sağtık

PİDEYE KOŞAN ÇOCUK

Camilerin başka bir ışıltılı anlam yüklendiği,unutulmuş evliya mezarlarının nurlandığı,yılın onbir ayında işlenen hatırladığımız veya hatırlamadığımız,hatırlamadığımızı bile hatırlamadığımız günahların gün boyu aç susuz gezerek ödenebileceği umuduyla kulaklarımızı televizyonların radyoların minarelerin ezan sesine dayadığımız ay geldi. Umutlar,dilekler,niyazlar,hiç olunmayan ,belki onbir ay boyunca hiç olunmayacak kadar temiz kalpler,verilen her sadaka sonrası duble Ramazan sevabı bekleyen eller,yürekten teslim olanlar,doğuştan teslim olanlar,teslim aldığımız nefs,teslim ettiğimiz beden. İftara yakın canavarlaşma kapasitesini gaz pedalında deneyen ,yemeyi ve içmeyi keserse orucun tüm farzını yerine getirmiş olacağından küfür ve el hareketlerinin orucunu zedeleyebileceğini aklına bile getirmeyen sürücüler,oruçsa herkesi oruç zanneden, tutmuyorsa herkesi tutmuyor zanneden ,sorulmadığı halde her ortamda oruçlu olduğunu ilan etmekten anlayamadığım türde bir zevk duyan,neye dayanıp neye dayanamadığını,kaçta yatıp sahura kaçtakalktığını ballandıra ballandıra anlatan reklam meraklıları.Sağ elin verdiğini sol elin bile bilmesin diye emreden bir dinin dışında yeni bir din yaratıp,sağ elini de sol elini de birbirine çarpa çarpa çıkardığı sesle bağırta bağırta nerelere ne yardımlarda bulunduğunu anlatarak yaradana,sürekli hatırlatma yapma ihtiyacı duyan asıl ‘’ihtiyaç sahipleri’’ !!! Haberlerde yıllardır hiç değişmeyen çarşı Pazar görüntüleri ile iftarlık sahurluk yiyeceklerin fiyatları,iftarda ne yemeli ne yememelinin bir uzmana danışılarak alınan cevapları,çadırlardan yapılan iftar öncesi yayınlar,niye çadıra geliyorsunuz abukluktaki soruların her zamanki beylik cevapları.Bu çadırda yemek yemeye ihtiyacı olanları düşünmeyip,tamamen meraktan ve açgözlülükten geliyorum demeyi ar edip,kalabalıkla yemek zevkli oluyor yalanları… Her şeyi ama her şeyi abartan bir millet olduğumuz için,sıradan,rutin,sessiz ve bir o kadar da içsel yaşanması gereken bu eşsiz süreci bir ay boyunca magazinselleştirmek,kirletmek için ulusça harala gürele çabalarımız. Reklam şirketlerince kalıp haline getirilmiş kullana kullana eprimiş,eskimiş,bayatlamış milli değeler;Her ne reklamı olursa olsun ya davulcu,ya Hacivat Karagöz,ya top patlama sesi ya da pide almak için fırına koşan minik.O miniğin getirdiği pideleri yetmiş iki sülale tekmili birden oturulmuş iftar sofrasında bekleyen aile.O iki pide kime yeter o kalabalıkta bu da ayrı hikaye.Sonra?Sonrası işte,ya banka kartı,ya gazlı içecek,ya margarin,ya yoğurt reklamı çıkar çıka çıka. En güzel tarafı Ramazan’ın,ihtiyaç sahiplerine uzanan gizli ellerdir oysa. Sofradaki hiç kimsenin aslında oruç tutmadığı,hayatında açlığı susuzluğu tadmadığı,ama yalandan ezan sesiyle su içilip zeytin,hurma ile iftar açıldığı gösterişli iftar ziyafetlerinde harcanan parayla, kaç ailenin birkaç günlük zaruri gıda ihtiyacı görülür,bir hesaplansa ya… Her şey kirleniyor her şey.İbadetler,inançlar ve onların sunuluş biçimleri. Her ulusal kanalın haber bülteninde,mutlaka bir evliya türbesi haberi var artık.Ziyaretçilere mikrofon dayayan muhabir,oraya niye geldiklerini soruyor,onlar da şunu diledim bunu diledim oldu diye ballandıra ballandıra anlatıyorlar.Bakın görün ey izleyici kitlesi,dualarınız dilekleriniz anca böyle kabul olur,siz de gidin,mesajı ne hoş veriliyor!!!Sorumlu televizyonculuk bu olsa gerek!Evliya türbesinde (evliya...bu da ilginç bir kavram.Mezarının türbe haline gelmemesi için gizli tutulmasını isteyen bir peygamberin dini,ne hale getirildi) nöbet tutan bir Allah var anca oralarda duyar sizin dualarınızı!!! Herşeyin bu kadar şuursuz ve acımasızca tüketildiği bir ortamda,türbe turizmine kaymakta olan Ramazan da,camilerden yayın yapılan ve insanlar için sadece kafiyeli telefon mesajlarından ibaret olan kandiller de,kendi diliyle,kendi cümleleriyle dua edemeyecek ve yaradıcıyla arasına birisini koymadan niyetini niyazını yapamayacak hale gelmiş,sanduka başlarında Allahı arayan Türk İslam toplumu da yavaş yavaş kirleniyor.Kirlendiğimizin farkına varamayacak kadar siyahız çünkü.Üzerimize ancak beyaz ,bembeyaz bir leke düşerse anlayacağız ne kadar kire bulaştığımızı. Kimisi nur der,kimisi aydınlanma,kimisi hidayete erme,kimisi kalp gözünün açılması,kimisi Allahın hikmeti,kimisi rüyadan uyanma,kimisi benden çıkıp biz olma,kimisi aşkı bulma,kimisi Rabbe varma,kimisi Nirvana…Adı her ne olursa olsun, Allah o beyaz lekeyi hepimize tez vakitte nasip etsin dilerim.

1 yorum:

  1. Canım tulişim özledim nerelerdesin. Yine gündemde olan bir konu ve yine harika bir paylaşım. Kirlenmedik bir şey kalmadı ne yazıkki abartmayı çok seven bir milletiz ibadetin gizli olmasını bile unutup medyalaştırmaya bayılır olduk. Sadece ibadetmi:)) Ah ah ne zaman Kurandaki islamı yaşayabileceğiz:(( Canım öpüyorum özlemle.

    YanıtlaSil