sağtık
118’in YENİ NUMARASI 80 DEĞİL...DİKKAT!
MAHREM NAMAHREM
Kısa bir yazı olacak.
Hemen bir arkadaşa bakıp çıkacağım,türünden.
Hayatta en çok sinir olduğum şeylerden birisi de Türkçe'nin yarım yamalak kullanılmasıdır.
İnsanları sürekli düzeltip durmaktan,ukala,gıcık,kendini beğenmiş diye adlandırılırım bazen gıyabımda ama umurumda bile değil.
Yeter ki ukala sözcüğünü ukaaaala diye uzatarak kullanmasınlar :)
Geçenlerde bir TV programında rastladım,sinir oldum yazmazsam çatlarım.
Kadın diyor ki benim mutfağıma giremezsiniz,benim mutfağım ve herkesin mutfağı namahremdir.
Diğerlerinden de tık çıkmıyor herkes bunu böyle bilip kabul ediyor.
Baştan ayıralım.
Mahrem,gizli,saklı şey demektir.
Mahrem yerler deriz,mahrem konular deriz.
Herkesin görmemesi,bilmemesi gereken şeyler kasdedilir.
Arapçada,na öneki,önüne geldiği kelimeye olumsuzluk,yani zıtlık anlamı katar.
Müsait olumlu kelime iken,namüsait müsait olmayan anlamına gelir.
Mağlup,yenik demek iken,namağlup,yenilmemiş,yenilemeyen ,henüz mağlup edilmemiş anlamına gelir.
Bu tür örnekler yüzlerce sayılır uzar gider.
Bundan hareketle,namahrem nedir?
Mahrem,arapçada kelime anlamı olarak gizli demek olduğuna göre,Namahrem ise gizli olmayan.
Ancak namahrem kelimesi başka bir anlamda daha kullanılır ki o da yabancı anlamındadır.
Yani kişi sıfatı olarak kullanıldığında,namahrem yabancı demektir.
İstiklal Marşımız'daki "Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli" dizesindeki anlam da mabedimiz olan vatan toprağına yabancı eli değmesin anlamındadır.
Nerde kullanılır?
Genelde kadın erkek ,haram helal gibi konuların birarada olduğu zaman kullanılır.
Karısı,bir erkeğin namahremidir.Yani mahrem değildir karısı kocaya. Gizli değildir,yasak değildir.
Kısaca kafa karıştırmadan şöyle toparlayayım.
1-Evlenmelerinde dini yasalarca sakınca olmayan kişiler birbirlerine dinen namahremdir.Yani birbirlerinden gizlenmeleri saklanmaları gerekir ki birbirlerine nefis düşürmesinler.
Bu nedenle,eski Osmanlı'yı anlatan eserlerde,kadınlar erkekleri görünce aman namahrem var diye seslenirler.
Çünkü namahrem kişilerin evlenmesi dinen sakıncalı olmadığından,birbirlerine nefis akıtabilirler,göz koyabilirler ki bu da hani yine dinen göz zinasına girer,günah yazılır diye.
2-Namahrem ayrıca yabancı,el ve bir de eskimiş anlamlarında kullanılır. Namahrem el,örneği gibi.Yabancı el…yabancı kişi anlamında.
Sonuç olarak başlama noktama dönersek,mutfak namahremdir diye bir deyim olamaz çünkü mutfak ile bir insan evlenemeyeceğinden birbirine namahrem düşemez.
Namahrem demek için mutlaka bir insanın kastedilmesi gerekir.
Mutfağım benim özel alanımdır diyebilirsiniz,özelimdir diyebilirsiniz,yasak bölgemdir diyebilirsiniz ama namahremimdir diyemezsiniz.
Tıpkı banyom benim helalimdir diyemeyeceğiniz gibi. (oh...başımı göğe bir kez daha erdirdim)
TV MUHABİRLERİNE KIŞLIK GİYECEK YARDIMI KAMPANYASI
Yazın “sıcaklar bunalttı” başlığı altında her haber kanalında bildik görüntüler dolaşır.Önceden çekilmiş belli kemik görüntüler vardır,sıcağın kavurduğu sokaklar,kurumuş dereler çaylar gösterilir,halkın gölgelere sığınıp lıkır lıkır pet şişelerden su içmesi falan görüntülenir.”Daha da yanacağız” diye üst başlıklar atılır,gelecek bir haftanın hava durumu verilir.Sonra hemen ardından,hop diye deniz plaj havuz görüntüleri…özellikle de kentlerin en meşhur su oyunları ve eğlence havuzlarındaki göbek atma falan yarışmaları verilir.Kızlar,bikiniler,höpür höpür oynayan memeler,kalçalar…nedense hep dişi vatandaşlar serinlemeye çalışmaktadır,serinlemeye çalışan erkek görüntüsüne pek rağbet olmaz. Kaynak zengindir,muhabir kamerayı alır,gider bir su kenarına güneşlenen,yüzen,göbek atan vesair vatandaşı çeker akşam haberine yetiştirir. Kışın muhabirin işi biraz daha zordur.Karın fırtınanın,kapanan yolların,buzda kayan araçların görüntüleri arttıkça,TV kanallarının en sevdiği haberler bollaşır tabii yine ama bu kez her nedense muhabirlerde de ,her nedense ,insanüstü şartlarda çekim yapıyormuş havaları başlar. Uzun zamandır dikkatimi çekiyor,muhabir kardan tipiden veya buzdan kapanmış bir yolun çekimi için ana habere bağlanır ya hani.Bakın etrafındaki herkese,muhabirden başka herkes,şemsiyenin,berenin,şapkanın,hatta sırtındaki paltonun arkasından sarkan kukuletanın,kapşonun yüzyıllar önce icat edildiğini bilmektedir.Herkes bir şekilde o tipiden,fırtınadan korunmuştur.Gerek çevredeki vatandaşlar,gerek yolları düzenleyen trafik ekipleri,gerek yol işçileri gerekse yolda mahsur kalmış araç yolcuları… Ama nedenini asla anlayamadığım bir şekilde bizim muhabirlerimizde –ki hemen hemen tüm tv muhabirlerinde aynı eğilim var- karı çıplak kafasına yağdırmak,mikrofonu morarmış çıplak eliyle tutmak,yağmur veya kar yüzüne yüzüne vururken boynundan geri sarkan kapşonu üç karış karla dolmuşken o kapşonu kafasına geçirmemek gibi insanı sinirden allak bullak eden nefes nefese bir konuşma.Sanırsın ki kanal ona demiş ki -Ey muhabir,sen bu karın fırtınanın altında ne zor şartlarda çalıştığını bize her ispat edişinde sana iki maaş ikramiye. Yahu hani desem ki kafasını kapatarak haber yapmak kanalın genel prensibine aykırıdır,hayır o da değil çünkü hiç kar kış olmayan bir haberde bakıyorsun muhabir çarşı Pazar gezerken kafasını kapatmış kupkuru havada.Beresini,eldivenini takmış sokak röportajı yapıyor.Demek ki bir yasak yok bu konuda. Ama kar yağınca,tipi boran fırtına çıkın
ca bunlara ayrı bir hal geliyor.Ne kadar cıbıldak haber, o kadar çok prim,diye bir sloganları mı var acaba?Ya da aldıkları maaş eldiven,atkı,şemsiye veya bere şapka almalarına yetmiyor mu? Geçende Tarkan’ın villasına su basmış haberini yapan muhabir,haberciliğin son noktasını koymuştu,ohaaaa artık yuuuuh diye böğürdüm resmen. Kamera aleni gösteriyor zaten sel suyunun seviyesini.Kör değilseniz biraz da izanınız varsa ,zaten selin seviyesini görürsünüz,zeka geriliği probleminiz yoksa da sel denen şeyin zaten suyun yükselip taşması olduğunu kavrarsınız.Ama yoooook!Olur mu,bizim muhabirler biz gerzek seyirci selin ne oluduğunu anlamaz idrak edemez durumdu olduğumuzdan,işgüzar muhabir,pantolonuyla,kabanıyla,çorabı botuyla selin içine girmiş ,sel suyu tam göbek deliğinin üzerinde… Kameraya dönmüş,bakın işte,diyor sel suyu işte bu kadar yükseldi ve bu görmüş olduğunuz alanı tamamen kapladı.(Belki bana inanmazsınız diye ben de selin içine kadar girip,çanağı üşütmek pahasına donuma kadar ıslandım.) Bu ne tür bir zihniyetin haberciliğidir?Bu çocuklara,zor haber getirmezsen para da yok denmişse,bir şey diyemem o zaman derim ki çocuklar haklı.(Ki habercilik şu an yapmadığım ama eğitimin aldığım meslektir)O zaman ellerinden öperim.Ekmek parasına çalışıyorlar diye üzülür ağlarım bile hallerine. Ama bunu sırf şov uğruna,sırf geri zekalı seyirci durumun feciliğini anlayamaz iyice gözüne sokalım düşüncesiyle yapıyorlarsa…ahan da bu yazı boşa gitmemiş demektir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)