskançlıklarından,zaman içinde biriktirdiği nefretlerinden,ezilmişliklerinden söz edebilir mi açık yüreklilikle?

Yüreğimin gizli köşelerinde hep içten içe şunu şunu istedim,ama sonuçlar hep şu şu şu oldu diyebilir mi?

Bırak bu sırları başkasına anlatmayı,daha kendisine bile itiraf edebilmiş mi ki?

Daha kendisi bile gizli dehlizlerinde ne hayaller ,ne tutkular,ne nefretler geziyor,farkına varabilmiş mi?

Kimse bir başkasını tanıdığını iddia edemez!

Kimse,kendisini en iyi tanıyanın yine kendisi olduğunu da iddia edemez.

Öyle taraflarımız var ki,kendimizin bile farkına varmadığı,bir başka göz,bir başka yürek çoğu zaman bizden daha iyi gözlemleyerek anlatıverir bizi bize.Bazen şaşırtır bunları duymak,bazen utandırır,bazen inkar ederiz,kendimize toz kondurmayız çoğu kez.

Bazen de öyle taraflarını yakalarız ki bir başkasının,onun kendisinin asla farkında olmadığı,asla kabul etmediği şeyler…nasıl etsek de söylesek,nasıl etsek de farkına vardırsak diye yarılıp dururuz.

Bir şeyi çok yakına,gözümüzün bir santim ucuna kadar getirdiğimizde,o şey bulanıklaşır.Görüntü dağılır,bozulur.Pikseli düşük fotoğraflar gibi olur.

Hayatımızdaki bazı insanlar da bu pikseli düşük fotoğraflar gibidir.O kadar burnumuzun dibinde,o kadar gözümüzün içinde,o kadar yakınımızdadırlar ki,yakınlıktan doğan görüntü kaybı nedeniyle,o kişiye ait fotoğrafın bütününü,tamamını,manzarayı göremeyiz.

Netlik ayarı olmaksızın,burnumuzun üzerinde taşıdığımız yakın gözlüğümüz gibi,yarı bulanık,yarı net biçimde onlarla yaşar gideriz.

Hayat tecrübelerim bana öğretmeye devam ediyor ki,bir insanı en iyi tanımanın yolu,onu burnunuzun ucundan biraz daha öteye itmek.Biraz daha uzaktan izlemek.

İnsanlar,hayatımızdan çıktıkları ya da hayatımıza uzak kaldıkları zaman,burnumuzun dibindeyken göremediğimiz şeyleri çok net görmemize olanak verirler çünkü.

Yakınlaştıkça görüntü bozulur,uzağa aldıkça gerçek yüzlerini,gerçek kimliklerini görürsün.

Ve o insanlar,hayatınızın içindeyken,burnunuzun dibindeyken,her ne yaşamış olursanız olun,uzaklaştıkları anda,yaşanan bütün güzel şeylerin ,gözünüzde silinmesi için sanki ellerinden geleni yapar gibidirler.

Kim demiş bir insanı tanımak için çok yakınlaşmak gerekir diye.Tam tersi bence.Başta en yakınına soktuğun kişiyi tanımak için onu biraz kendinden uzaklaştırman yeter.

Ne aşağılık ruhlar çıktı benim hayatımdan böylece,püfff diye…bir üfürmede yok olup gittiler.

Ne seviyesiz hayatlar tanıdım ben benden uzaklaştıkları anda farkına vardığım.

Ne beş para etmez insan müsveddeleri varmış ,burnumun ucundan uzaklaştırdığım anda farkına vardığım,meğer.

İnsan ilişkileri de insanlar gibi değişken.

İnsanların da tıpkı hava durumu gibi,gerçek sıcaklıkları ile,hissedilen sıcaklıkları farklı.

Gerçekte buz gibi olan bir insan,sana yaklaştıkça hissedilen sıcaklığı artıyormuş gibi geliyor bazen.

Ama uzaklaştığın anda,sıfırın altına düşen çok insan tanıdım.

Geçmişte beraber yaşadığın pek çok güzel şey için kendisini bulunmaz Hint kumaşı addeden bir sürü kişi oldu hayatımda.

Karşılıklı yaşanan fedakarlıları,karşılıklı yaşanan anlayışı,karşılıklı alınıp verilen dost elini,uzaklaştığı anda,sadece kendisine ait kutsal bir şey olarak görenler tanıdım.

Geçmişte aranızda iyi şeyler paylaşıldığı için,gelecekte yapacağı tüm yamukluklara,tüm çirkinliklere,tüm hafifliklere,tüm aşağılık davranışlara kredisi olduğunu zanneden zavallılar bilirim.

Ve burnumun ucundan uzaklaştırdığım anda gerçek yüzlerini ağır ağır bir taşın suyun dibine inmesi gibi hazmettire hazmettire gösterenleri…

Dostluk ,bir gün bir tarafın yaptığı bir çirkeflik yüzünden bitiyorsa,şunu anladım ki ,o şey hiçbir zaman dostluk olmamıştır.O şey,bir tarafın öteki tarafı idare etmesi,alttan alması,görmezden gelmesi yüzünden yürüyebilmiş zoraki bir şeydir.

Biten dostlukların ,biten arkadaşlıkların ardından bir taraf sürekli konuşuyor,bir taraf ise sürekli hakkında konuşulan kişi oluyorsa,ben hakkında konuşulan kişi olmayı tercih ederim.Her zaman da öyle oldu.

Birileri,bitmiş şeylerin ardından,hala kendisi yerine öteki tarafı suçlama ihtiyacı duyuyorsa,hala geçmişte yaptığı şeylerin büyüklüğü,alicenaplığı,zartı zurtu hakkında atıp tutuyorsa, hala kendisinin ne fedakar bir dost olduğunu ispat etmeye çalışıyorsa,zaten o dostluk adı altında yürütülmüş boktan şey iyi ki de bitmiş derim ben.

Dostlar,birbirlerine yaptıklarını konuşmaz.

Dostluk öyle bir şeydir ki,senin parasını ödeyerek herhangi birisine yaptırabileceğin bir şeyi konuşmaz dostluk.Dostluk,senin hiç kimseye parayla dahi yaptıramayacağın şeylerin tamamıdır.

Hastalandığında,parasını verip kendine bir bakıcı bulabilirsin.Dostluk bununla ölçülmez.

Parasız kaldığında bankadan,ondan bundan patronundan kredi alabilirsin.Dostluk bununla da ölçülmez.

Kötü günlerinde,zor zamanlarında bir şeylerini parasını ödeyerek de yaptırabileceğin insanlar varsa,bu hizmeti yapan kişi sana ille de dost olacak denilemez.

Dost, hayatta başına gelecek tuhaf durumlarda para ile satın alamayacağın şeyleri sana verebilmek adına yanında olabilen kişidir.

Burnunuzun dibinden uzaklaştırın insanları bazen.Gerçekten ne kadar da yakından tanıyabileceğinize o zaman şahit olacaksınız.

Ve işte o zaman,hayatınızda olması ile olmaması arasında bir fark yaratmıyorsa,salın iplerini gitsin.

Ve ünlü yazarın dediği gibi,atın çöpe ve ardınıza bakmayın.Çöpleri ancak köpekler karıştırır.

2 yorum:

  1. çok beğendim

    YanıtlaSil
  2. Ben çözdüm işi canım sıkkınken gelip okuyunca seni kafa bir rahatlıyor bir anlığına okurken dalıp uzaklaşıyorum.

    Dostluk hakkında bir ton anlam yüklü, ima yüklü yada özlü sözler vardır ya hatta bunları tutup paylaşıp paylaşıp tatmin eder çoğumuz kendini ya.

    Şimdi yazını okuduktan sonra alıp bunu paylaşsınlar diyorum bende:) Bu arada önerini deneyeceğim bakalım biraz uzaklaştırınca piksel netleşip doğru enstantaneyi yakalacak mıyım:)

    YanıtlaSil