sağtık

AYAKTA ŞEETMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ


 

Bir erkeğin hayata bakışı ve hayat üzerinde (bir kadına kıyasla) pürüzsüz yol alışı ile…
Bir kadının hayata bakışı ve hayat üzerindeki engebelerle kaybettiği zamanı karşılaştırmak,en kolay yoldan nasıl olur biliyor musunuz?

Varayım sahibine arzedeyim hemaan..
Her iki cinsin de abdest bozuşlarına bakacaksınız!
Evet!Hiç de yanlış okumadınız.
Sabredin anlatayım.

Karar verdim,bir yolunu bulup,ikinci hayatımda ,ne yapıp edip erkek olarak gönderilmeyi sağlayacağım dünyaya.Artık araya erenleri ermişleri gelmiş geçmiş ve ruhlarına selam sala okuduğum nebileri resulleri mi koyarım bilmem ama bunu yapacağım.

Ne uğruna mı?Sırf ayakta şeedebilen bir cinsin üyesi olmak için elbette,ne uğruna olacak.

Bu ayrıcalık,
bu anatomik  adaletsizlik,
bu basit fiziksel ihtiyaçta bile, bu erkeği kayırmacılık
ve yalnızca bu ayrıcalık için bile erkek olduğuna şükretmeyip ,hala "şanslı olsaydım anamdan kız doğardım türündeki erkek sesi korosu ile söylenen nankör nakaratlar,
Çok fena canımı sıkmakta,Tanrım,bilesin…


Şimdi kadın ile erkeğin,bu abdest bozma işini toplamda kaç adet ses arasında bitirip halledebiliyor olmalarının muhasebesini yapacağım.

Alın kağıt kalemlerinizi,not edin bakalım…

Başlıyoruz.
Erkek, ortak tuvalete girdiğinde duyulabilecek olası sesler şunlardır.

(Dikkat ediniz,üzerinize sıçramasındır,efenim.)
* cırtttt…..(bu açılan fermuar)
* Şırrrrrrrr….(bu ayakta şeetmenin dayanılmaz cazibesinin melodisi)
* Şip…şip…şip….(bu da hani ne kadar sallarsan salla….muhabbetinin ana mevzusu)
* Cırtttt…..(Bu kapanan fermuar)

İşte ….bitti…hepsi bu…

Klozete değdi mi,elini bir şeye bulaştırdı mi.?

Hayır…
 İsterse ve çok titiz değilse,tek yapacağı şey,tuvalet kapısını açıp,dışarı çıkmak…
 
Sonrası mi…?
Yan taraftaki,üzerinde kadın ayakkabısı ya da eteklik giymiş hatun silueti olan kapıdan çıkacak bayan partnerini beklemek ve o çıkınca da “nerede kaldın,deliğe mi düştün”,türünde akla mantığa zarar sorularla içindeki testosteron tanrısının asabiyetini kusmak…

 Peki o sırada,yani o ayakta şeederken,biz ayakta şeedemeyen zavallı yaratıklar,ne yapmaktayız?...

Olası seslerden çıkartalim neler yaptığımızı..


*Tık…tık..tık…? (Kabin kapısına vurma sesi..Malum biz ancak çökerek nişan alabildiğimiz için,bu işi öyle göz önünde yapamayız…mecburen boş kabin bulmaz zorundayız)

*Gacırrt…tak!! (Bu kabin kapısını kapatma ve sürgüleme sesi)

*Haşurt…huşurt…(E bu da popomuzu değdireceğimiz klozetin üzerine klozet koruyucusu veya peçete,veya tuvalet kağıdı falan serme faslı)

*Cırttt…(fermuarın açılma sesi) Yada fışırt,fuşurt…(Yukarı sıyrılmaya çalışılan etekliğin kumaş hışırtısı..)

*Fışır….fuşurt……(Aşağı indirilen pantolon sesi)

*Bir adet daha hışır,huşur,fişır..fişir….(e bu da külotlu çorap ya da korse ya da en azından aşağı indirmek zorunda olunan donun sesi)

*ve nihayet klozet deliği ile buluşma anı…Şırrrrrrr…..

Neyse ki bizde şip…şip…yok!

*Ama önce,yıkanması ve kurulanması gereken malum bölge için kullanılan su ile tuvalet kağıdı tutacının dönme sesi...
*Çöp tenekesinin açılma sesi...kapanma sesi...
*Rezervuarın çekilmesi…

Evettt..şimdi sondan başa doğru aynı sesler ile toparlanış…

 Daha bunun el yıkama ve kurutma sesleri de var ki hadi onu ,abdest bozma işinin sonrasındaki iyileştirme çalışmaları kapsamına alalım…

Amanın,daha yazarken bana fenalıklar geldi.Hem de bunca su sesinden sonra,malum ihtiyaç da belirdi.
Sayabildiniz mi toplam kaç adet sporsal faaliyet ve ses arasında giderebildik en lükssüz en basit ihtiyacımızı?

İşte size bir erkek hayatı ile bir kadın hayatının,sıkıştırılmış ,konsantre özeti...
Amma ve lakin,onlar böyle iki cırt,bir şır sesi arasında hayatın üzerinde hep torpilli kayıp giderken,çok sonraları kadınların laneti tutuyor iyi kötü hepsini.
Belli bir yaşa ulaştıktan sonra,vücutlarıyla aynı oranda buruşan o üreme organı,yalnızca ve yalnızca ayakta işemiş olmaktan dolayı,prostat denen illeti hediye ediyor onlara...
Oh olsun!(Burada yazar,elini sinesinden aşağı doğru sürter.)

Bu derde sahipse artık,bu cırrttt…kısmından sonraki sesler şöyle oluyor artık.. Şırrr….tıp…tıp….tıp….şırrrr….tıp…tıp…tıp…şırrrr…tıp…tıp…tıp…

Yaaa….!!!

Böyle işerken bile “tıp”tan çare dilenen şımarık organ…

Sana tıp bile önlem bulamadı hala,ancak prostatını aldır kurtul var,işine gelirse.!!
Ve ikinci kez oh olsun!(Burda yazar iyice coşmuş,artık sağ elini yumruk yapmış,sol elini de düz tutarak yumruğun üzerine avuç ortasıyla şaaap diye indirmiştir.)

Hayatımız boyunca yalnızca ve yalnızca kadın anatomisine sahip olmamız nedeniyle,yani kayırılmamış,yani doğuştan torpillenmemiş,yani baştan lanetlenmiş bir anatominin mirasçıları olmamız sebebiyle,aldırmak zorunda olduğumuz ne çok şey vardı oysa.

Sizler iki cırt sesi arasında boşaltırken,bizler bu paragrafın başında yazılmış sebeplerden ötürü,tüylerimizi aldırdık,kaşlarımızı aldırdık,saçlarımızdaki kırıkları aldırdık,(kalplerdeki kırıklar öylece dururken)…
İstemeden gebe bırakıldık,bebeğimizi aldırdık…
Meme kanseri olduk,mememizi aldırdık…
Hasta olduk,rahmimizi aldırdık,yumurtalığımızı aldırdık,kistlerimizi aldırdık…
Hayattaki tüm manevi yaralara sizlerden çare beklerken,sizin ’boşver canım, aldırma " tavsiyelerinize rağmen,sizlere fazlasıyla aldırdık.

Şimdi siz de bu yazıya aldırmayın,gidip bir su döküp rahatlayın,içiniz şişmesin ama oturarak dökün,günü gelince prostatınızı aldırmamanız için diyeceğim ama oturup kalkma rutinine en fazla dört işeme dayanabileceğinize de bahse girerim…