sağtık

PERGEL DELİĞİ

Hayatlarımızın ortak elemanları üzerine konuşmaya kendini adamış bir geveze olduğumdan ,konuya nerden başlasam diye hiç sıkıntı cekmiyorum.
Ortak eleman deyince,ilk aklınıza ne gelir? Ya da ortak payda? Kesirler…kümeler…veee Matematik dersleri değil mi?
Kalem kutunuz eğer kumaştansa,o yuvarlak yuvarlak kümeleri çizmek için yanınızda taşıdığınız pergelin ucu,kalem kutuyu hep delmiştir,delecektir.. Sen yıllar boyunca,kümeydi,birleşimdi,kesişimdi,çalış…çiz..sonra aklında tek kalan,kalem kutundaki pergel deliği olsun!
Bilemiyorum hangi çocuk,kümelerin ortak elemanlarını başarıyla bulduğu,yada sıfır virgül bilmem kaçın kesirli sayıya çevrilebilmesinin altından başarıyla kalktığı için,bu gün hayatta daha mutlu,daha kişilikli ve daha güçlüdür.. ........
-Başınız sağolsun,annenizi kaybetmişsiniz -Olsun..!Ben eşit kümeleri çok iyi bilen biri olarak,bu acının üstesinden gelirim.. ........ -Ay..çok üzüldüm şekerim,meme kanseri olmuşsun,birini almışlar… -Ne önemi var şekerim?Ben dokuz basamaklı ondalık sayıları, kesirli sayıya çevirebilen bir kadınım bunu da hallederim..
........ Tabii!!
Memenin diğer kalanını,tam sayıya çevirip,ortak eleman olarak kullandın mı ,tamam.Küçücükken sayıların tacizine uğramış beynin,bunun üstesinden böyle gelebilmek için eğitilmedi mi? -Tankut,seni terk ediyorum.. -Neden Birtanem? -Öküzsün de ondan..kadın ruhundan anlamıyorsun. -Ama Ayla…ben doğal sayılarda çözümleme yapabiliyorum…Yeterli diil mi? -Beni de çözümleseydin keşke ,Tankut.. Onca havuz problemi çözdük de,havuz başında cilt kanseri olmadan kaç faktörlü güneş yağıyla,kaç günde nasıl bronzlaşacağımız ya da selülitlerimizi havuz başında nasıl gizleyeceğimize dair problemlerimizi hala çözemedik.
Mehmetin yaşı ile Ayşenin yaşları toplamı …diye başlayan problemleri çözdük ama,Mehmet kaç yaşında ÖSS mağduru olur ve işsiz gezmekten intihar eder, ve Ayşe,sigortadan kaç yaşında,kaç günlük primle emekli olur ,problemlerini de çözemedik.Hatta Ayşe'nin kaç yaşında gelin gideceğini ve kaç yaşında töre tarafından infaz edilebileceği ihtimalellerini çözmekte bir adım ilerleyemedik...
Bir sınıftaki öğrencilerin ,beşte ikisi kız,geri kalanı erkektir,diye başlayan problemler çözdük.Ama o sınıftakilerin kaçı öğleden sonra ayakkabı boyar,kaçının okul ihtiyaçlarını karşılayacak parası yoktur,hatta kaçta kaçı kız olduğu için okuldan alınmıştır?..Hatta hatta kaçı sırf kız çocuğu olduğu için kocaman rezil amcalar tarafından taciz edilmiştir....?Bunları hele hiiiç çözemedik.
Aynı şehirden,birbirlerine doğru yola çıkan iki arabanın hızları….diye başlayan problemleri çözdük,o arabanın şoförü kaç saattir uykusuz ve hangi sürücü daha alkollü diye başlayan trafik problemlerimizi de hala çözemedik..
Bir küvet,saatte şu kadar damla ile dolarken,aynı anda şu kadar metreküp suyu sızdırıyor…diye başlayan problemleri çözdük,ama İSKİ faturalarını geciktirmeden ödemek,suyu idareli kullanmak gibi problemlerimizi de çözemedik…. Dünyanın suları hala bir yerlerden sızdırıyor ve biz buna çare bulamıyoruz...
Saat farkı problemleri vardı bir de değil mi…? -Bu günkü konumuz saat farkları ,çocuklar..Mesela dünyanın şurasında saat şuykeeen….evet,hesaplayın bakalım Türkiyede saat kaçtır..
Hesaplayın çocuklar..hesaplayın bakalım gelişmiş ülkelerde,zaman farkından dolayı onların tüm sosyal hakları çatır çatır devlet tarafından korunurken,yine zaman farkından dolayı onlar uzaya,yeni kainatlara ve yeni güneş sistemlerine giderken bizler hala derinlere,daha derinlere kazı yapmakta(!) olduğumuzdan,Türkiye de neden zaman hala geriye akmaktadır...
Bu kadar saat,zaman ve çağ farkını,hangi hükumet,nasıl kapatacaktır?!Maalesef bu problemi de çözemedik.
Sadece Milli Eğitim şuuru değildi yıllarca,cocuk beyni tacizi suçunu işleyen..Biz de bu suça,bile isteye,farkında bile olmadan bodoslama iştirak etmedik mi? -Yalan söyleme yavrum..yalan çok büyük bir ayıptır..hem de günahtır -Olduğun gibi görün,olmadığın gibi davranma,çok çirkin bir şeydir bu.. diye martavallar attık cocuklarımıza.
Ama saçlarımızı boyattık,göğüslerimizi büyüttük,renkli lensler taktık,korseler içine hapsolduk,dudaklarımızı şişirttik,kalıcı makyajlar yaptık,protez tırnaklar taktırdık. Niye? Olmadığımız gibi görünelim diye..Herkesi kandırmak için!
Minicikken kızlarımızı güzel kızım,prensesim,kraliçem diye sevdik.Büyüyüp de ben güzellik yarımasına katılacağım dediğinde,ona ilk tokadı yine bizler attık.
O halde,neden ona insan olmak yolundaki ilk sıfatı öğretirken,hep güzelliğinden söz ettik?Tek takıntısı kuaförler,giyim kuşam olan tiki kızlardan biri olsun diye mi?
Oğullarımızı Aslan oğlum diye sevdik..paşam,diye büyüttük..Niye?
Yirmi yaşını geçtikten sonra o aslan oğulların,yüzde sekseni orman kanunlarına göre yaşayıp,orman kurallarıyla evini idare etsin diye mi?Hatta öyle alıştılar ki oğullar bu hayvan kompleksine,eşine evinde köpek,sokakta yılan,yatağında ayı gibi davranabilme potansiyeli geliştirdiler..Paşam diye büyüttüklerimiz,büyüyüp de paşaların haremlerine özendiler.Tek gülle yetinemez oldular…Yada vatana ihanet eden paşalar oldular belki...
Bunları biz yaptık..onları biz zehirledik.Şimdi bütün bunları ezelden beri yapagelmiş annelerin oğullarıyla evlendik..Onları eleştirmeye devam ederek,onlardan doğan çocuklarımıza aynı davranarak…
Çocuk şarkılarında bile çocuklarımızın beyinlerinin içine ettik. -Bir küçücük aslancık vaaarmııış… Neden bütün hayvanları çocuklarımıza ilk CIK CİK ekleriyle tanıtırız ki?Nedir bu çocuklara vahşi hayvanları sevdirme azmi?
Kaplancık,tilkicik,ayıcık,timsahcık,kurbağacık..
Afrika ya da Endonezya cangıllarında yaşamıyoruz ki.Bu vahşi hayvan-CIK lar her an karşımıza çıkıp selam mı verecek?Yani çocuk o timsaha sevgi beslese ne olur,beslemese ne olur?Doğayı sevdirmenin,doğal yaşamın önemini kavratmanın yolu bu mudur yani?
Bu hayvanların hiç de öyle masum şeyler olmadıklarını anlamaları için ille hayvanat bahçelerinin kafeslerinden içeri soktukları kollarının parçalanmasını mı bekleyeceğiz?
Hayvanları sevdirdik,eve kediCİK getirince,ensesine şaplağı indirdik.. Hayvanları sevdirdik,köpekCİK almak istiyorum dediğinde,eve köpek girmez diye azarladık. Hayvanları sevdirdik,kurban bayramlarında koyunCUKu onun gözleri önünde kesiverdik,kanını da alnına sürüverdik..
Sen vahşi hayvanları sev yavrum,evcilleri boşver,onları sevince,azıtıp eve getiriyorsun!!
Al ben sana pergel vereyim,bak sen daireler çiz matematik defterine..Sonra onların içine küme elemanları yap..Anneni koy,babanı koy,aileni koy..Ben sana yalanlar öğreteyim hayat üzerine..Kümene onları da koy..Ama öyle kalın çiz ki daireni,giremesin içeri başka fikirler,başka ufuklardan sızmış gün ışıkları..Öyle kalın çiz ki….bir daha kimse silemesin senin çizdiğini..Kimse giremesin o çizgiden içeri..böyle kalın çizgilerle yaşa hayatını..
Şablonların asla değişmesin..Hayat aksın..değişsin..Ama senin dairen değişmesin..Pergelini de kaldır işin bitince,ucu bir yerini delmesin…

3 yorum:

  1. sana inanıyorum deli kadın,yazdıklarının her kelimesini alkışlıyorum ve seni ayakta selamlıyorum,günümü harika geçirten bir üslubun var,merakla ve her gün burdayım...sevgiler Mercan

    YanıtlaSil
  2. Seni okumadığımda eksikliğini hissediyorum.Her gün mutlaka tıkladığım ve bu gün ne çatlaklık yapmış diye merak ettiğim bir yazarsın ve sade ve istikrarlı yazılarından dolayı kutlarım.ordan burdan aşırma değil tamamen kendine ait şeyler koyduğun siten için de kutlarım...

    YanıtlaSil
  3. Selam arkadaşım. Çok güzel yazmışsın. Bizler yaşadık geçirdik, şimdi sıra çocuklarımızda. Oğlumun okulundan bir yazı geldi: "Okul haftasonu kurs düzenliyor, eksikliğini duyduğunuz, en az 2 en çok 3 dersten çocuğunuzu kursa gönderebilirsiniz" diye. Oğlum sırf öğretmenini sevmiyor diye fizikten kursa katılmak istemiyordu. Ben de ona edebiyat, kimya hatta matematik bile neyse ama, bu yaştan sonra asla fizik çalışmak istemediğimi ve ona fizikten yardımcı olamayacağım için, mutlaka kursa gitmesini söyledim. Yahu üstünden seneler geçmiş, ben sıramı savdım. Atom fiziği okumuş bir hoca tarafından üniverstede bile zorla fizik okutturuldum. Artık yeter. Oğlum için üzgünüm. Diğer annelerin oğulları ve kızları için de. Sanırım onlar da kendi çocukları ve hiç tanımayacaklararı pek çok ülke evladı için üzülecekler kendileri anne baba olduklarında. Taaa ki, öğrenme ile ezberlemenin aynı şey olmadığını, yüksek not almanın konuyu öğrenmek demek olmadığını Milli Eğitim sistemimize yerleştirebildiğimiz zamana kadar. Güzel günlere hep beraber ulaşmak dileğiyle. Sevgiler... www.nurtenbegendi.blogcu.com

    YanıtlaSil