sağtık

GOZ KAPANIR GOT UYANIR

-Gaz çıkarttınız mı?

Ameliyat olan hastanın vizitine gelen doktorun ilk sorduğu sorudur yukarıdaki.
İki kez ameliyat geçirdim,ordan biliyorum.

Osurduysan ne mutlu,o gün yemek yemeye başlayabilirsin.
Yoksa fıs,ertesi güne kadar,seruma devam,su bile yasak.

Osurmanın dayanılmaz cazibesi ile ilgili bir yazı okuyacaksınız.

Burnunuz kadar mideniz de hassas ise,hemen vazgeçin bu yazı içinizi açmaz.


Eskiler ne demiş,önce ataların bu  konudaki yorumuna bakalım:

TEMİZ İNSANIN İÇİNDE PİS ŞEY DURMAZ

 Bu amaçla osuran var mı aranızda?
Hadi daha kibar,daha çıtkırıldım olanlarınız için yazının kibar versiyonu da mevcut,onu da sorayım,
Bu amaçla yellenen var mı aranızda?

-Osuruyorum,çünkü temizliğimi kanıtlıyor.

-Osuruyorum ki içimde kanser olacağına,kıçımda konser olsun.

Atalar,dokuz osuruk,bir doktora bedeldir  de demiş.
Dokuz kez osurunca doktor  olmuyoruz tabii.
Çok  gaz çıkarınca,doktor eli değmiş gibi oluyoruz yani,sağlık buluyoruz.
Peki dokuzdan fazla osuranlar?
Bu durumda onlarınki doktor muayenesini de aşıp,doğrudan check-up oluyor.
Ne güzel.
Ancak ihaleyi dokuzdan değil yirmi dokuzdan,otuzdokuzdan,elliden açanlar biliyorum.
Tıp uzmanları,günde 7 ila 21 kez arası osurmanın çok faydalı (sadece osuran için tabii) olduğunu söylüyormuş.

21’in üzerinde attırabiliyorsanız,kendinizi toplu imha silahı kategorisine koyabilirsiniz.
Ama sevinebilirsiniz de,bu kadar sağlam osuran döt,sağlam döttür,ona bişey olmaz.

İnsanı bu kadar rahatlatan ,bu kadar ayıplanan,bu kadar saklamanın imkansız olduğu,bu kadar doğal ama bu kadar istenmeyen ,toplumda infial yaratan başka bir eylem daha var mı?

Öznesi asla belli olmayan,suçun, havada iğrenç bir koku olarak asılı kaldığı,ancak kimsenin bu suçu üstlenmediği bir eylemdir.

-Kim osurdu lan?
-Valla ben osurmadım…(e robot osurdu o zaman!!!)

Hayır,bir de öyle bir suçtur ki,burnuna garezin yoksa,koklaya koklaya iz sürmek de imkansızdır.

ESTETİK BİR DURUM

Otobüste veya kalabalık bir yerde ,salındığında,sosyal ilişkilerin sonu demektir.
Aslına bakılırsa,tam bir Açıkhava etkinliğidir.Hele denizde,ne güzeldir.Hele kalabalık metro,otobüs duraklarında,tam trafik gürültüsü içindeyken,zortdanak salması ne zevklidir.
Nerden mi biliyorum.
Ay,yok canım…şey….anlatanların yalancısıyım,nerden bileceğim !!
Bebekler yaptığında maşallah dedirten,büyüdüğünde ohaaa hayvan,Allah belanı versin,kim osurduysa Allah kahretsin şeklinde küfre sebebiyet veren başka aktivite biliyor musunuz?

Bebek de insan,biz de insanız,arkadaşım.Hem o tek süt emiyo,biz ohoooo...biz yapmayalım da kim yapsın.

Almanya’da aleni osurmak hiç de ayıp değilmiş.

Bu sebepten  Almanyaya iltica etmek isteyen binlerce vatandaş sayabilirim,çevremde.

Hem boaaarrrkkhhh…diye geğirince bişey olmuyor da,gayet kibar bir pırtttt sesiyle yapılan bu eylem neden bu kadar sorun oluyor onu da anlamış değilim.
Tamam kokuyor ama ne yapalım?
Açarsın camı,olur biter,bu yüzden insanın kalbi kırılır mı yahu?
-Allah belanı versin,ne yedin sen böyle?
Hem geğirince,insan ağzını kapatabiliyor,herkes anlıyor kimin geğirdiğini.

Osurmak öyle mi ya?

Ne  gizemdir,o.Ne sırdır,ne heyecandır kimin osurduğunu bulmak.
Kimse,osurduktan sonra,geğirenler gibi  yapıp,elini arkasına,osuruğun kaynağına götürmez ayrıca.

Yani osuruk,aslında geğirmekten çok daha estetiktir.

Sert bir sandalyede isen,şöyle hafifçe poponu bir tarafa doğru meylettirirsin,o sandalye-kıç arasındaki boşluktan pırttt diye zarifçe salarsın,sonra elini kolunu oraya götürmene de gerek kalmadan,normal yaşamana devam edersin.

Üstelik hiç haberin yokmuş gibi davranabilme özgürlüğün de vardır,geğirmek öyle mi ya?
Süslü,rujlu,parlatıcılı kiraz dudakların arasından süzülen geğirtiyi hayal edince ne kadar da itici değil mi?

GÖZ KAPANIR GÖT UYANIR

Efendim,bu eylem,bu kadar yararlı,güzel bir eylem olmasa,atalar bunun üzerinde bu kadar kafa yorar mıydı?
Alın bakın bir atasözü daha,

Göz kapanınca,göt uyanır.

Eh,gün boyu AYIP diye bünyeyi sık sık sık,bütün gün barsaklarına yumruk atıp,bırakın beniii,diye bağıran o hava kabarcıkları,sonunda sen gece uyurken dışarı bohahahaharrrrrrkkkk diye çıkar işte böyle.

Zaten sesli çıkanından korkmayacaksın kardeşim.

İngilizcede, “silent but violent” deyimiyle ifade edilen,(saylınt bat vaylınt) sessiz ama şiddetli bir osuruk şekli vardır ki,işte bu bizim literatürdeki “fıs osuruk pis osuruk” deyimi ile birebir örtüşür.



Bütün haşmetiyle,kıçından konser vererek çıkan osuruk,ses bombası ile aynı tahrip gücünde olup,başkaca bir infial de uyandırmaz amma bu fıs osuruktan korkacaksın.

Haindir,sessiz ama ölümcüldür,kapalı mekanı  dakikasında boşalttırır,yolda isen şoföre kaza yaptırır,kocayı karısından boşattırır,hamile kadına çocuk düşürtür alimallah.

Zaten bu “Kim osurdu lan?” türündeki geyiklerin de çıkış noktasıdır.

Fıs osuran,az sonra cemiyet içinde oluşacak kargaşayı tahmin ettiğinden,kendisini temize çıkartmak adına,ilk soruyu sorar,ilk taşı atan günahsız olma niyetiyle,bilmeden,kendini ele verir.

Yurdum insanı biliyor ki,artık o soruyu ilk soran,o işi yapanın ta kendisidir.
Tıpkı okey oynarken,taş dağıtma sırası kendisinde olanın her zaman “Kim dağıtıyor” diye sorması gibi.

“Bohahahaharrrrrrkkkk” efekti eşliğinde her gün check-up yaptırma kapasiteniz varsa,hemen uyarayım,bu,basur hastası olabileceğiniz gibi bir tehlikeye de işaret ediyormuş.Yani hem kimin yaptığını ele veriyorsunuz,hem de kıçınızda konser yaratan bu hastalığı da ele güne reklam etmiş oluyorsunuz.

Evet,bu nadide konuyu,yine atalarımızın veciz sözlerinden birisiyle noktalamak istiyorum.Demişler ki,
Osuruğa gülenin,osuruk kadar aklı yoktur.

Yukarıda güldüğünüz bölümler olduysa bir kez daha düşünün derim.

Dip Not:Bloggerdaşlarımdan,Sucuklu Armut'un  ricası üzerine ekliyorum:Bu yazıyı her ortamda kaynak göstermeden kullanabilirsiniz çünkü hepsini kçmdan uydurdum.O yüzden kaynak göstermeyin işte....
Sucuklu Armut'a da pis bir MİM koymuş oldum böylece...eheheheh

FERIHA DIYE BIR UCUBE

Adını Feriha Koydum diye salak bir isimli dizi daha sürdüler meydana.

İyi bok yedin.

Tutar mı tutmaz mı bilmem ama ilk bölümünü internetten izledim ve bölüm sonuna kadar zor dayanabildim.

Bende tutmadı!

Hazal Kaya,Sanem Çelik,Bergüzar Korel ve Cansu Dere gibi oyuncuların ekran ışığı yok.

Dördü de soğuk,cansız,ruhsuz ve inanılmaz derecede itici karakterler yarattılar tüm projelerinde ve belki de bu yüzden gerçek hayatta kendileri de öyleymiş gibi geliyor bana.

Hazal Kaya’nın Genco’dan  itibaren başlayan bu soğuk ve cansız oyunculuğu,Aşk-ı Memnu’da iyice tavan yapmıştı zaten.Hele şu an TV’nin en kaliteli dizisi diyebileceğim Behzat Ç.’de de ilk birkaç bölümde yine aynı soğuk,sorunlu,ruhsal dengesi tahterevalli  kıvamında bir kızı oynadı.

Şimdi canlandırdığı  Feriha denen ucubik karakter de farklı bir çizgi çizemiyor ne yazık ki.


ARKO KREM 1 TL BE KADIN!

Bu devirde üniversite sınavını dershanesiz kazanabilecek  kadar zeki ama bir o kadar da ayakları yere basmayan ucube bir karakter olmasını geçtim.
İlk bölümde,üzerinize üzerinize gelen saçmalıkları buraya sıralayacağım şimdi.

1-Aile bir zengin muhitinde,lüks bir apartmanın apartman görevlisi bir babanın ailesi.”KAPICI”  diye bir kelime mi kaldı artık?
Sürekli kapıcı,kapıcı,kapıcı diye üstüne üstüne basılıyor.
Bir kere ,hadi dizinin jargonuyla konuşalım,KAPICI bile olsa,böyle bir muhitte,ailenin üç ferdi de çalışacak,fakat adamın ayağına,kızının okuluna giderken giyeceği yırtılmamış bir ayakkabısı yok.
Yuh artık.
Kadın her gün bir daireyi siliyor.
Bu gün sıradan muhitlerde bile gündelikçi bir kadının bir günlük ücreti 100 TL.
Kadın haftada bir gün izinli olduğuna  göre,100 liradan günlük işleri yaptığını düşünseniz bile,haftada 600 TL kazanır.
KAPICI amcamız bayağı yaşlı olduğuna göre,uzun zamandır sigortalıdır.
Adam gibi de bir maaşı vardır.
Oğulları da oto-tamir’de çalışıyor.
Kapıcı dairesinde oturuyorlarsa,ev kirası dertleri yok.
Su ve elektrik ve ısınma masrafları da yok.
E nerden baksan,apartman görevlileri,alışveriş yaptıkları marketlerden,bonus olarak temel ihtiyaçlarını da ücretsiz karşılıyorlar.
Ekmekti,suydu,gazeteydi,süttü falan.
Üstelik muhit Etiler!
Bahşişi mahşişi derken kendilerini epey doğrultmuş olmaları gerekir.
Ama yok,bizim aile,hala daha çamaşır makinasının taksidini bitirememiş ki kıza bir telefon alsınlar.
Oğulları,geçen sene kameralı telefon aldı diye üç ay aç gezdiğini söylüyor.
Yuuuuuh!
12 taksitle alsan güzel kardeşim en pahalısını bile,ayda 125 lira taksit ödersin,ne diye aç geziyorsun,aylığın 125 lira mı senin?
Fakir edebiyatı yapacağız diye bu kadar da uçulmaz ki.

2-Evin annesinin elleri,paramparça olmuş sözde çamaşır suyundan.
Niye?


Toz alırken çamaşır suyu mu kullanıyorsun kovanın içine?
Yerleri –ki zengin muhiti ya herkesin yerleri laminant parkedir- çamaşır suyuyla silecek halin de yok.
Diyelim ki yedin öyle bir halt.Laminant parkeyi çamaşır suyuyla silecek kadar öküzsün diyelim.
Elerinle ne alakası var?
Şimdiki yer paspasları batır-sık-sil şeklinde.Elin bile değmiyor suya.
Hadi diyelim ki elin de değdi suya.
Lastik eldiven,BIM’ lerde 90 kuruş be kardeşim.
Hadi diyelim eldiven takamıyorsun.
Arko klasik yağlı krem kaç para biliyor musun?
Yine 90 kuruş.
Her gece yatarken sürüyorsun ellerine,sabah uyandığında pamuk gibi.
Hadi bunu da yapmadın.
90 kuruş eldivene,90 kuruş da Arko kreme verecek paran yoktu.
SGK ‘nız da mı yok?
Gidersin bir devlet hastanesine,cildiye bölümüne,sana ellerin öyle parçalanmasın diye ilacını,pomadını yazar,alır kullanırsın güzel güzel.
Ama Feriha ucubesi,annesinin ellerini tutup diyor ki:
-Üniversiteyi bir kazanayım,sana ne kremler alıcaaam.
Ooohaaa!
Üniversiteyi kazanınca alacak.
ADINI BENJAMIN BUTTON KOYDUM
Kazanır kazanmaz maaş bağlanıyor ya ülkemizde öğrencilere,o parayla alacak sanırım.Ya da herkesin üniversiteye gidince bir jaguar'ı olacak sanıyor galiba gazeteleri okuduğu için.
Bak ne diyorum,90 kuruş yavrum,du yu andırstend?Did yu hörd mi?

İLLE DEVLET ÜNİVERSİTESİ

3-O üst katta oturan,Feriha’nın arkadaşı var bir tane.
Zengin kızı.
Üvey anası,başından savmak için kızın üniversite kazanması için çırpınıyormuş.
Ama kız kazanamadı.
Sonucu öğrenmek için de ,Amerika’daki tatillerini yarım bırakıp geldiler Türkiye’ye.
Sonuçlar Amerika’dan öğrenilemiyor çünkü.
Ayrıca Amerika’da tatil yapacak kadar zenginler ama devlet üniversitesini kazanamadı diye,tekrardan dershaneye yazılıyor.
Çüüüüşşş…
Kardeşim,madem bu kadın üvey anne,madem ultra süper zenginler,madem kızı başından savıp kocasıyla hayatını yaşamak istiyor,ne demeye parasını bastırıp bir özel üniversiteye yazdırmıyorlar kızı?

Avrupa’da sınava bile girmeden,iyi bir bağış yaparak kayıt olabileceğin yüzlerce üniversite var.
Ama yok,ille devlet üniversitesine gidecek kız.

Ferihalar aşırı aşırı fakirler,bu kızcağızın ailesi de aşırı aşırı aşırı cimri galiba.
Bu devirde ünv.kazanamadı diye tekrar dersaneye gidecek sosyete çocuğu mu var ayol?
Azerbeycan’da,Kıbrıs’ta bile paralı üniversite kaynıyor,tıp bile okuyabiliyorsun parasını bastırdıktan sonra,he he heeeeeey!

FERİHA SEN MAL MISIN?

4-Feriha,BİLGİŞEHİR üniversitesi diye ucubik bir üniversite kazanıyor.
Böyle bir yer yok tabii.
Ayrıca Eğitim Bilimleri Fakültesi,İşletme mi ne kazanıyor.
Eğitim Bilimleri Fakültesi olan tek bir ünv.var ülkede,o da Ankara’da zaten.

5-Feriha okula başlamış.
Daha ilk haftaları okulun.
Yanında da bir kız arkadaş görünüyor.
Feriha,başka masada oturan Emir adındaki oğlanla ilgili bir şey söylüyor arkadaşına.
Arkadaşı da,o masaya bakıp,masadaki bütün gençlerin şeceresini sayıp döküyor Feriha’ya.

Kim kimin çocuğu,kimin babası ne iş yapar,kim nerde yaşar falan.
Polat Alemdar’ın bile böyle istihbarat imkanı yok.
Be kızım sen de Feriha gibi daha birinci sınıfta değil misin,ne ara ve nasıl öğrendin bu kadar çok bilgiyi ve bir nefeste hiç unutmadan,hiç teklemeden saydırıp döktürdün?

6-Feriha’nın arkadaşı bu kız,öğretmen çocuğu olduğu için fazla para harcıyamıyor,falan.Gayet normal ,bir bluejean ve üstünde sıradan bir bluzla gelebiliyor okula.
Feriha ise üst katın verdiği pavyon kıyafetleriyle geziyor okulda.
Neymiş,pazardan alınma kıyafetleri giyemezmiş okula.
Niye?
En yakın arkadaşın gayet mütevazi giyinip geliyor,senin derdin ne?
Yok telefonundan utanıyor,yok kafede üstünü başını değiştirip okula öyle gidiyor,yok kapıcı kızı olmaktan utanıyor falan.

Bunlar ayakları yere basmayan karakterler.

Gerçek dünya çok farklı.

 Burası devlet üniversitesi,özel üniversite değil ki,bu kadar şımarık ultra zengin çocuğu devlet üniversitesinde ne gezer,üstelik zengin çocuklarıyla aşık atmaya niye uğraşıyor  kızımız onu anlamadık.

Kendin gibilerini bul,onlarla gez dolaş,problemli misin nesin?
Ha bir de dizi,perşembe günleri,Fatmagül dizisi ve Kurtlar Vadisi ile aynı saatte konmuş...Yuhahahahaha..
Bihter ile Nihal yine karşı karşıya.

Annenin şu cümlesi ise,artık beni orta yerimden yarmıştır:
-"Alan değil,VEREN olacağımız günler de gelecek"
Nasıl yani?
 -"Adını Feriha kodum kızım,VERİRSEN tüm İstanbul da sana kosun"

-"Adını Feriha koydum ama bunca yıl söylemedim,evet,işte gerçek bu.Senin adın Feriha..."
-"Ama anne bu şimdi mi söylenir?"



Kars’a heykeli dizilesi bir dizi yani.Ucubesi bol...






EZEL-CEMILE KARDESLIGI


Pazartesi  ve Salı akşamları,arka arkaya,
dizisever Türk milleti olaraktan mest olduk,mutlu olduk,ağzımız kulaklarımıza vardı,budur işte dedik.

Pazartesi akşamı,Ezel,Salı akşamı da Cemile’den karşı tarafa öyle ters köşe goller geldi  ki…
Dizilerde,esas kızın veya esas oğlanın /adamın sürekli ezilmesine,üzülmesine,göz yaşı dökmesine o kadar alışmışız ki,bunlardan bir tanesi zafer kazanınca,milletçe o haftayı mutlu mesut geçiriyoruz.
Carolin’in otel odasında yaptığı gibi hayaller kurup üstüne şampanya yudumlasak yeridir hani.

SENARİSTTEN SENARİSTE BİR YOL GİDER

Kafamda şöyle bir senaryo oluşmadı değil.
Coşkun Irmak,Ezel fanatiğiymiş de Kerem Deren de Öyle Bir Geçer Zaman ki fanatiğiymiş mesela.
Kerem,Coşkun ağabeyini telefonla ararmış…mesela.

KEREM:
-Alooo…Hocam selamlar nasılsın??
COŞKUN:
-Ooo…Keremciğim,selamlar.Teşekkür ederim.Napıyorsun?

K:Valla abi napalım işte senaryo,dayı,kerpeten,Yusuf falan uğraşıyoruz işte..

C:Sorma be koçum aynı vaziyet bizde de var.Bu hafta Osman’ı sudan çıkartıcaz da nasıl çıkartıcaz,kim çıkartsın onu düşünmekten yırtılıyoruz.

K:E abi,sizin işlevsiz bir balıkçınız vardı hani,koca Marmara denizinde bir tek onun tekne geçsin mesela ordan,o görsün kurtarsın…olmaaa mı?Hem balıkçı da işlev kazanır dizide.

C:Tabi olur olmasına da…bak ne diycem,asıl senin Ezel’i kim kurtarıcak bu Yusuf ‘dan?Hadi onu da geç tim,adam Eyşan Eyşan diye gebericek,bu dertten kurtarıversene oğlanı.

K:Valla abi emrin olur tabii ama Yusuf’u napalım diyosun şimdi,öldürtelim mi?

C:Valla koçum bak ben Ali’yi Carolin’i öldüremiyorum,elim mahkum onlara.Ama sen Yusuf’u geberttir bir şekilde.

K:Sen de Cemile’ye çok eziyet ediyosun be abi.Nolcak kadının hali,içim acıyor valla,her Salı akşamı birbüyük bitiriyorum bu yüzden.

C:Tamam anlaşalım.Sen Ezel’e Eyşan’a bir gol attır.Eyşan ağlamaktan böyle gebersin,içi erisin,kıskançlıktan çatlasın.

K:Sen de Ali’yi kıskandırırsan olur.Karşılıklı her şey di mi abi?

C:Sen git gide Tefo gibi konuşur oldun farkında mısın Kerem?

K:Abi onu boşver,bak anlaşalım,sen Ali’yi kıskançlıktan öldür,ben de Eyşan’ı…bu arada söz Yusuf’u da öldürücem.

WE LOVE YOU BADE
C:Bir şartım daha var.Yazık değil mi oğlum koca dayıya,yaşlı başlı adamı kaç bölümdür AliRıza Bey gibi sandalyeye mahkum ettiniz,kaldırın artık adamı ayağa,Halil Ergün gibi pişik olucak artık.

K:Abi emrin olur,ne demek?Ha bu arada hazır kıskançlık demişken…eee…şu Soner piçi diyorum.Abi onu da bir kıskandırıver be eline mi yapışır?

C:Oğlum onu kimle kıskandırayım?Çingeneler  de çıktı diziden.

K:Abi bul birini işte.Soner piçi bi kudursun bakalım…Bak ben Ezel’i oyup içine Bade koyucam senin için.Yusuf’un da mevlitine bekleriz.Ama yap bi güzellik işte şu Cemile bacıya.Aylin’dense onu mutlu et yav…

BALIKÇI SAKALI KESERSE CEMİLE'Yİ FETHEDER Mİ?
C:Hmm..diyosun yani…tamam ülen seni mi kırcam,balıkçı Osman’ı kurtarsın,Cemile’ye de abayı yaksın.Ama bak..bir tutma sözünü var yaa…Bizim dizi sizinkinden sonra yayınlanıyor,eğer tutmazsan,ben de alternatif bölüm çekerim mahvolursun Cemile’ye ağlamaktan ha.

K:Tamamdır abi…Yalnız….şu balıkçı diyorum.Sakalları fazla batıyor be abi.Aşık olunca kestir o sakalları ha?


C:Düşünürüz.Sen de her bölümde Kenan’a ağzında bi şey varken konuşturmaktan vazgeç.Koca Kenan geviş getiriyor yahu.Valla midem bulanıyor.



K:Anlaştık abi…sözümüz söz.Hadi bu hafta birbirimizi mutlu edelim,gelecek haftalarda başka acılar düşünürüz yine.Hocamsın,canımsın,saygılar sevgiler…

CAROLIN ve ALI KAPTAN'IN OĞLUYUM
Gelecek bölümlerde,Carolin  Eyşan’dan intikam almak için diziye konuk olur mu,Dayı Cemile’ye sahip çıkmak adına Ali Kaptan’ın karşısına KARDEEEŞŞŞ…diye çıkar mı bilinmez ama,Carolin bir bebek doğurursa,kesin   yandaki resimde gördüğünüz şey doğar gibi geliyor      bana.

Bu kadar kötü iki organizmanın ortaklığından anca bu beklenir çünkü.

KAHVE FALININ KITABINI YAZARIM


Kadın ,basur olmuş.
Doktora gitmeye utandığı için,sağdan soldan duyduklarıyla,basuruna her gün kahve telvesi sürmeye başlamış.
Tabii ki de geçmemiş derdi.
Çareyi doktora gitmekte bulmuş.
Doktor ,erkek.
Hatunun,telveli poposunu görünce,kendi önündeki kabarıklığı engelleyemediği için olsa gerek,ağzından dökülene de engel olamamış
“Hanfendi,sizin döte,bir vakte kadar iyi bir kısmet görünüyor”
Hayatta kahve falı baktırmak kadar gereksiz gördüğüm başka bir şey yoktur.
Bir kadını nasıl tavlarsınız önce ordan gireyim.
1-Her gördüğünüzde,sen kilo mu verdin,incecik görünüyorsun,deyin.
2-Bekarsa,seni alacak erkek çok şanslı,deyin.
3-Evliyse,kocan çok şanslı deyin.
4-Çocuğu varsa,hiç durmaksızın,çocuğunun dünyadaki en zeki ve en güzel yaratık olduğu konusunda ısrarcı olun.
5-Dünyanın en yapışık pilavını,en yanmış tavuğunu pişirmiş olsa bile,yemek pişirmekteki maharetinin kimseyle yarışamayacağını iddia edin.
6-Kırışıklarının içinde fındık fıstık saklasanız düşmeyecek durumda bile olsa,şarap gibi olduğunu ve yıllara nasıl böyle meydan okuduğunu merak ettiğinizi söyleyin.
7-Tırnaklarına,saçlarına ve cildine hayranlık ifade edin.
8-Annesiyle/babasıyla iyi geçinin.
9-Burcunu sorup,o burca istinaden en mükemmel özellikleri sıralayın ve aynı sen,deyin.
10- Kahve ikram edin,içer içmez falına bakın.
İlk dokuzu işkembeden de olsa sallamak kolaydır tabii ama kahve falı bilmiyorsanız ne olacak?
HER DURUMDA GEÇERLİ FAL KURALLARI
Fincanında,mutlaka ama mutlaka,balık,kuş,aslan görün.
Bunların kısmet,mutluluk,kariyer olduğunu sallayın.
Fincanında,yüreğin kabarmış gibi ne idüğü belirsiz laflar etmeyin.Yürek nasıl kabarır ki bir düşünün?
Dünya üzerinde kabarabilen bir tek organ vardır değil mi?
Bunun yerine,için sıkılmış deyin.İçi sıkılmayan mı var,zaten her şey dört dörtlük olsa,fal baktırmaz di mi?
İçin sıkılmış amaaa…sana kocaman bir müjde geliyor,o beklediğin haber neyse,onu alacaksın deyin.İspat olarak telvenin kuş şeklinde bir tarafını gösterin.
Herkes bir haber bekler.Herkes!
KISKANÇLIK,ÇEKİCİDİR
Yakın çevrende bir kadın var ,seni çok aşırı kıskanıyor,deyin.Hemen birisini bulup,filanca cadıdır o,belli zaten diye içini dökecektir.Bunun üzerine gidin,onun verdiği bilgileri kullanın.Aldığınız ipuçlarından,on dakikalık senaryo yazabilirsiniz.
Hatta kadının tipini tarif edin,orta boylu,çok zayıf da değil şişman da değil,saçları omuz boyunda falan deyin,bu tarife uyan elli milyon kadın var ülkede.
Sonra,fincanda bulacağınız kalp şeklini gösterip,bu kişi seni uzaktan uzaktan düşünüyor,sana hayran deyin.Kalp şekli yoksa mı?Yoksa da varsa da onu orda bulup göstermek sizin maharetiniz.
Yine bir isim dökülecektir ağzından,eğer bekarsa.
Evliyse,yuvada/hanede biraz sıkıntılar olmuş,ama bunlar geçici,eşin sana çok aşık,senden başkasını gözü görmüyor deyin.Eşiyle,nişanlısıyla,tartışmayan mı var?Aman seni çok seviyor deyin de yuvada tuzunuz bulunsun.
Sağlık için ise,bu aralar biraz midende ve sırt ve boyun kısımlarında sıkıntıların var,deyin.Midesi ve boynu ağrımayan birini tanıdınız mı hiç? Yok!
Stresten oluyor ama alacağın müjde ile hepsi düzelecek,çünkü burada kocamaaan bir yunus görüyorum deyin ki işin içine biraz da mistisizm girsin.
Yakın zamanda bir yolculuk yapmak istediğini (istemeyen yoktur) biraz sıkıntılı bir dönem sonra bu emelini gerçekleştireceğini söyleyin.
Son olarak da,tabağına dökülen telveleri fincanın içine akıtın.
Akan telvelere bakıp,bak gördün mü sıkıntıların nasıl da akıp gidiyor,diye gösterin.Bir şey akmıyorsa,bak gördün mü,hiç büyük sıkıntın yok,olsa buradan akar giderdi,maşallah yüreğin /hanen çok ferah deyin.
YIKA ÇABUK
Sonunda da bilmiş bir edayla fincanı hemen yıkamasını,yoksa falının çıkmayacağını söyleyin.
Bu arada da fincandaki telvelere bakıp bakıp,E ve A gibi herkesin adında bulunabilecek harfler kullanarak,isimler önerin ve bu isimlerden onlara haberler gelebilecekmiş gibi zararsız yalanlar söyleyin.
Bendeki bu engin durugörü yeteneğiyle,filtre kahvemle bile size fal bakardım ama bu aralar filtre kahvemin tortularını bile bir arkadaşıma saklıyorum,basuru varmış da…
Falsız kalmayın,hepinizi sıcak Türk kahvesi kıvamında öperim.

TEK RAKİBİM STARBUCKS


Bizim ev aslında bir bilimdışı araştırma laboratuarı.
Vallaha bak.
“Şunla şunu karıştırırsam noolur” sorusu gün içinde devamlı olarak zihnimin ücra köşelerine ziyarete gelir ve ben işi gücü bırakır,eğer evde isem derhal laboratuarımı kurar,”noolur” sorusunun cevabı için kolları sıvarım.
Evde ketçap yapmışlığım var mesela ve hatta ilk denememde,gıda mühendisliği mesleğine güvendiğim bir dostum,içine konulacak şekerin miktarını normalin on katı fazla söylediği için ,bir çeşit salçalı puding üretimi gerçekleştirmiş idim.
Evde etsiz çiğköfte yoğururken,aniden aklıma gelen ve koyarsam noolur diye merak edip koyduğum,ve sonucunda dünyanın en gizli etsiz çiğköfte formülünü ürettiğim ve asla,zinhar,kat’a buradan kimseyle paylaşmayacağım sırrıma da bu deneysel laboratuar çalışmalarımla ulaştım.
Kendi karıştırdığım kimyasallardan ürettiğim yağ çözücüleri,camsil’leri,leke çıkarıcıları falan hiç anlatmayayım,onları solumaktan bir gün evrim geçirip başka bir organizmaya dönüşeceğim zaten yakında ama ürünlerimin sonuclarından fazlasıyla memnunum o ayrı.
Çok yakın bir gelecekte,tek dozda vücuttaki yağları da söküp atacak bir yağ çözücü formülü de üreteceğim,kararım karar,inançlıyım,azimliyim,yeter ki karışımı yaparken,zehirlenmeyeyim.
Son deneysel çalışmam,kahve üzerine idi ve kahve mevzusunda söylenecek bir çift lafım olduğunu da bu surette fark ettim.
STARBUCKS’A RAKİBİM ÜLEN
Filtre kahve,Nescafe,Türk kahvesi hiç fark etmez,bir Fincan iyi kahveye,yatıya bile kalabilirim.
Ama filtre kahve konusunda takıntılıyım.
Günde on fincandan fazla tüketebilirim.
Olsa tabii.
Evimde iyi kalite bir filtre kahvem vardı.
Evimde,filtre kahve makinem ise yoktu.
Ama bu kahveyi ille içmek istiyordum.
Bir sürü teori ve pratik üzerinde denemelerim oldu ancak sonuçta kahvenin tanelerinin ağzıma gelmesi sorunuyla baş edemedim.
Bana kim fikir verebilir diye düşünürken,aklıma fikrimin ince gülü,Gülkafa’m geldi.
Zrrrrrrr,çaldırdım telefonunu.
-Alo?
-Gülkafa,hemen bir fikir üretmen lazım.
-Ne için bebiş?
-Şu kahve filtresi mevzusuna çözüm istiyorum.Nasıl bir filtre üretebilirim evdeki malzemeden.
-Üretemezsin,git bir kahve makinesi al.
-Şu an için bu fikri teoride kabul etsek bile benim kahve krizimi yok etmez.Şu kahveyi hemen içmeliyim.
-Hmmmm….
-Süreniz azalıyor hanfendi…hemen fikir üretin ,yirmi dakika içinde o filtre kahveyi içmezsem,infilak ederim.
-Starbucks’da bunun için özel fincanlar satılıyor.
-Burda sı-tar-baks fa-lan- yok,en yakını yarım saat mesafede.Başka fikrin yoksa,kapat çabuk telefonu,bana çözüm odaklı personel lazım.
-Tamam buldum,eczaneden maske al.
-Lan manyak mısın,yüzüme maske sürünce,kahve isteğim mi gidecek?Ne alakası var maskeyle?Gözlerime de far süreyim mi,belki gözüm kahve görmez bi daha?
-Hayır geri kafa,hani grip maskesi,hani ameliyat maskesi…ondan al,onun kumaşı filtre kumaşı ile aynı gibi.Ordan geçir kahveni süzülsün…
Şans bu ya ecza çekmecemde bir adet kullanılmış mı kullanılmamış mı olduğunu hatırlayamadığım maske var.Olsun,kullanılmış ise bile,üzerindeki grip mikrobunu da kafeinle boğmuş olacağım.
Bir koşu çekmeceye daldım.
Ama bu maske çok kalın?Suyu bile geçirmez!!!
Çift katlı maskemin iki katının arasını hafifçe kestim.
Kahvemi oluşan keseciğin içine koydum.
Maskenin kulağa bağlama lastikleriyle de kesemin ağzını sıkıca bağladım.
Termosumun içine attım.
Üzerine sıcak su.
Sekiz dakika sonra,kahvem hazırdı.
Allahtan,iyi kalite bir kahvem vardı da,o anki kahve krimizimi atlatacak bir aromaya sahip oldum.Grip mikrobunu da ağızdan Fincan vasıtasıyla alan ilk salak olmuş olabilirim bu arada.
AROMALI KAHVELERİM
Gülkafaya binlerce takdir,teşekkür,övgü falan yağdırdıktan sonra,kahvemi içerken,Türk kahvesi dışında başka hiçbir şeyin,fincanda kalan bulaşığıyla, geleceği gösterme yetisine sahip olamadığını fark ettim ve gönlümdeki kahve sıralamasını yine Türk Kahvesi kazandı.
Bundan sonraki ilk yazım,kahve falı üzerine olacak,ama şimdi ben bu kahveye nasıl farklı aromalar katarım onu düşünüyorum.
Fındık unu ile kahveyi bir kavanozda bekletsem,sonra fındıklı kahve olur mu?
Vanilyayı da maske-filtremin içine koysam,vanilyalı kahve yapabilir miyim?
Filtremin içine azcık limon kabuğu,portakal kabuğu rendelesem?Meyveli kahve üretsem,ha,hı,nasıl olur?
Ya tarçın?
Tarçınlı kahve nasıl olur acaba?
Aman allahım,ben bunu nasıl düşünemedim,ya kakao?
Çilekli,elmalı oralet koysam peki filtremin içine?Çilekli kahve ikram etsem mesela konuklarıma?
Zencefil ve kuşburnu aromalarını da ihmal etmemek lazım.
Tabii filtremin aslında bir grip maskesi olduğunu söylemeden.
Hey,millet,gelsenize bana kahveye.
Deneysel çalışmalarımın bir parçası olarak,dünya lezzet tarihine geçme şansı yakalarsınız hem belli mi olur?
Starbucks’a rakip olup,her korner’e kendi dükkanımı açtığımda,kapıda kuyruk olursunuz ama var ya…Bi fincan bedava kahve vermem o zaman,şimdi gelmezseniz.
Hadi gelin gelin,söz sizin için eczaneden temiz,az kullanılmış ikinci el maskeler alacağım.

HEY GOOGLE! BURDA SORULARI BEN SORARIM

Biz Türklere has çok önemli bir özellik keşfettim.

Hem de google sayesinde.

Motor kullanmayı bilmiyoruz.

Ehehehe…ehühe…öyle motor değil arkadaşım.

Öyle motor derken…?

Motorsiklet demiyorum...

Su motoru,sürat motoru falan da değil.

Argoda,para karşılığı veya karşılıksız,karşı cinsle yatağa girebilitesi yüksek kadınlar için kullanılan tabir de değil söz ettiğim motor.

ARAMA MOTORU….

(Size bir Burhan Altıntop esprisi yapayım mı sevgili okur?Arama motoru,polise haber ver o arasın….ıyyyyk!)

Evet,biz Türkler ARAMA MOTORU kullanmayı bilmiyoruz.

İŞTE DÜNYAYI SARSACAK İDDİALARIMIN KANITI,BELGESİ DÖKÜMANI ŞEYSİ FALAN

Ar-Ge uzmanı yazarınız,sizin için üşenmedi,eee….şeeyy…evet aslında üşendi de,neyse buraları geçiyoruz.

Başından anlatayım.

Blogger kullanıcıları arasında çok popüler olan bir takım eklentiler vardır ki biz bloggerlar (siz dünyalılara selam..biz dostuz) bunlara geycıt diyoruz.(Gadget)

Bu gacırtlardan bir tanesi de Feedjit.

Hani sırf bu Feedjit istatistiklerine bütün gün bakıp bakıp,hiç canın sıkılmadan koca bir günü geçirebilirsin,hatta yanında çekirdek veya patlamış mısır da iyi gider.

Feedjit ne yapıyor?

Belli zaman periyodları içinde bloguna nereden,hangi ülke ve şehirden,saat kaçta,hangi tarayıcıyı kullanarak ,hatta hangi işletim sistemini kullanarak kimler giriş yapmış onu gösterir.

En güzelini en sona sakladım.

Ve hangi konuyu aramış da ,arama motoru ,bu kullanıcıyı senin bloguna niye yönlendirmiş onu gösterir.

ŞU ÇILGIN TÜRKLER NE ARIYOR?

Şimdi hikayemizin en eğlenceli yerine geliyoruz.

Normal standartlarda temel eğitimini bitirmiş bir insan,arama motoruna bir araştırma yapacağı zaman,ANAHTAR KELİME denen son derece basit ve sıradan bir yöntem kullanır.

Şöyle ki;

Ben ,Yavuz Sultan Selim’in neden öldüğünü araştırıyorsam mesela,arama motoruna

Yavuz Selim ölüm kelimelerini yazarım.Bu üç kelime yeterlidir.

Adı üzerinde,bunlar benim anahtar kelimelerim.

Motorum,başka ayrıntılara takılmadan en temiz ve en seçkin aramayı yapsın diye.

“Lahana yemek tiroid hastalarının zararına mıdır yararına mıdır acaba” diye bir konuyu merak ettiysem,arama motoruna ne yazarım?…arka sıradaki sen söyle bakim çocuuum…Ama ne anlatıyorum ben burada,sen arkadaşınla konuşuyorsun,oluyor mu?

Arama motorumuza “lahana “ ve “tiroid” yazmamız yeterlidir.

GOOGLE SORULARIMA CEVAP VER,KİME DİYORUM?

Hemen özetleyelim ki,merak ettiğiniz konunun kafanızdaki uzuuuun uzun cümlesel biçimini arama motorunuza yazmanız,motorun bir sürü gereksiz kelimeyi de aramasına,yani TEMİZ bir tarama yapamamasına neden olur.

En temel kelimeleri en az sayıda yazmamız yeterlidir.

Feedjit bana öyle inanılmaz şeyler gösteriyor ki!

Her gün bir şekilde,arama motorlarının motorunu yakmaya niyetli bir milletin neler arattığından size birkaç örnek sunuyorum.

Yazım ve imla hatalarına dahi dokunmadım,olduğu gibi aktarıyorum:

-“yüzüme gece yatmadan önce madecassol krem sürersem nolur”

Google’ın orta yaşlı bilge bir insan olduğunu farzedip,şöyle bir cevap bekliyor olabilir mi bu kullanıcı:

“ayyy,sakın sürme,vallahi billahi yüzün davul derisi gibi gerilir allahıma”

-penise bepanthene krem sürülsün mü,kaşıntı yapar mı? (sürülsün mü!!!)

Google’dan beklediği muhtemel yanıt şu olabilir mi: “ayıptır söylemesi,ben bi kere sürdüm çok kaşındı,sen en iyisi arko krem sür koçum.”

-"Hülya Koçyiğitin mavi şifon kıyafetli filmi nerde çekildi?"

Böyle bir soruya cevap verebilecek bir arama motoru bulun,getirin,ben o motorun kırk yıl kölesi olmazsam neyim.

“Boşver o mavi elbiseyi,fatmagülün tecavüz elbisesi var,şimdi o moda” derim ben google olsam.

-"Yaş küçültme davalarında ay ve gün değiştirmemin sakıncası var mı?(soru öyle bireysel ki...değiştirmek falan değil,değiştirmemin)

İster inanın ister inanmayın,evet arama motoruna yazdığı anahtar kelimeler bunlar.

Google’ın muhtemel cevabı;

"Sen hangi gün olsun istiyosun gözüm,söyle bir kolayını buluruz"

-"Kıç bölgemdeki sivilcelere bepanten sürmek iyi mi

Google’ın şöyle bir cevap vermesini bekliyor sanırım:

“Kıç denmez,terbiyesiz,popo falan yaz bir dahakine…popona kaş göz çiz,belki sivilcelerin de geçer”

Anıra anıra derler ya,işte öyle gülmeme neden olan soruyu en sona sakladım,az önceki istatistiklerimden aldım taze taze:

-“Öyle bir geçer zamankide oynayan Aylin orospumu?”

Tahmin edeceğiniz üzere,OROSPU CAROLIN başlıklı yazıma verdiğim anahtar kelime etiketlerimden dolayı benim siteye yönlenmiş.

Bu vatandaş bu soruyu sorarken evet şöyle bir cevap bekledi sanırım:

“Valla benden duymuş olmayın ama sağda solda kendinden yaşlı bir adamla geziyormuş,peşinde de atlılar varmış,yani görünen o ki Aylin orospu olucak bu gidişle,e tabii başında baba yok naapsın kız”

inanın yakın gelecekte,şu tip sorular sorulacağını tahmin etmek zor değil;

-çoraplarım nerde?

cevap:Nereye çıkarttıysan ordadır,domuzun evladı

Anlıyor musunuz neden çekirdek,mısır eşliğinde bu istatistilere bağımlı olduğumu.

Gün içinde attığım kahkahaların şiddetini bir düşünün.

Sorulan sorulara mı güleyim,uzun uzun Güzin ablaya mektup yazar gibi yazılan arama cümlelerine mi güleyim,merak edilen konulara mı güleyim.

Nasreddin hoca gibi değil mi?

Gülerken düşündürüyor.

(Hoca beni hayatımda ne güldürmüştür,ne de düşündürmüştür ama olsun,biz gençlere mesajımızı verelim de,eğitimci yanımız parlasın)

Arama motoruna yazar bakarız ne olcak ki?

Nasreddin Hoca ,güldürürken düşündürür müydü?

Hahahahahah….hmmmmm….(bu da size google’ın cevabı)

KAŞAR ARIYORUM

Arama istatistiklerine bakarak ,başka genellemeler de yapılabilecek pek çok veri elde etmiş durumdayım.

Bunlardan ilki,arama motorlarına en fazla girilen sorunlarımızın başında,kremler,merhemler,pomatlar ve kozmetikler geliyor.

İkincisi,en fazla aranılan şeyler,acayip partnerler.

En büyük milli sorunumuz seks.

(Vallahi ve de billahi.Alexa'nın tıklanma hit istatistiklerine bir bakın bakalım ülkemizde en fazla girilen,en fazla tıklanan site neresi?)

Şişmanlık ve obezlik anahtar kelimeleriyle etiketlediğim bir yazımdan dolayı,şu soruyu soran kullanıcı,bloguma yönlenmiş.

“Şişman kadınlardan hoşlanan erkekler arıyorum”

“Opak çorap giymiş manken bacak arası,gizli çekim” yazmış bir tanesi arama moturuna.

Fantazisine bakın adamın yahu.Hem gizli çekim istiyor,hem çıplak da falan da değil,çoraplı olsun.Fetişist.

Kadın çorabı anahtar kelimesiyle etiketlediğim bir yazımdan dolayı,google amca adamı benim bloga atmış.Zavallı,ne ararken ne buldu.

Kaşar liseli kızların acil telefonu lazım Evet buna ne dersiniz?Sanki kankasını aramış,abi bana acil beşyüz lira lazım,diyor,telefonda.Ya da şöyle diyelim,kankasını aramış,oğlum bana acil karı kız lazım,diyor.

Lazım ne ulan?Lazım demezsen,google ikna olmayacak mı?

LİSELİ KIZLAR başlıklı,son derece sosyal içerikli bir yazımdan dolayı,bu kaşar meraklısı arkadaş,benim bloga yönlenmiş ama tabii kupkuru bir BLOG YAZISIYLA karşılaşınca,kaşarlarını başka yerde aramaya devam etmiştir.

VE KOMPOZİSYONUMUZUN SONUÇ BÖLÜMÜÜÜÜÜ

Biz Çılgın Türkler…

Motor deyince,bir tuhaf hallere giren insanlarız.Motorları seviyoruz.

Google’ın,uzun cümleler kurmazsak,istediğimizi bulamayacak kadar salak olduğunu zannediyoruz.Ne kadar uzun ve samimi yazarsak,o kadar yardımcı olur!

En büyük sorunumuz,popomuzdaki,yüzümüzdeki,bacak aramızdaki sorunlarımız.

Google’a bir sorup aratır mısınız benim için bakalım ne diyecek:

“Biz Türkler arama motoruna doğru ve yeterli anahtar kelimeleri yazmayı ne zaman öğreneceğiz?”

Sanırım alacağınız muhtemel cevap şu olacak:

BUNU MU DEMEK İSTEDİNİZ: NEVERMORE