sağtık

ÇAPRAZ HAYAT BAĞLARIM

Uzun zamandır yokum...Biliyorum. Bir sitemler,bir laf dokundurmalar,yazıların ilerlemiyor falan şikayetleri... Çok yakınlarım biliyor aslında ama bir de ''isimsiz'' okuyucularım için yazayım dedim. Başlığa bakıp da bu ne diyenlere de bir açıklama babında... Mayıs ayı bana son yıllarda nedense hep olumsuz gelmeye başladı.Bir mayıs ayında göz damarlarım içinde kanama olmuş,göz anjiyosu denen şeyle tanışmıştım.Bir mayıs ayında yine belim tutulmuş on günden fazla yatak istirahatine mecbur kalmıştım.Bir başka mayısta,düş kırıklıkları ve peşinden yaşanan bir sürü olumsuzluklar zinciri... Halk arasında tezeğe de mayıs denir ya. Benim hayatımda da mayıs ayları artık tezek tadı verir oldu,mahkeme kararıyla Nisan'dan Haziran'a atlatacağım kendi takvimimi sonunda rahatlayacağım yani. Aman neyse Rus Klasiklerine döndü yazım,uzamasın bu kadar değil mi,hiç hoşlaşmam özden uzaklaşmayı. Efeniiiim,yine bir mayıs sabahı ve yine bir tezek tadı... Oğlumun bir gün sonraki basketbol antremanında ona yardımcı olayım azıcık da sabah serininde şu yorgun gönlümü eğlendireyim diye heves edip basket sahasına iki ayağımla girdim ama tek ayak üzerinde seke seke çıktım. İlk an bişey anlamıyorsun. Dizinden kurşun yedin falan sanıyorsun tüm şaşkınlığınla. Sonra dayanılmaz bir acı tüm bacağı baldırdan ayak parmağına kadar sarıyor ve tamam diyorsun bir daha asla yürüyemeyeceğim. O bacak öyle şuursuzca sallanırken dizinden aşağıya her sallantıda bir kez ölüp diriliyorsun acıdan. Sonra röntgenler,tomografiler,burda bişey çıkmadı hadi bir kez de MR alalım'lar...bu arada çektiğin ıstırap,yediğin onlarca ağrı kesici iğne...Baldırdan aşağıya alçı. Neymiş efendim,ancak MR sonucu hemen çıkmaz,bekle hadi... Sonuç=ACL de tam katman yırtık! Hadi türkçeleştireyim,diz çapraz bağlarımı yırtmışım! Aman bir sevindim bir sevindim,şu milyon dolarlık pahalı futbolcuların yaşadığı sorundan benim de oldu,yaşasııın sınıf atladım,zengin sakatlığı beni de buldu,lay la lay la laaaay... İki ayağın üzerinde sorunsuzca tuvalete gidebilmenin,alaturka tuvalete bile rahatça çöküp işeyebilmenin değerini bil sevgili okur. Birine beddua edeceksen ACL yırtığı olasın diye et valla,hayatında yaşayabileceği en çetin acılardan birini yaşayacak emin ol. Birine hayır dua edeceksen de allah iki dizinin de çapraz bağlarını sana bağışlasın diye dua et. Elbette ki ilk şokları atlattıktan sonra,oturup düşünmeye başlıyorsun elindekilerin sana farketmeden hayatından sessizce çıktıkları zaman onların aslında hayatında ne kadar değerli olduğunu. Eskiden yapabildiğin ve yapabildiğinin bile farkında olmadığın basit bir yürüme veya dizini kırıp oturabilme hareketinin hayatında bir anda nasıl bir lükse dönüştüğünü görüyorsun. Etrafında,(yürüyüp koşan bile demeyeceğim ) dizlerini doksan derece kırabilen insanlar bile, sana olağanüstü yetenekli,uzaydan gelmiş özel yaratıklar gibi geliyor. Onlar yapabiliyor sen yapamıyorsun çünkü. Sandalyede oturmak,bacaklarını özgürce uzatıp gerinmek hayal. Geceleri yatakta dizlerini karnına çekip rahatça büzülerek uyumayı özlüyorsun,bir zamanlar nasıl yapabildiğini özlemle anarak. Düzelecek misin? Evet,mutlaka. Ama uzun bir süreç bu doktorun söylüyor."Beş altı ayı bulur ameliyattan sonra tamamen eski haline gelmen" diyor. Vidalı midalı özel bir operasyon,ardından yoğun bir fizik tedavi. O zaman anlıyorsun ki hayatla bağlarını koparmışsın bir anlamda.
Miniminnacık,diz ekleminin içinde senin hiç bilmediğin farkında olmadığın X şeklindeki bağların varmış ve onları koparmışsın.Bu minicik bağlar, beş altı ay,hayatla olan bağlarını da kopartıyor. Sabah uyandığında yataktan fırlayıp kalkamıyorsun. Çocuğun okula gidecek,kalkıp kahvaltısını hazırlayamıyorsun.
Canın kahve mi çekti,kalkıp sıcak suyunu kendin alamıyorsun. Tuvalete gideceksin,birilerinin sabah uykusundan uyanıp sana yardıma gelmesini bekliyorsun. Yıkanmak,duş almak istiyorsun ama önce birilerinin,seni seven birilerinin banyoyu sana uygun hale getirmeleri lazım. Bu esnada hayatında bir şeyi daha anlıyorsun. Hayatla asıl bağını daha önce ne kadar sağlam kurup kuramadığını. Etrafında sana yardım etmek için sevgiyle koşuşan insanlara bakıp diyorsun ki ve anlıyorsun ki, Ben aslında bunları yaşayabilmek,hayatla bağlarımı nasıl kurmuşum işte bunu test edebilmek için bunu yaşıyorum. Bu da hayatımda bir kitapmış okuyup öğrenmem gereken.Ve hayatta okuyacağın daha ne kadar sayfa var bilmeden ve merak ederek yaşıyorsun. Hayatla çarpraz bağlarımı kopardım mı yoksa kopmak üzere olan bağlarımı mı tamir etmek üzereyim aslında bilmiyorum. Gerçekten de o miniminnacık bağlar koptu kopmasına ama gerçek gönül bağımı da kopartmak üzere olduğum insanlarla ve olaylarla bağlarım güçlendi,hayat ne kadar sürprizli!!! Evet,bağlarım kuvvetliymiş... ! Ister çapraz ister düz ister yamuk ister eğri olsun hayatla doğru bağlar kurmak lazımmış önce hayatta. Etrafımda bana sevgiyle bakan gözleri gördükçe anladım bunu. Asıl kopmak üzere olan hayat bağlarımı onardım,kopartırken çaprazları...
İki ayak üzerinde çatır çatır yazılarım da gelecek ama benim sol diz '' kır dizini git otur ülen'' diye sitem ediyor artık bu günlük bu kadar. Hayat bağlarınızı bir kez daha kontrol edin nerede karşınıza çıkacağı ,ne zaman kopup ne zaman sağlamlığının test edileceği belli olmuyor,şimdilik sevgiler. (Tuliş...sakız çiğnerken bağlarını yırtmış kadın...)

6 yorum:

  1. Geçmişler olsun arkaaşım. Yazını okurken dişlerimi sıkıp yüzümü buruşturmuş vaziyette yakaladım kendimi. Birden 7 sene öncesine gittim. Seninki kadar olmasa da ben de bir sakatlık yaşamıştım. Bu yüzden içten geçmiş olsunlarımı kabul et lütfen. Oğlumun sünnet arifesinde sağ ayağımı bilekten burktum. Herkes ayağımdaki topuklu ayakkabıya bağladı bu durumu. Boyum zaten uzundu, niye topuklu giyiyordum ki? Bir iki gün sonra bir radyoloğa filmlerimi çektirdim ve kırık çıkık olmadığı anlaşıldı. Ama iyileşemiyordum, sağ ayağımın üstüne basmadan misafir de ağırlayabiliyordum: Zıplaya zıplaya:))Üstelik düğün arefesinde ziyaretçimiz de çok oluyordu ve sağolsun herkesin konuyla ilgili derin bilgileri, fikirleri, tecrübeleri vardı. Mutlaka çıkıkçıya gitmeliydim, gittim de. Ben adamın -ki asıl mesleği sebzecilik idi- "şurası mı acıyor, burada ağrı var mı" falan demesini beklerken; zat-ı muhterem yaradana sığınıp -sebzeci dükkanının belli ki bu işler için kullanılan- sedirinde uzalı ayağımın üstüne
    -yalanım varsa noliyim- tombul diziyle, dizkapağını büküp, üst bedeninden güç alarak bir abandı ki, değme Amerikan güreşi sporcularına dudak uçuklatır. İyileşti mi? HAYIR. Sonra bir ortopediste gittik. "Eczacı hanım, sakın kırıkçıya çıkıkçıya oynatmayın" dedi. "Aaaa, oynatır mıyız, katiyen!" dedik. Düğünde ayağım ayakkabıda rahat edemediği için, şık, janjanlı bir terlik giydim. Topuklu tabiki. Ama fotoğraflarda bile sağ ayak parmaklarımı içe içe bükmüşüm, gördükçe içim acır. Düğünden sonra da ayak yere basmıyor. Biz bir de Afyon'un Sandıklı ilçesine gittik. Burası termaliyle olduğu kadar, çıkıkçısıyla da ünlü bir ilçe. İlçeye girip kime "yorgancının dükkanı neresi" deseniz tarif eder. Sanki başka yorgancı yok. Adam hakikaten yorgancı. Dükkanda perdeyle ayırdığı bir bölmede de icrayı sanat eyliyor:) Beni de oraya aldı. Hayatımda böyle acı duymadım. Hadi arada parmaklarımızı kütletiyoruz. Ama ben ayak tarağının kütlediğini, hem de defalarca kütleyebildiğini bilmiyordum. Yorgancının ifadesine göre 7-8 yerinden çıkmış. Bu arada kullandığım tek tıbbi şey ortopedistin verdiği ağrı kesiciler ile yorgancının bağladığı elastik bandaj ki dr. onu da vermemişti. Sonra inanmayacaksın ama, bir daha maydanoz bile almak için dükkanına gitmem dediğim sebzeci çıkıkçının, bir de evine gittik. Yine tarifi imkansız acılar... Sünnetten sonra hayırlı olsun ziyaretleri başladı. Bana topuklu giyme diyen insanlar bu seferde "yaşın kadar gün çekersin" demeye başladılar. E be teyzeler, bunu biliyordunuz da niye taa en baştan söylemediniz? Beklerdim 30-32 gün, gitmezdim hiç biri eziyetten başka birşey vermeyen çıkıkçılara. Ne de olsa doktorlar çıkıktan anlamıyorlardı ya:)) İşte budur benim ortopedik hikayem. Sana tekrar geçmiş olsun diyorum ve sakız çiğnerken yazdıklarını okumaya devam ediyorum. nurtenbegendi.blogcu.com

    YanıtlaSil
  2. Geçmişler olsun arkaaşım. Yazını okurken dişlerimi sıkıp yüzümü buruşturmuş vaziyette yakaladım kendimi. Birden 7 sene öncesine gittim. Seninki kadar olmasa da ben de bir sakatlık yaşamıştım. Bu yüzden içten geçmiş olsunlarımı kabul et lütfen. Oğlumun sünnet arifesinde sağ ayağımı bilekten burktum. Herkes ayağımdaki topuklu ayakkabıya bağladı bu durumu. Boyum zaten uzundu, niye topuklu giyiyordum ki? Bir iki gün sonra bir radyoloğa filmlerimi çektirdim ve kırık çıkık olmadığı anlaşıldı. Ama iyileşemiyordum, sağ ayağımın üstüne basmadan misafir de ağırlayabiliyordum: Zıplaya zıplaya:))Üstelik düğün arefesinde ziyaretçimiz de çok oluyordu ve sağolsun herkesin konuyla ilgili derin bilgileri, fikirleri, tecrübeleri vardı. Mutlaka çıkıkçıya gitmeliydim, gittim de. Ben adamın -ki asıl mesleği sebzecilik idi- "şurası mı acıyor, burada ağrı var mı" falan demesini beklerken; zat-ı muhterem yaradana sığınıp -sebzeci dükkanının belli ki bu işler için kullanılan- sedirinde uzalı ayağımın üstüne
    -yalanım varsa noliyim- tombul diziyle, dizkapağını büküp, üst bedeninden güç alarak bir abandı ki, değme Amerikan güreşi sporcularına dudak uçuklatır. İyileşti mi? HAYIR. Sonra bir ortopediste gittik. "Eczacı hanım, sakın kırıkçıya çıkıkçıya oynatmayın" dedi. "Aaaa, oynatır mıyız, katiyen!" dedik. Düğünde ayağım ayakkabıda rahat edemediği için, şık, janjanlı bir terlik giydim. Topuklu tabiki. Ama fotoğraflarda bile sağ ayak parmaklarımı içe içe bükmüşüm, gördükçe içim acır. Düğünden sonra da ayak yere basmıyor. Biz bir de Afyon'un Sandıklı ilçesine gittik. Burası termaliyle olduğu kadar, çıkıkçısıyla da ünlü bir ilçe. İlçeye girip kime "yorgancının dükkanı neresi" deseniz tarif eder. Sanki başka yorgancı yok. Adam hakikaten yorgancı. Dükkanda perdeyle ayırdığı bir bölmede de icrayı sanat eyliyor:) Beni de oraya aldı. Hayatımda böyle acı duymadım. Hadi arada parmaklarımızı kütletiyoruz. Ama ben ayak tarağının kütlediğini, hem de defalarca kütleyebildiğini bilmiyordum. Yorgancının ifadesine göre 7-8 yerinden çıkmış. Bu arada kullandığım tek tıbbi şey ortopedistin verdiği ağrı kesiciler ile yorgancının bağladığı elastik bandaj ki dr. onu da vermemişti. Sonra inanmayacaksın ama, bir daha maydanoz bile almak için dükkanına gitmem dediğim sebzeci çıkıkçının, bir de evine gittik. Yine tarifi imkansız acılar... Sünnetten sonra hayırlı olsun ziyaretleri başladı. Bana topuklu giyme diyen insanlar bu seferde "yaşın kadar gün çekersin" demeye başladılar. E be teyzeler, bunu biliyordunuz da niye taa en baştan söylemediniz? Beklerdim 30-32 gün, gitmezdim hiç biri eziyetten başka birşey vermeyen çıkıkçılara. Ne de olsa doktorlar çıkıktan anlamıyorlardı ya:)) İşte budur benim ortopedik hikayem. Sana tekrar geçmiş olsun diyorum ve sakız çiğnerken yazdıklarını okumaya devam ediyorum. nurtenbegendi.blogcu.com

    YanıtlaSil
  3. Tülay'cığım
    ne zamandır haberleşemedik. Yazını okuyunca öğrendim.çok geçmiş olsun.şimdi nasılsın. Kendine dikkat et. Sevgiler Burçin

    YanıtlaSil
  4. NURTEN BEĞENDİ'YE
    Sevgili arkadaşım hem gülerek hem üzülerek okudum.Umarım artık ayağın düzelmiştir,düzelmediyse bile sen artık kime gideceğini biliyorsun.Anladın ama acı anladın,neyse tekrar geçmiş olsun diyorum sevgiyle öpüyorum.

    YanıtlaSil
  5. BURÇİN'E;
    Canım buradan haberdar olduğunu bilmiyordum yorumunu görünce çok mutlu oldum.Her zaman beklerim,sık sık gel.
    Şu sıralar egzersiz ve rehabilitasyon süreci içindeyim,ameliyata daha güçlü kaslarla girmek için.Yeterince güçlenince ve doktorlar zamanı geldi deyince ameliyata alacaklar inşallah.
    Allah insanın ruhuna ve beynine sakatlık vermesin diğerleri hepsi geçer.Seni seviyorum,öpüyorum,Oğul'u ve Nisan'ı da...sevgiyle kal.

    YanıtlaSil
  6. Canım benim
    Tekrar çok geçmiş olsun. Yazılarını hep okuyorum. Hep aynı Tülay esprili,zeki ve sıcak....
    Allah yardımcın olsun ben de Nisan'ın testleriyle uğraşıyorum. Ameliyat olup olmacağına karar verecekler. Ben de seni seviyorum arkadaşım. Sevgiler.
    Burçin Zeybek

    YanıtlaSil