sağtık

ORUÇ TUTMAYANA BAYRAM DA YOK

Eski bir dostumla uzun bir aradan sonra telefonda görüştük.

Hal hatır sorduktan sonra,oruç tutuyor musun? diye sordu.

Onu da ,bir başkasını da ilgilendirmez elbet,hiç kimsenin bir diğerine bunu sormaya hakkı olmadığını düşünürüm.

Kafalarda hazır şablonlarda yargılar,

“Hmm…oruçluymuş,bu demek ki iyi Müslüman…”

“Koca herif/kadın,oruç tutmuyor,ayıp ayıp,dinsiz imansız…”

Tutan hemen herkes(Allah kabul etsin) tutmayana düşmanca davranıyor,gözlemlediğim gördüğüm bu.

İçten içe ayıplıyor,içten içe yargılıyor,kınıyor.

Oysa bir aylık Ramazan sonunda oruç tutup görevimi savdım diyenler,günde beş kez duydukları ezan sesine kulak tıkayıp,her gün emredilmiş olan namaz vazifesini yerine getirmemek için yüzlerce bahane bulabiliyor.

Ramazan boyunca kınadıkları şey,neredeyse her gün beş kez kınanmayı hak ediyor o halde bu mantıkla bakılınca!

Kimsenin inancı ibadeti…kimseyi ilgilendirmemeli.Ne zaman ki toplum huzurunu bozacak,genel inanca saygısızlık oluşturacak hal ve tavır içine girer,o zaman toplumu da ilgilendirir tabii ama bunun ötesinde hiç kimseye niyetli misin diye sorulmamalı.

Kimseyi utandırmaya,açıklama yapmaya zorlamaya hakkı yok hiç birimizin.Durup dururken birisine kaç para maaş alıyorsun,ya da kocanla/karınla aran nasıl,gibi özel sorular sorulamıyorsa,niyetli misin,oruçlu musun gibi sorular da aynı mahremiyettedir ,kişinin kendisini ilgilendirir.

Toplumsal ahlak ve görgü bunu gerektirir.Kaldı ki hoşgörü dinine mensup insanların buna özellikle dikkat etmesi lazım.

Arkadaşım ilginç bir düşüncesini attı ortaya.Oruç’un kendisini ne kadar zorladığını,baş ağrısı çektiğini ,iş yerinin evine ne kadar uzak olduğunu,yollarda oruç açtığını anlatıp,sonra da buna rağmen orucunu bırakmadığını söyleyerek kendince herhalde Allah’a bir hatırlatma yaptı.

“Rabbim bak sen farkında değilsin belki hatırlatayım ne kadar fedakarlıklar yaparak aç kalıyorum!” Demek istedi.

Öyle değilse bile öyle hissediyor insan.

Allah’ın gözüne gözüne ibadetini sokmak bu olsa gerek.

İşte o ilginç fikri de şuydu,

“Yahu” dedi,”Sinir oluyorum oruç tutmayıp tutmayıp sonra da Ramazan bayramını herkes gibi kutlayanlara.Oruç tutmuyorsa,bayram da yapmasın kardeşim.Ben otuz gün aç gezeyim,sen otuz gün ye,sonra benimle aynı bayramı kutla!”

Demek ki bu zihniyetteki mantığı sürdürecek olursak,bu durumda Kurban kesemeyenler de ,Kurban bayramını kutlamasın.

Hele ki,Kabe’ye gidip de orada kurbanını kesemeyen,kendini kurban kesmişten de saymasın.

Demek ki,namaz kılmayanlar,ezan okununca kulaklarını iki eliyle kapasın. Hatta,cenaze sahibi olmayanlar,cenaze namazına gidip o namazı kılmasın.

Hatta hatta tabutu yalnızca cenaze yakınları sırtlasın.

Başka dine mensup turistler,Sultanahmet’in,Selimiye’nin kapısından içeri alınmasın.

Müslüman olmayanlar,Kur’an okunurken dinlemesin,meclisten dışarı çıkartılsın...

Bayramı bir sosyal güvenlik uzmanı gözüyle "hakediş" şeklinde hesaplayan zihniyete yazıklar olsun!

Yuh olsun!

Bayram,bir süreçtir.

Bayram bir anlayıştır.

Bayram yaşamak zorunda olduğun,yaşaman gereken bir hayat dersidir.

Bayram,Yaratıcının, pozitif bir yaşam felsefesini,üç dört günlük numuneler halinde kullarına yaşatması,göstermesi,ders vermesidir.

Dargınlıkların,küslüklerin bitebilmesi için,fakirlere sadaka vermenin,bir çocuğa ya da yetime bayram vesilesiyle armağanlar almanın lezzetini yaşayabilmek için,sevdiklerinle bir arada kalabalık sofralarda şen neşeli yemek yemenin değerini anlayabilmek için,kalp kırmanın ne kadar boş şey olduğunu fark edebilmek için,birisini affedebilmeyi ya da birisinden af dileyip öpüşüp barışmayı öğrenebilmek için,oniki aylık koca bir yılın aslında nasıl geçmesi gerektiğini insanoğlunun gözüne sokabilmek için minyatür bir yaşam promosyonu,tanıtımı,fragmanıdır.

Üç günlük bir mutluluk ve huzur turudur yaşam acentesinin bize hazırladığı.

Gayri müslimlerin,hatta dini olmayanların bile görüp özeneceği,ders alacağı,gökler tarafından yazılmış harikulade bir senaryodur.

Kaldı ki gayri müslim olup da,Ramazan bayramında,sokaktaki çocuklara şeker çikolata,harçlık dağıtan,komşularıyla bayramlaşıp,kahveler tatlılar ikram eden bir çok insan tanıdım.

Kurban bayramında kurbanlar kestirip fakire fukaraya elleriyle dağıtanları da biliyorum,yine gayri müslim olduğu halde.

İşte budur,işin özü.

Meselenin asıl can noktası budur.

Güzel olanın lezzetini hissedip,geri kalan ömrünü o bayram günlerindeki mutluluğa yakın değerde yaşayabilmek imkanını bulabilmen için,paylaşmanın ve iyi davranmanın farkına varabilmen için, eşsiz bir fırsattır.

Oruç tutmuyorsa bile,oruç tutmuşların sevinçlerine ortak olmaktır.

Oruç tutmuşların yardımına koşabilmek,ihtiyacı olanlar varsa çevrende bu tür insanların farkına varabilmek demektir.

Yardım edebilmenin ya da yardıma ihtiyacın varsa yardım alabilmenin sevincini yaşayabilmen demektir.

Arkadaşımın mantığıyla gidersek,başkalarının düğününe gidenlerin kalkıp oynamaması gerek,eğlenmemesi gerek.

Kimsenin sevincini paylaşmamak gerek.

“Ben mi terfi oldum,bana ne!”

“Ben mi evleniyorum ,bana ne”

“Ben mi sınavı kazandım ,bana ne!”

Bu mantık,bööööyyyle gider.

Hatta ben mi savaştım,ben mi kazandım diye milli bayramları dahi umursamamaya kadar gider.

Bayram,dünyanın dönmesi,ayın tutulması,yerçekiminin gücü gibi,engelleyemeyeceğin ve asla da inkar edemeyeceğin,geri çeviremeyeceğin,reddedemeyeceğin, bunun içinde bulunmak istemiyorum diyemeyeceğin bir şeydir.

Tüm dinler için düşünüyorum aynı şeyi.

Doğan güneşin nasıl balkonunuza ya da camınıza vurup içeri süzülmesini,etrafı aydınlatmasını engelleyemezseniz,Bayram’ın da tüm inananların yüreğinde aynı huzuru sevinci yaratmasını engelleyemezsiniz.

Oruç tutmuyor diye,bayram sofrasına oturmasın ,ziyaretlere gitmesin,sadaka fitre vermesin,evine gelenlere kapısını kapatsın,işyeri tatilken bile gidip işyerinin kapısında beklesin,telefonuna gelen mesajlara cevap yazmasın,sokakta karşılaştığı tanıdıkları bayramını kutlayınca suratını çevirsin,küstükleriyle barışmasın,çocuklara harçlık verip sevindirmesin,bayram namazına gitmesin,eşe dosta hediyeler almasın,gelen hediyeleri geri çevirsin yani öyle mi?

Bayramı sadece üç gün boyunca Ramazanın acısını çıkartmak için tıka basa yemek yeme şöleni olarak gören,bayramın yanında getirdiği tüm güzellikleri göz ardı edip,oruç tuttum-tutmadın hesabıyla değerlendirenler,zaten bayram etse ne olur,etmese ne olur.

Bu da benim yorumum.

Tutana tutmayana,yerdeki karıncaya,havadaki kuşa,topraktaki ota,dağdaki kara,denizdeki balığa,herkese hepinize bayram güzellikler getirsin,kutlu ve mutlu geçsin dilerim...

1 yorum:

  1. Hay aklına,parmaklarına sağlık canım benim.Çok güzel yazmışsın.
    Ee katılmadığım 1-2 cümlen de var tabi ama geneline bakarsan süper yazı olmuş.
    Öperim güzel gözlerini:))

    YanıtlaSil